Uğur Bakıcı

Trump’ın liderliğinde Amerika -Çin ilişkilerinin geleceği

Tüm dünyanın büyük bir merakla takip ettiği Amerika seçimleri eski Başkan Trump'ın zaferiyle sonuçlandı. Seçim öncesi Amerikan kamuoyundaki beklenti seçimlerin Kamala Harris ile başa baş bir sonuç çıkacağına yönelikti. Çoğu kesim için Trump'ın büyük bir farkla kazanma durumu sürpriz oldu diyebiliriz. Sonuçların başa baş beklendiği bölgelerde bile Trump kazandı. Bu arada seçimlerde üç başkan adayı daha yarıştı fakat yeterli oya ulaşamayıp yarış dışı kaldılar. Seçim sonuçlarıyla birlikte tüm dünya ülkeleri bundan sonraki süreçte gerek ikili ilişkilerde gerekse bölgesel ilişkilerde ne olacak sorusunun yanıtını aramaya başladı.
Küresel üstünlük kurma yolunda acımasızca ilerleyen Amerika'nın yeni başkanı ve ekibinin atacağı adımlar günlük hayatlarımızı etkileyecek boyutta. Seçin sonuçlarına bir itiraz gelmezse şayet kesin sonuçların açıklanmasıyla birlikte 25 Ocak 2025 yılında yapacağı yeminin ardından Amerika'nın 47. Başkanı olarak 2.kez görevine başlayacak.
TRUMP'IN YENİ KABİNESİ VE ÇARPICI İSİMLER
Trump kendisiyle birlikte göreve başlayacak olan kabine üyelerini ise arka arkaya açıklamaya devam ediyor. Ülkeyi yönetecek olan kabinede birbirinden ilginç isimler yer alıyor. Yardımcısı olarak belirlediği JD Vance örneğin geçmişte Trump'ın düşmanıydı. Şimdiyse en sadık adamı olarak görev alacak. Vance göçmen düşmanı olmasıyla tanınıyor. Bir zamanlar Türkiye karşıtı söylemlerle basında genişçe yer bulan Marco Rubio'nun ise Dışişleri bakanı olması bekleniyor. Kendisi aynı zamanda Çin'e karşı daha agresif politikalar üretilmesi gerektiğini savunan senatörlerden biri. Daha da ötesi Çinli şirketlerin Amerika'ya olan yatırımlarına ek vergiler ve sınırlamalar getirilmesini tasarı olarak meclise sunan biri. Yeni dönemde Dışişleri Bakanı olarak görev alması durumunda Çin'in daha da sert yaptırımlarla karşılaşacağını tahmin etmek zor değil.
ABD-ÇİN İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ: SERTLEŞEN REKABET
Trump ve ekibinin atacağı adımlar özelinde en çok merak edilenlerin başında gelmese de ilk üç sırada yerini alabilecek şey küresel üstünlük kurma yolunda en büyük rakibi ve aynı zamanda stratejik ortağı da olan Çin ile olan ilişkileri merak ediliyor. Açıkçası ben de merak ediyorum. Trump bundan önce Amerika'yı yönetirken Çin'e karşı çok sert yaptırımlar uygulamıştı fakat buna rağmen ilişkilerini sürdürmeye devam etti.
Trump ve ekibi bu sert uygulamalarda Amerika'nın önceliklerini merkeze alıp tüm politikalarını bu önceliklere göre yönettiler. Diğer taraftansa Çin'e karşı ticaret savaşı başlattılar. Bu ticaret savaşında Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyumlara örneğin ek tarifeler getirerek Amerikan çelik ve alüminyum endüstrisine destek olabilecek programlar hayata geçirildi. Bu ticaret savaşının en önemli nedeni aslında Çin ile Amerika arasındaki dış ticaret açığından kaynaklanıyordu.
Öyle ki Amerika hali hazırda Çin'den daha fazla ürün almakla birlikte Çin'e aynı oranda ürün satamamaktadır. Pandemi dönemindeyse bu oran iyice düştü. Çin'den Amerika'ya giden ticaret gemileri ve konteynerler boş olarak Amerika'da aylarca beklemek durumunda kaldı. Bu da küresel çapta konteyner krizine neden oldu. Bu durumun etkisiyle de dünyanın çoğu yerinde ürünlerin fiyatlarında ciddi oranda artış görüldü. Bu kriz henüz aşılabilmiş değil.
TEKNOLOJİ VE TİCARET SAVAŞI
Çin özelinde yapılan ticaret savaşının yanında Trump Çin'e karşı teknoloji savaşı da açtı. Çin'de faaliyet gösteren teknoloji şirketlerini ulusal tehdit olarak görerek bu şirketlerine ciddi kısıtlamalar getirdi. İkinci kez göreve gelecek olan Trump bundan önceki başkanlık döneminde Çin'i Amerikan ekonomisi için bir tehdit olarak gördüğü için Çin'i ‘düşman' ilan etti.
Trump döneminde ülkenin ekonomi güvenliği ulusal güvenlik olarak görüldüğü içinse Çin'e karşı bu şekilde agresif bir politika izlendiğini söyleyebiliriz. Aslında ulusal güvenliği ekonomik boyutu özelinde tehdit eden sadece Çin değil. Rusya'da benzer şekilde Amerika'ya tehdit fakat Rusya'ya kıyasla Çin'e karşı daha bir tedirginler. Daha agresifler.
Yeni dönemdeyse benzer politikanın devam edeceğini söyleyebiliriz. Hatta agresiflik seviyesi daha da artabilir. Pekin hükümetiyle ipleri tamamen koparmayı ise göze alacaklarını düşünmüyorum. Her ne kadar karşılıklı ambargolar uygulansa da aslında iki ülkenin ekonomileri iç içe geçmiş durumda.
Öyle iç içe geçmiş ki bu politikaların altına imzasını atan ve Çin'e karşı bu agresif politikaları hayata geçiren Trump'ın Çin kıtasında 5 ayrı şirketi var. Kızı İvanka ise Trump'ın kendi özel markası özelinde bizzat kendisinin tasarladığı ve Amerika kıtasında satılan takım elbise ve kravat serisinin üretiminde kullanılan parçalar Çin'den ithal ediliyor. Trump'ın özel serisi dışında İvanka Çin'den farklı ürünlerde tedarik ediyor. Bazen de bu ürünler kendi gümrüklerine takılıyor. Örneğin bir dönem Çin'den eşarp ithal etmeye çalışırken ürünler Amerika gümrüğüne takılıp 20bin eşarba gümrükte el koyulmuştu. Trump ailesi Çin ile doğrudan ticaret yaparken Amerikalı şirketlere Çin'e olan bağımlılığı sonlandırmaya yönelik ek destekler açıklaması ve sözler vermesi durumu oldukça trajikomik. Pek çok nedenden dolayı da ikili ilişkileri tamamıyla sonlandırma yoluna gidemezler. Trump kendi seçmenlerine dönük agresif görünmek durumunda. İç siyasete yönelik atılan adımlarla da oy oranını arttırdı. Seçim sonuçlarına oransal bazlı nasıl bir etkisi olduğunu bilmiyorum ama Çin karşıtı vatandaşların oyunu aldığını tahmin etmek zor değil.
İSTİHBARAT SAVAŞI
Ticari savaştan ziyaden bundan sonraki süreçte iki ülke arasında ‘göstermelik' ticari savaşın devam etmesinden ziyade ‘istihbarat savaşı' çıkacağını değerlendiriyorum. Kaldı ki hali hazırda Trump'ın seçim dönemi boyunca en büyük destekçisi olan Elon Musk ile bunun denemeleri yapılıyor. Bu konuyu biraz açmakta fayda var. Şu an kullanılan 5G teknoloji alt yapısı hali hazırda Çin'in uyduları üzerinden sağlanmakta. 5G sistemini ülkelerine kurmak isteyen ülkelerse Çin olmadan bu sistemi kuramıyorlar. Kurmaya çalışsalar dahi ortalama 10yılını alabilecek bir sistemden bahsediliyor. 4G'deyiz örneğin. 5G'ye geçmemiz için ülkedeki tüm alt yapının değişmesi gerekiyor. Bu durumda da biz tüketicilerin yeni cihazlar alması gerekiyor. Öyle şak diye anında geçiş olmuyor yani. Amerika bu konunun üzerine eğilmiş durumda. Bunu yapmalarının en önemli sebeplerinden biriyse Çin'in Amerika'da 5G özelinde kuracağı alt yapıya güvenlik riskleri nedeniyle güvenmemelerinden kaynaklanıyor. Yakın zamanda Trump'ın Verimlilik bakanı olarak kabineye aldığı Elon Musk'ın uyduları ve Starlink projesiyle atacağı adımlarla Amerika'nın iletişimini ülke içinde kuruyor olabiliriz. Hükümetimiz kabul eder mi bilmiyorum tabi. Çin'e de yönelebilirler. Bunu hep birlikte göreceğiz. Amerika'nın kendi kuracağı sisteme geçilmesi durumundaysa 5G teknolojisi komple çöp olabilecek. Hali hazırda tepemizde uçan Starlink uydularıyla birlikte herhangi bir baz istasyonuna ihtiyaç duyulmayacak. Hali hazırda kullandığımız sim kartlarıysa tarih olacak. Öte yandan Çin yönetimiyse Trump'ın bu düşmanca tavırdan hiç memnun değil. Trump yeniden seçilir seçilmez Çin devlet başkanı Trump'a farklılıkları uygun şekilde yönetme çağrısı yaptı. Barış içinde birlikte yaşamaya davet etti. Bu çağrıyaysa Trump henüz karşılık vermedi.
ÇİN'İN ALDIĞI YEREL VE ULUSAL TEDBİRLER
Karşılık vermeme durumuna karşılıksa Çin kendi içinde uzun bir süredir kendi tedbirlerini almaya devam ediyor. Trump'ın seçim kampanyasında Çin'e karşı uygulamayı planladığı %60'lık gümrük vergisi tehdidine karşı örneğin Çin hükümeti daha fazla iç talep desteği sağlamaya çalışıyor. Yerel hükümetlerin hali hazırda devam eden finansal sorunlarını çözmeye yönelik adımlar atıyor. Bu sayede merkezden yerel hükümetlere verilecek maddi destek yerelde halledilmiş olacak. Böylece yereldeki temel hizmetlerde kesintisiz devam edecek. Diğer yandan varlık satışlarından olabildiğince kaçınmaya çalışıyorlar. Uzun yıllardır devam eden gayrimenkul sektöründeki istikrarsızlık durumunu da istikrara kavuşturmak için adımlar atmaya başladılar. Trump'ın yeni döneminde Çin'i dışlama politikası uygulayacağını varsayarsak Çin hükümetinin kendi içine yönelmesi ve Amerika'nın kısıtlamalarından gelecek olan olumsuz etkiyi bertaraf etmesi stratejisi yerinde bir uygulama diyebiliriz.
REKABETİN KÜRESEL SONUÇLARI
Özetle Trump'ın yeniden başkan seçilmesiyle, ABD-Çin ilişkilerinde ticaret, teknoloji ve istihbarat savaşı eksenli gerginliklerin daha da derinleşeceği bir dönemin habercisi olurken, bu rekabetin sonuçlarıysa küresel ölçekte yaşamlarımızı etkilemeye devam edecek.

YORUM YAP