Bir de bana derler "Sevginar övdün mü, yerdin mi anlamadık” diye… Hakan Kocabaş’ın bugünkü açıklamasını okusunlar da beni bu konuda eleştirenler öpüp başına koysun : )
Var diyorum ‘köşe yazarlığı’ potansiyeli dinlemiyor kimse beni… Beni geçin, Adil Sirkecioğlu’na bile rahmet okutur bu tarzla Hakan Kocabaş… (Gerçi ona rahmeti ilçe kongresinde Dilek Demiral okuttu; o gün bugün kendine gelemedi. Dilek Demiral’ın kongreden ilçe başkanı çıkacağı konusundaki haklılığıma sevinemedim/köşe yazarımı (kişisel bir şey değil Hürhaber’in tabi : )) kaybettiğim için…)
Kocabaş’a dönecek olursak; Neye kızmış, kimin söylediklerine hak vermiş anlayan beri gelsin… Yoksa her şey kabak gibi ortada da ben mi konduramıyorum?! Kararsız kaldım…
Pazarlık usulü ile mal satın alınması gibi hissettim… Hani pazarlığın başında satıcı çok yüksek fiyat söyler, alıcı vermeye hazır olduğunun altında bir değer biçer ya; onun gibi… Sonra orta yol bulunur ki alışveriş gerçekleşir… Alanın da satanın da razı olması ticarette de iş dünyasında da esastır… Basında öyle değil tabi… Müşteri memnuniyeti ancak reklam ve tanıtım bölümlerinde aranır bizde; geri kalanı, tercih edilen gerçeğin, çoğu zaman sevimsiz, soğuk yüzü…
Hakan Kocabaş ne yapacak? Zafiyet gösterecek hali yok! Tabi ki haklılığını savunacak, temsil yetkisiyle yükümlü olduğu üyeleri koruyacak, kollayacak… Siyasetçi değil, onların iktidar savaşına meze olacak da üyelerini oldurtacak hali de yok! Görevini yapıyor, sorumluluğunu yerine getiriyor o konuda kimse kuşkuya kapılmasın boşuna.
Derdini çok iyi, son derece esnek, nereye çekersen niyetine göre 180 derece fark arz edecek üslupta anlatışına şapka çıkarttığımı ifade etmek zorundayım. Hiçbirimizin masum kalamadığı, olamadığı bir dünyada yaşıyor olmak ve payımıza düşen kirlilik derecesini kabul etmek zorundayız yalnız! Ne SİAD, ne de üyelerinin işlettiği yerler birer hayır kurumu değil… Belediye de medya kuruluşları da keza böyle bir unvan ile övünebilecek konumda değil…
Bildiğimiz birçok şeyi sustuğumuz süreçte belediye/SİAD/medya ayağında oluşan eksiklikleri sıradan vatandaşların yaşadıkları ve çektiği sıkıntıyla değerlendirmek kadar hiçbirimizin gözü dönmemeli. "Ortak amacımız güzel bir Silivri’de yaşamak, büyük bir aile olmak”… Bu sorumluluğu SİAD’ın veya başka bir kesimin (belediye/medya) tek başına üstlenmesi bir işe yaramaz, herkes kendi çapında elinden gelen katkıyı sunuyor.
Hiçbir hareketin öylesine, beklentisiz ve çıkarsız yapıldığına özellikle SİAD Başkanı beni ikna edemez. Kimse kusura bakmasın! Ama bu beklenti ve çıkar/yarar ayağında sonuç itibariyle Silivri için bir şey yapılmak isteniyorsa hepimiz üzerimize düşen fedakârlığı yapalım. Hakan Kocabaş’ın düşündüklerini anlayacak ve yapmak istediklerini öngörebilecek düzeyde başka insanlar da var çok şükür Silivri’de…
Sarf edilen düşünceler ve yöneltilen eleştirileri SİAD Başkanının titizlikle ve hassasiyetle incelediğini tecrübe etmek de iyi geldi… Kamuoyuna itiraf ettiklerinin ötesi ve dışı olduğuna eminim…
Silivri’nin huzur ve mutluluğu kolay iş değil; tabi ki herkes üzerine düşeni yapacak. Kimi ateşi yakacak, kimi yangını söndürmek için su taşıyacak...