2013 yılıydı. Milli takımın başında Abdullah Avcı vardı. Avcı İBB takımıyla bir ‘ivme' yakalamış ve Ay-Yıldızlı takımın ‘anahtarı' kendisine verilmişti. Avcı yeni oyuncular deniyor ve daha çok İtalyan futbolunu kendine örnek alıyordu. Yani savunmanı sağlam tut, gol yeme, sonrasına bakarız. Bu sistem ile kendisine futbol ‘literatürü' kurmuş ve yürümüştü. Abdullah Avcı'nın ilk elinden tutan da Fatih Terim'di.
Futbolu bıraktıktan sonra Avcı'yı Galatasaray'da genç takımların başına vermişti. Yani ona inanıyordu. Bu inancı devam ederken Avcı kendisini Belediye'ye atmıştı. Hiçbir büyük takım çalıştırmadan Milli takımın başına getirilmişti. Avcı için biraz erken olmuştu. Ancak ekibi ile saatlerce çalışıyor ve göreve layık olmak için çaba harcıyordu. O sırada Hollanda ile deplasmanda grup maçı oynayacaktık. Abdullah Avcı'nın açıkladığı kadroda Galatasaraylı Selçuk ve Gökhan yoktu. Ortalık bir anda ayağa kalktı.
Bütün Türkiye formunun zirvesinde olan Selçuk'un neden kadroda olmadığını bir türlü öğrenemiyordu. Avcı'da bu konu sorulduğunda ‘O bizimde evladımız. Ben onu Dardanel'den, İskenderun'dan tanırım' gibi ‘klişe' konuşmalar yapıyordu. Tabii yürümedi. Daha doğrusu olmadı. Türk Milli takımını grupta son sıradan alan Abdullah Avcı son sırada bırakıp gitti.
DİDİ'NİNDE BAŞINA GELMİŞTİ
1973 yılında Türkiye'de Brezilya rüzgârı esiyordu. Fluminense o yıl Türkiye'ye gelmiş ve Fenerbahçe ile maç oynamıştı. Fenerbahçe maçı soğuk bir kış günüydü. Mithatpaşa Stadında kar diz boyuydu. Yani özel bir havada Brezilya takımı biraz şaşkındı. Sonra Fenerbahçe'nin o zamanki başkanı rahmetli Emin Cankurtaran, Brezilya futbolunun efsane oyuncusu, Pele'yi Santos kulübünde yetiştiren ünlü isim Didi'yi Türkiye'ye getirdi ve Fenerbahçe'nin başına koydu. Didi Brezilyalıydı ama ciddi ve disiplinliydi. Fenerbahçe takımında çalışmalara başladı ve ilk hazırlık maçı öncesi Fenerbahçe kaptanı Ziya Şengül, Fuat Saner ve Nedim Doğan'ı kadro dışı bıraktı. Herkes şaşkındı. Sonra işler düzeldi ve Fenerbahçe Didi ile inanılmaz günler yaşadı.
Brıan Bırch Galatasaray'da çalışırken oyuncularla bazen açmaza girer ve kadro dışı bırakmaktan başka çaresi kalmazdı. Hatta Derwall bile Galatasaray'a geldiğinde böyle anılar yaşamıştı.
1985 yılıydı. MİLLİYET gazetesinde çok sıkı çalışıyordum. Sabah saatleriydi. Telefon çaldı. Açtılar. Derwall seni istiyor dediler. Karşımda üzgün bir ‘ses' vardı. ‘Ferhan ben şimdi Arif'i kadro dışı bıraktım. Bunu yaz' dedi. Şaşırdım. Böyle hocaların gazete arayıp kadro dışı bıraktığını söylemesi olağan bir durum değildi. Hatta hiç değildi. Yazdım. Çıktı. Arif 15 gün kadro dışı kaldı. Sonrada affedildi. Ama dört yıl tercümanlığını yaptığım Derwall'den bir daha da böyle bir hareket görmedim.
ABDÜLKADİR PARMAK'A GELİRSEK
Gelelim Trabzonspor 'a. Abdülkadir Parmak geçen hafta İstanbul'da oynanan Galatasaray maçında yedekler arasındaydı. Teknik direktör Abdullah Avcı onu tribüne yollamıştı. İkinci yarının bir bölümünde oyuna almak istediler. Gelmedi. Oyuna girmeyeceğini söyledi. Ondan sonrada kadro dışı bırakıldı. Avcı daha sonra açıklama yaptı ve Parmak'ın sezon sonuna kadar yedek takımla çalışacağını bildirdi. Ve ekledi, ‘Sırada daha üç kişi var' Trabzonspor'da işler bir süredir düzgün gitmiyor. Sürekli alınan beraberlikler ve takımın umulmadık puan kayıpları takımın içinde git-geller olduğunu gösteriyor. Bu git-gel süreçleri her takımın başına gelebilir. Ama İstanbul'da Galatasaray'a karşı son 20 saniyede verilen puan Trabzonluların aklından çıkmıyor. Başkan Ahmet Ağaoğlu son derece aklı başında bir adamdır. Geldiği günden beri 6. hocayla çalışıyor. Bu çok hoca değişiklikleri ki bunu küme düşme potasındaki kulüpler bir sezonda beş hoca değiştirerek yapıyorlar. Bu da doğru değil. Ancak Trabzon başka bir yer. Kimsenin o beldeyi Türkiye'nin başka bir yeri ile karşılaştırması doğru olmaz. Orada bildiğini yapan ve son derece inatçı bir insan yapısı duruyor. Belli ki Parmak olayı ile bir 'huzursuzluk' furyası başlamış. Takımın içinin kaynadığı kesin. O yüzden Abdullah Avcı biraz daha sakin bir tavırla takımı toplamalıdır. Yoksa iş işten geçti mi bir daha kimse orayı toplayamaz.