Kim bilir kaç kere önünden geçtik her birimiz, adını öğrenecek kadar önemsemedik bile belki de… Kendi yaptı, ya da amatörce başkasına değerleyip toparlattığı kutusuyla, ayakkabı boyayarak ekmeğini kazanan emekçilerimizden biri Turgut, özel durumunun kendisine kattığı tatlılığı da belirtmek gerek…
Sonra bir gün duyarlılık kat seviyesi genelin üzerinde biri fark etti onu ve Turgut için büyük bir mutluluğun kapısı açıldı… Eski ayakkabı kutusunun yerine ışıl ışıl parlayan yenisi geldi, bir yıllık boyası ile birlikte…
Şahane bir yemek tabağının içinde fark edilen sineğin mide bulandırmaya yettiği gibi, karmakarışık bir gündem ve deli bir yoğunluğun içinde bunları düşünebilen insanın ferasetine ümit bağlamamak mümkün değil! Böyle bir şeyi sıradan insanlar olarak biz düşünsek evet belki yine hoş olur da, koca bir kentin, olağan üstü şartlarında fark edebilen insanları seçebilmemiz büyük bir şans… Bir yanda da şöyle rahatsız edici tarafı var; başkası bulunduğu büyük yoğunluğun içinde bunları düşünüp, gerçekleştirirken; ‘ben ne yapıyorum'u sorgulatıyor size… Ve kendinizden başka hiç kimse için bir şey yapmadıysanız kötü hissediyor, vicdan azabı duyuyorsunuz…
Bireysel dokunuşlar, genelden daha fazla etkileyici ancak daha az çözüm sağlayıcıdır…
İster belediye başkanı olun isterseniz bir şirketin yöneticisi ya da aile reisi; gündeminizdeki pek çok konu ne yazık ki maddi imkânlara dayanır…
Daha önce yazdım yine yeri gelmişken belirtmek isterim; her kişi ya da olay sahip olduğu koşullar çerçevesinde değerlendirilmeli mutlaka… Aç karnını doyurmak için çalmak zorunda kalan ve sahip olduklarını çoğaltmak adına bu eyleme başvuran arasında kocaman bir fark var…
İyi niyet, merhametle hareket edip, kolay yerine daha doğru davranmış olmak için zoru seçenlerin tüm yolları, her zaman açık olsun!
Turgut'un yansıttığı saf ve temiz mutluluktan diliyorum; başta onun yüzünü güldürene ve sonra bunu hak eden herkese…