Gezi kalkışmasıyla başlayan fetret devrinin, 15 Temmuz rezil darbesiyle son bulacağını umuyordum. Maalesef beklentim boşa çıkma yönünde hız kazandı. Benim verdiğim maaş, silah ve evlatla beni vurmaya kalkan üniformalı teröristlerin tahribatı gide-rilemedi. Zaman içinde daha da derin izler bırakacağı aşikar. Yaraların acilen sarılmasını beklerken, kaos ortamının büyüyerek devam ettiğini görmek çok daha acı.
Siyasi rekabeti erteleyip, meydanlara ve demokrasiye ortak bir şekilde sahip çıkılması en büyük tesellimiz. Hakaretlerin ve kötü sözlerin geçmişte kalması, birlik ve beraberliği pekiştirecek hareketler yapılması beklenen ve arzulanan gelişmeler. 15 Temmuz gecesi tanka direnen, üstüne çıkan, kurşuna karşı koşan; kadınlı erkekli, genci, yaşlısıyla dünyaya korku salan görüntülerle ne kadar övünsek azdır. Hepimiz delilik ve delikanlılık testinden başarıyla geçtik. Buna benzer son testi Kıbrıs savaşında yaşamıştık. Beşparmak dağlarında bozguna uğrayacağımızı düşünen dostlarımız çok rahat bir şekilde aştığımızı gördüklerinde paniklemişti. O zamanın başkomutanı, pardon Karaoğlan'ı Ecevit durdurmasaydı Kıbrıs'ın yarısı değil tamamı bizim olacaktı.
Milletin Başkomutanı Erdoğan, milletin başbakanı Yıldırım; millet desteğiyle devletin başkomutanı ve başbakanı olarak kaldılar, “Dik dur eğilme bu millet seninle” ifadesinin acilen “Dik dur eğilme bu devlet de seninle” şekline dönüştürülmesi gerekiyor. Darbe enişteden, eş dost ve akrabadan öğreniliyorsa büyük zafiyet var demektir. Bırakın darbenin geliyorum demesini PKK ile mücadele edildiği, her gün şehit haberlerinin geldiği günlerde komutanların düğün dernekte olması tam bir rezalet. Hainler ve hainlikler dört bir yanı sarmışken bütün kötülüklerin ve olumsuzlukların üstünü örten milletimin güçlü iradesi. Millet güçlü bir şekilde haykırdı; “Benim seçtiğime kalkan eli kırar, tankın namlusunu gözüne sokarım.”
FTÖ denilen azgın terör örgütünün askere, polise, öğretmene, adliyeye aklınıza neresi geliyorsa oraya sızdığı ortak kanaat. Her yere sızabilen örgütlenmenin siyasi uzantıları görmezden geliniyor. MHP bile ele geçirilmeye çalışılırken CHP ve AK Partiye sızmış oldukları, belki de tam anlamıysa sardıkları gözle görülür vaziyette.
Sizin de bildiğiniz üç olayı kendi yorumumla anlatmak istiyorum. Darbeye kalkışanların niyetlerinin Erdoğan'ı öldürmek olduğunu düşünmüyorum. İsteseler bunu çok rahat gerçekleştirebilecekleri ortada. Gözü dönen, cinnet geçiren yaver de, emir subayı da yapabilirdi. Kahraman ve efsane olacak Erdoğan başlarına bela olurdu. Halbuki itibarsızlaştırılan, 40 ton altınla Merkel'den iltica talep eden Erdoğan görüntüleri darbecilerin işini çok kolaylaştırırdı. Dualar bedduaya üstün geldi.
Başkanının yurt dışında olduğu İBB, benim bildiğim ele geçirilmek istenen tek belediye. Lojistik daire başkanının hainliği yüzünden 20'ye yakın şehit verildi. Darbe başarıya ulaşsaydı, darbecilerin yiyecek ihtiyacının tamamı İBB tarafından karşılanacaktı. 1994 yılından bu yana Erdoğan çizgisinde yönetilen bir belediyenin darbecilerle işbirliği yapar görüntüsü tanklardan daha fazla tahribat yapardı!
Meclisi bombalayan, genelkurmayı kuşatan, istihbarata, emniyete, jandarma komutanlığına saldıran darbeciler için siyasi partilerin genel merkezlerini ele geçirmek hiç de zor değildi. Yapmadılar, gerek de duymadılar. Hiçbir il ve ilçede teşebbüs bile etmediler. Tek istisnası AK Parti İstanbul İl Başkanlığı. Nedense İstanbul'daki hedefler arasında TRT'den bile öncelikliydi. Çatışma çıkmaması il başkanının diplomatik başarısı olarak kabul ediliyor. Yine darbe başarıya ulaşsaydı, karargah olarak kullanılacak Ak Parti İl Başkanlığı; ses hızını aşan uçaklardan daha fazla tesir yaratırdı. Hele bir de “yönetim olarak yarıdan fazlamız hoca efendinin emrindeyiz” açıklaması; Ak Partililerin de, milletin de direncini bir çırpıda kırardı.
Ankara'da Gökçek korkusundan partiye pek sızamayan (yüz vekil şüphesini saymazsak) örgüt mensupları, İstanbul'da meydanı boş bulmuş haldeler. Darbe başarılı olsa ali kıran baş kesen olacaklardı. Başarısızlıkla birlikte bocalasalar da zeytinyağı gibi üste çıkmayı bildiler. Elebaşları tüm TV kanallarını dolaşıp ne kadar iyi partili olduğunu ispatlama gayretinde. Çömezleri demokrasi nöbetinde en ön saflarda görünüp resim çektirme derdinde. Tam bir hacıyatmaz oyunu sahneleniyor. Partililer biliyor, homurdanıyor, söyleniyor ama aynı zamanda korkuyor. Darbede başarılı olamayanlar korkutmakta başarılarını katlıyor. Hele bir de CHP içindeki uzantılarıyla işbirliği yaparak güçle-rine güç kattıklarına inanıyorlar.
Daha yazacak çok konu var ama moral bozmak istemiyorum. Ak Parti temizliğe kendi içinden başlamalı. Pisliklerin muhafaza ettiği parti içi mevziler, farklı ve sivil darbelerin cesaretlendiricisi olacaktır. Kendiliğinden utanıp kenara çekilmelerini beklemek hayal olur. Yüzlerine tükürsen tebessümü eksik etmiyorlar. Bu yazıdan sonra ya elbirliği yapıp onlar beni partiden attırırlar, ya da ben onların hakkından gelirim inşallah. Allah'ın ve iyi niyetlilerin yardımıyla. İnanıyorum ki iyiler, kötülere galip gelecektir.
Bedduasız, hoca efendisiz, paralelsiz kalın,
Duasız, başkomutansız, Ak Partisiz kalmayın. Gezi kalkışmasıyla başlayan fetret devrinin, 15 Temmuz rezil darbesiyle son bulacağını umuyordum. Maalesef beklentim boşa çıkma yönünde hız kazandı. Benim verdiğim maaş, silah ve evlatla beni vurmaya kalkan üniformalı teröristlerin tahribatı gide-rilemedi. Zaman içinde daha da derin izler bırakacağı aşikar. Yaraların acilen sarılmasını beklerken, kaos ortamının büyüyerek devam ettiğini görmek çok daha acı.
Siyasi rekabeti erteleyip, meydanlara ve demokrasiye ortak bir şekilde sahip çıkılması en büyük tesellimiz. Hakaretlerin ve kötü sözlerin geçmişte kalması, birlik ve beraberliği pekiştirecek hareketler yapılması beklenen ve arzulanan gelişmeler. 15 Temmuz gecesi tanka direnen, üstüne çıkan, kurşuna karşı koşan; kadınlı erkekli, genci, yaşlısıyla dünyaya korku salan görüntülerle ne kadar övünsek azdır. Hepimiz delilik ve delikanlılık testinden başarıyla geçtik. Buna benzer son testi Kıbrıs savaşında yaşamıştık. Beşparmak dağlarında bozguna uğrayacağımızı düşünen dostlarımız çok rahat bir şekilde aştığımızı gördüklerinde paniklemişti. O zamanın başkomutanı, pardon Karaoğlan'ı Ecevit durdurmasaydı Kıbrıs'ın yarısı değil tamamı bizim olacaktı.
Milletin Başkomutanı Erdoğan, milletin başbakanı Yıldırım; millet desteğiyle devletin başkomutanı ve başbakanı olarak kaldılar, “Dik dur eğilme bu millet seninle” ifadesinin acilen “Dik dur eğilme bu devlet de seninle” şekline dönüştürülmesi gerekiyor. Darbe enişteden, eş dost ve akrabadan öğreniliyorsa büyük zafiyet var demektir. Bırakın darbenin geliyorum demesini PKK ile mücadele edildiği, her gün şehit haberlerinin geldiği günlerde komutanların düğün dernekte olması tam bir rezalet. Hainler ve hainlikler dört bir yanı sarmışken bütün kötülüklerin ve olumsuzlukların üstünü örten milletimin güçlü iradesi. Millet güçlü bir şekilde haykırdı; “Benim seçtiğime kalkan eli kırar, tankın namlusunu gözüne sokarım.”
FTÖ denilen azgın terör örgütünün askere, polise, öğretmene, adliyeye aklınıza neresi geliyorsa oraya sızdığı ortak kanaat. Her yere sızabilen örgütlenmenin siyasi uzantıları görmezden geliniyor. MHP bile ele geçirilmeye çalışılırken CHP ve AK Partiye sızmış oldukları, belki de tam anlamıysa sardıkları gözle görülür vaziyette.
Sizin de bildiğiniz üç olayı kendi yorumumla anlatmak istiyorum. Darbeye kalkışanların niyetlerinin Erdoğan'ı öldürmek olduğunu düşünmüyorum. İsteseler bunu çok rahat gerçekleştirebilecekleri ortada. Gözü dönen, cinnet geçiren yaver de, emir subayı da yapabilirdi. Kahraman ve efsane olacak Erdoğan başlarına bela olurdu. Halbuki itibarsızlaştırılan, 40 ton altınla Merkel'den iltica talep eden Erdoğan görüntüleri darbecilerin işini çok kolaylaştırırdı. Dualar bedduaya üstün geldi.
Başkanının yurt dışında olduğu İBB, benim bildiğim ele geçirilmek istenen tek belediye. Lojistik daire başkanının hainliği yüzünden 20'ye yakın şehit verildi. Darbe başarıya ulaşsaydı, darbecilerin yiyecek ihtiyacının tamamı İBB tarafından karşılanacaktı. 1994 yılından bu yana Erdoğan çizgisinde yönetilen bir belediyenin darbecilerle işbirliği yapar görüntüsü tanklardan daha fazla tahribat yapardı!
Meclisi bombalayan, genelkurmayı kuşatan, istihbarata, emniyete, jandarma komutanlığına saldıran darbeciler için siyasi partilerin genel merkezlerini ele geçirmek hiç de zor değildi. Yapmadılar, gerek de duymadılar. Hiçbir il ve ilçede teşebbüs bile etmediler. Tek istisnası AK Parti İstanbul İl Başkanlığı. Nedense İstanbul'daki hedefler arasında TRT'den bile öncelikliydi. Çatışma çıkmaması il başkanının diplomatik başarısı olarak kabul ediliyor. Yine darbe başarıya ulaşsaydı, karargah olarak kullanılacak Ak Parti İl Başkanlığı; ses hızını aşan uçaklardan daha fazla tesir yaratırdı. Hele bir de “yönetim olarak yarıdan fazlamız hoca efendinin emrindeyiz” açıklaması; Ak Partililerin de, milletin de direncini bir çırpıda kırardı.
Ankara'da Gökçek korkusundan partiye pek sızamayan (yüz vekil şüphesini saymazsak) örgüt mensupları, İstanbul'da meydanı boş bulmuş haldeler. Darbe başarılı olsa ali kıran baş kesen olacaklardı. Başarısızlıkla birlikte bocalasalar da zeytinyağı gibi üste çıkmayı bildiler. Elebaşları tüm TV kanallarını dolaşıp ne kadar iyi partili olduğunu ispatlama gayretinde. Çömezleri demokrasi nöbetinde en ön saflarda görünüp resim çektirme derdinde. Tam bir hacıyatmaz oyunu sahneleniyor. Partililer biliyor, homurdanıyor, söyleniyor ama aynı zamanda korkuyor. Darbede başarılı olamayanlar korkutmakta başarılarını katlıyor. Hele bir de CHP içindeki uzantılarıyla işbirliği yaparak güçle-rine güç kattıklarına inanıyorlar.
Daha yazacak çok konu var ama moral bozmak istemiyorum. Ak Parti temizliğe kendi içinden başlamalı. Pisliklerin muhafaza ettiği parti içi mevziler, farklı ve sivil darbelerin cesaretlendiricisi olacaktır. Kendiliğinden utanıp kenara çekilmelerini beklemek hayal olur. Yüzlerine tükürsen tebessümü eksik etmiyorlar. Bu yazıdan sonra ya elbirliği yapıp onlar beni partiden attırırlar, ya da ben onların hakkından gelirim inşallah. Allah'ın ve iyi niyetlilerin yardımıyla. İnanıyorum ki iyiler, kötülere galip gelecektir.
Bedduasız, hoca efendisiz, paralelsiz kalın,
Duasız, başkomutansız, Ak Partisiz kalmayın.