Öyle bir dönemden geçiyoruz ki yaşam standardımızı korumanın faturası her geçen gün ağırlaşıyor.
Kokaryakıt, mum, idare lambası hikâyeleri dinliyoruz. Fakat ihtiyaçları ertelemek mümkün değil.
Yaşam devam ediyor.
Hayat ıskalamayı affetmez.
Okula giden kıza okuma, evlenmek isteyen çocuğa hayır diyecek değiliz ya.
Katlanacağız…
Geçtiğimiz hafta kız istemeye gittik.
Corona tedbirleri kapsamında yaşlı büyükleri kapalı mekanda kalabalık ortama sokmayalım diye sınırlı sayıda nispeten orta yaş grubuyla katıldığımız törende iş başa düştü.
Bu işleri genellikle aile büyüklerine havale ettiğimiz için hazırlıksızdık!
Her şey spontane ve doğaçlama gelişti.
Kayıtları izleyince dikkatimi çekti.
Belki de içinden geçtiğimiz günlere damga vuracak çok anlamlı bir konuşma olmuş…
Kısaca içeriği şöyle.
Eskiden evler bahçeli iki göz odalı evlerdi. Çocuklar evlenmek istediğinde ya bahçeye iki oda daha yapılır ya da yeni bir ev alınır. Çocuklar ayrı eve çıkardı yani evleniyordu. Şartlar o kadar değişti ki artık apartmanlarda yaşıyoruz.
Çocuklara daire alıyoruz.
Apartman katına çıkıyorlar yani katlanıyorlar.
Dolayısıyla evlenmek artık katlanmak haline geldi.
Hür türlü şartta birlikte katlanmak üzere yola çıkan oğlumuz ve kızımızı tebrik eder sağlık ve mutluluklar dileriz.
Evet, tam da hayatın akışına uygun cümleler değil mi?
Zira sadece evlenmek anlamında değil hayatın her alanında her türlü şartta katlanmak gerekiyor.
Tuttuğumuz takım kötü.
Ekonomi bozuk olabilir.
Maaşlar düşük.
Faturalar yüksek gelebilir.
Aşı karşıtı veya aşılı olsanız da coronoya yakalanabilirsiniz.
Benzin bitebilir, gaz kesilebilir.
İdare lambası değil ama lambayı idareli kullanmak ve katlanmak durumundayız.
Bazen hiç beğenmediğimiz yorumlara bile!!!
Bu arada Engin akın okunma oranlarını paylaştı, katlananların sayısı az değilmiş.
Teveccühünüz efendim…