Konuşup, cevap veremiyorsun ya bazen, işte en çok o koyuyor adama midene beton dökülmüş gibi, kara bir el boğazını sıkıyor gibi, böbrek taşın düşüyor, yirmilik dişin uyutmuyormuş gibi oluyor…
Sabır; anestezisiz iç organlarının sökülüp alınması gibi bir şey, karşındaki sana ne yaptığının farkında bile değil üstelik, kanlı elleri ile kalbini söküyor göğüs kafesinden, akciğerleri alıp masanın üzerine bırakıyor, ölsen kurtulsan.
Nefes alıp vermeye devam ediyorsun…
"Yaşamak" dediğin ayrı.
Tecrübe ney?
Ele gelen, göze görünen bir şey değil.
Bakın iş ilanlarına kim ne ararsa tecrübelisini arıyor!
Yaşamışından, başına gelmişinden, feleğin çemberinden geçmişinden, şaşırmayanından, panik yapıp gözlerini patlatmayanından, yeri geldiğinde kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp gitmesini bileninden, oluyor böyle şeyler diyeninden, kabulleneninden…Şimdi de bunları yaşayanından.
Tecrübe dediğin kendi kendinin doktoru olmak değildir de nedir yahu?
Dertler anlattıkça azalır diye bir geyik dolaşırdı eskiden, inanır, yakın gördüğüme anlatırdım.
Ağabey bak bu da başıma geldi.
Öğrendim ki; dertler anlattıkça çoğalıyormuş; Ahmet duymuş, Mehmet biliyormuş, Hasan neden ona açılmadım diye küsmüş!
Operasyon bittikten sonra kalkıyorsun masadan, çıkarılan organları topluyorsun kucağına, dikişleri atıyorsun, giyiyorsun mavi gömleğini, lavaboda yüzünü yıkıyor aynada nasıl göründüğüne bakıyorsun, bunları neden yaşadım diye sorguluyorsun arabana binene kadar.
Cebinde takkenle beraber taşıdığın hayat felsefeni arayıp buluyor, denize yakın balık lokantasında alıyorsun soluğu, güneş batmak üzere…
Aslan sütünde, iyot kokusunda, udu ile "ne çalayım ağabeyime" deyip masana oturan delikanlının söylediği hicaz şarkılarda tedavi arıyor, sokak köpekleri ile sohbet etmeye çeyrek kala geceyi bağlıyorsun; mani oluyor halimi takrire hicabım.
Atamadıysan zehri, maraz devam ediyorsa ertesi günü ucu bucağı olmayan, sadece senin bildiğin bir sahilde balıkçısın.
Elinde oltan, yanında kovan.
Pilli radyon can çekişirken, bakmışsın büklüm büklümsün gecenin kör yarısı balık temizliyor, mangal yelliyorsun…
Sonrası; kitap, şiir, yalnızlık.
Tecrübe dediğin; yaran kabuk bağlayana, nefesinin yettiği kadar üflemek belki de…