Türk Eğitim Sen’den durum değerlendirmesi

Türk Eğitim Sen’den durum değerlendirmesi

24.09.2016 09:38:17

Türk Eğitim Sen 9 No'lu Şube Başkanı Enver Demir, eğitim gündemini gazetemiz okuyucuları için değerlendirdi.

Türk Eğitim Sen 9 No'lu Şube Başkanı Enver Demir, Silivri Şube Başkanı Cem Tan ile birlikte 2016-2017 eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle gazetemize yaptığı ziyaret sırasında, eğitim çalışanlarının ekonomik sorunları, açığa alınan öğretmenler, yönetici atamaları, yargı kararlarının uygulanması ve Milli Eğitim'de Kadrolaşma konularında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

DEMİR, TALEPLERİNİ İLETTİ
Enver Demir, şöyle konuştu: “2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı başladı. Türk Eğitim-Sen olarak 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor; Öğretmenlerimiz, eğitim çalışanlarımız, öğrenci ve velilerimize hayırlı olsun dileklerimizi iletiyor. Başarılar diliyoruz.
Yeni eğitim-öğretim yılına başlarken, başta Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden talebimiz; sendikamızın dile getirdiği eksikliklere, yanlışlıklara kulak kabartmaları, taleplerimizi dikkate almalarıdır. Bu; eğitimin geleceği, çocuklarımızın, eğitim çalışanlarının huzur ve mutluluğu, kaliteli, verimli bir eğitimin sağlanması için çok önemlidir.

“KAMU ÇALIŞANLARI ARASINDA AYRIMCILIK YAPMAK BİRLİĞİMİZİ ZEDELER”
Geçtiğimiz haftalarda Şubemizin çalışma alanı içine giren İlçelerde, Sendika Yöneticilerimizle birlikte İlçe Kaymakamları, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, AKP-CHP ve MHP İlçe Başkanlarını ziyaret ederek, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve akabinde gelişen Siyasi ve Sosyal gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunarak, meydana gelen olayların eğitim boyutunun takipçisi olacağımızı belirttik. Birlik ve beraberlik vurgusunun yapıldığı, birleştirici unsurlara ağırlık verildiği bugünlerde, yönetici atamalarında, görevde yükselme, ödül verme vs. durumlarda liyakate, bilgiye, işin ehli olmaya önem verilmesi konusunda, sorumluların hassas olmasının hayati derecede önemli olduğunu vurguladık. Cumhurbaşkanı, Başbakan başta olmak üzere, Hükümet yetkilileri ve Siyasi Partilerin Birlik ve Beraberlik vurgusunu sıkça tekrarladığı günümüzde, bu sesin yerel manada kamu çalışanları açısından da bir şey ifade etmesi gerekliliği üstünde durarak, aksi gelişmelerin milli birlik ve beraberliğimize darbe vurmak anlamına geleceği konusundaki düşüncelerimizi paylaştık. Yerel Bürokrasi ve Siyasetçilerin de aynı hassasiyetleri paylaştığını da müşahede ettik.

“YARGI KARARLARI UYGULANMALI, HUKUKSUZLUĞA GEÇİT VERİLMEMELİDİR”
MEB tüm yargı kararlarına saygılı olmalıdır. Yönetici atama mevzuatı değiştirilmeli, torpil, adam kayırma, yandaşlığın kamu hayatında yeri olmamalıdır. Yargı kararlarının uygulanması ülkeyi yönetenlerin samimiyetini de ortaya koyacaktır. İnsanların sırf makam, mevki için çıkarları doğrultusunda hareket ederek, sendikal tercihlerini belirlemesi, bu konuda kamu çalışanlarına baskı yapılması, bazı sendikaların gücü arkasına alarak, şantajla, tehditle üye kaydetmesi artık sona ermelidir. Atamalarda, görevlendirmelerde yandaşlığa, sendikal tercihlere değil; bilgiye, liyakate önem verilmelidir. Türkiye'nin tamamı ve bölgemizde ali-cengiz oyunlarıyla görevden alınan ve haklarında, göreve iade edilmeleri için ikişer-üçer kez mahkeme kararı olan okul müdürleri ne zaman görevlerine döndürülecektir? Bu ve benzer durumlar, adalet kavramını da zedelemektedir. Buna müsaade eden ve bu suça ortak olanlar hakkında en kısa zamanda yasal işlem başlatılmalıdır.

“2016 YILINDA 50 BİN, 2017 YILINDA EN AZ 100 BİN ÖĞRETMEN ATANMALI, ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK KALDIRILMALIDIR”
Milli Eğitim, Personelinin en fazla açığa alındığı Bakanlıktır. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında meslekten ihraçlar nedeniyle 15 bin sözleşmeli öğretmen alınacaktır.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz,15 bin öğretmen alımına ilaveten, 15 bin öğretmen daha alınacağını açıklamıştır.30 bin öğretmen alımı daha yapılmasını destekliyoruz. Ancak bu sayıyı yeterli bulmuyoruz. Bilindiği üzere son olarak 11 bin 500 öğretmen daha açığa alınmıştır. Öte yandan kapatılan okullardaki öğrenci sayısı, ücretli öğretmen görevlendirmeleri ve ülkemizdeki öğretmen açığı hesap edildiğinde öğretmen alımlarının yetersizliği bir kez daha görülecektir.
Bütün bunları göz önüne alarak; Şubat ayındaki atamalara ilaveten, 2016 yılının sonuna kadar 50 bin öğretmen alımı daha yapılmasıdır. Ayrıca 2017 yılında da 100 bin öğretmen alımı gerçekleştirilmelidir. Öğretmen atamalarında mülakat hiçbir şekilde yapılmamalı, tüm öğretmenler KPSS puan üstünlüğüne göre ve kadrolu olarak atanmalı, ücretli öğretmenlik kaldırılmalıdır.

“SÖZLEŞMELİ VE MÜLAKATLA ÖĞRETMEN ALIMINA KARŞIYIZ. DAVA AÇTIK.”
Sözleşmeli öğretmen alımı için mülakatlar yapılmıştır. Sonuçlar 28 Eylül tarihinde açıklanacaktır. Ancak “mülakat komisyonları hak ve adaletli davranıp, mülakatlar adil ve şeffaf bir şekilde mi yapıldı?” sorusuna tam anlamıyla evet diyebilmemiz mümkün değildir. Hatırlanacağı üzere yönetici atamalarında oluşturulan komisyonların puanları nasıl ve neye göre verdiği hala hafızalarda tazedir. Benzer haksızlıkların, hukuksuzlukların sözleşmeli öğretmen alımında da yaşanmayacağının garantisini kim, nasıl verecektir? Dolayısıyla dikkat edilmesi gereken husus; Milli Eğitim Bakanlığı'nda bir paralel yapı temizlenirken, yeni bir paralel yapı yaratılmaması noktasında gayret sarf edilmesi olmalıdır. Türk Eğitim-Sen olarak sözleşmeli ve mülakat esasına dayalı bir öğretmen alımına karşıyız.
Sözlü sınava karşı çıkıyoruz, çünkü;
- Türkiye'de maalesef bu tür sınavlar hep şaibeli olmuştur. Siz sözlü sınav derseniz, işin içine torpil girer, yandaşlık girer, tehdit girer, şantaj girer, baskı girer, istismar girer, dayatma girer. Şu da unutulmamalıdır ki; daha önce uygulanan sözleşmeli öğretmen alımında sözlü sınav uygulanmamış, öğretmenler sadece KPSS puan üstünlüğüne göre atanmıştı.

- Mülakat ile birlikte KPSS'de yüksek puan alanlar atanamazken; daha düşük puan alanların atanması kolaylaşmaktadır. Bu ve bundan sonraki tüm mülakatla öğretmen alımlarında torpil listeleri elden ele dolaşması, siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının devreye girmesi, adamını bulanın sözleşmeli öğretmen olması kaçınılmaz olabilecektir.
- Bu mülakatların bir benzerini yönetici görevlendirmelerinde hepimiz tanıklık ettik. Nerede biat eden, kula kulluk yapan, yandaş olan varsa hepsi yönetici olarak atandı; yandaş olmayanlar, okullarını başarıdan başarıya koşturan, ödül üzerine ödül alan, bileğinin hakkıyla bu makamlarda oturan birçok idareci görevlerinden alındı. Bakanlığın bu noktada çok uyanık davranması zorunludur. Çünkü mülakat her zaman istismara zemin hazırlar. Öte yandan sözleşmeli ve mülakatla öğretmen alımının bir başka sakat noktası ise şudur ; Sözleşmeli öğretmenlere okullarda baskı uygulanacak, dayatmalarda bulunulacak, ‘Şu sendikaya üye ol ya da şu sendikaya üye olursan kadroya alınırsın, üye olmazsan kadroya alınmazsın' denilecektir.
-Sözleşmeli öğretmen alımında KPSS puan üstünlüğünün değil de, mülakat yönteminin getirilmesi, torpili olmayanların umudu ve ekmek kapısı olan KPSS'yi onların elinden almak anlamına gelmektedir. Bu; insanların adil şartlarda öğretmen olduğu bir sistemden, torpillilerin öğretmen olduğu bir sisteme geçilmesi anlamına gelmektedir.
- Öte yandan şu hususu da gündeme getirmek istiyoruz: Bilindiği gibi özel dershanelerde ya da etüt merkezlerinde 6 yıl çalışan öğretmenler KPSS şartı aranmaksızın sözleşmeli öğretmen olarak atanacaktır. Sözleşmeli öğretmen alımlarında en yüksek KPSS puanına sahip 3 katı aday sözlü sınava alınacakken, dershane ya da özel etüt öğretmenlerinin atanmasında hiçbir şekilde KPSS şartı aranmaması haksızlık içinde yeni bir haksızlık doğurmaktır. Sözleşmeli ve mülakatla öğretmen alımı zaten ucube bir uygulamayken, dershane ve etüt öğretmenlerinin KPSS şartı aranmaksızın mülakatla alınması eğitimimiz açısından çok acı verici bir durumdur.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı sendikamız sözleşmeli ve mülakat uygulamasına dava açtı. En kısa zamanda davanın sonuçlanmasını ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın dava sonucuna göre hareket etmesini bekliyoruz. Bu uygulama ucubedir, çünkü başarı sadece mülakat puanına göre tespit edilmektedir.

“KAMUDA AÇIĞA ALMALAR SAĞLAM BİR SORUŞTURMAYA DAYANMALIDIR”
15 Temmuz darbe girişimi alçaklığının ardından kamuda Fetö'ye yönelik operasyonlar yapılmaktadır. Bu kapsamda tüm kurumlarda açığa alınan, meslekten ihraç edilen kamu çalışanlarımız olmuştur. Darbelere her daim karşı duran, demokrasi çizgisinden asla ayrılmayan ve bu nedenle demokrasiye tıpkı bayrağımız, vatanımız gibi sahip çıkan Türk Eğitim-Sen, darbeye ve terör örgütüne karşı devletimizin attığı adımların her zaman yanındadır. Öte yandan meslekten ihraç edilen kamu çalışanları ve öğretmenlerden çok sayıda telefon almaktayız. Sendika olarak masum insanların ve ailelerinin bu süreçten zarar görmemesi, adalet önünde kendilerini savunabilmeleri, başları dik bir şekilde dolaşabilmelerini çok önemsiyoruz. Zira bu bir onur, gurur meselesidir. Açığa almalarda akabinde meslekten ihraçlarda siyasi, ideolojik ve sendikal tercihlerin etkisi olmadığı görülmektedir. Ancak ne yazık ki bu işlemler sırasında bazen hatalar yapılmakta ya da art niyetli kişilerin yanlı yaklaşımı söz konusu olabilmektedir. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Fetö'cü diye suçlananlardan bazılarının hiç alakası yok” ”at izi it izine karıştı” diyerek tepkisini dile getirmiş; Başbakan da, “Şüphesiz yanlış hesap Bağdat'tan döner. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra dönülüp bakılacak. Yapılan yanlış varsa düzeltilecek” demiştir. Böylece haksız yere meslek ihraç edilenler için umutlu bir bekleyiş başlamıştır. Tüm bunlar göstermektedir ki, ortada haksızlıklar, hukuksuzluklar, iftiralar dolaşmaktadır ve devletin üst makamları ise bu yaşananlara karşı aklıselim bir tavır içindedir. Başbakanın talimatıyla Valiliklerce oluşturulacak olan itiraz komisyonlarına yapılacak itirazların hakkaniyet ölçülerinde değerlendirileceğini ümit ediyoruz. Öte yandan Bakanlığın açığa aldığı, ancak; KHK da ismi çıkmayan öğretmenleri hızla göreve iade etmeli, ihraç edilenler de, hızla yeniden değerlendirmelidir. KHK'da ismi olmayan 15 bin öğretmen hemen göreve iade edilmeli, illa soruşturma inceleme yapılacaksa görevde yapılmalıdır.
İhraç edilen tüm memurlar ve öğretmenler itirazları doğrultusunda ciddi bir soruşturmaya tabi tutulmalı, tüm ihraç kriterleri bir daha gözden geçirilmelidir.

“MEB' DE YENİ PARALEL YAPILAR YEŞERTİLMEMELİ”
Kamuda her türlü terör örgütü unsurlarının temizlenmesi ve hukuk marifetiyle cezalandırılmasını sonuna kadar destekleyen Türk Eğitim-Sen olarak bunun yanı sıra fırsattan istifade ederek, suçsuz insanları ekarte etmeye çalışanlara karşı mücadele ettiğimizin bilinmesini istiyoruz. Ayrıca MEB'deki her türlü paralel yapının da tamamen temizlenmesi gerekmektedir. Şayet bu gerçekleşmez, tüm atamalar yandaşlığa göre yapılmaya devam ederse, MEB'deki paralel yapı tıpkı Fetö gibi devletin başına bela olacaktır.
Öğretmen, memur, hizmetli, v.b. tüm eğitim çalışanları ekonomik yönden sıkıntı içerisindedir. Diğer kamu çalışanlarımız gibi düşük zam oranlarına mahkûm edilen eğitim çalışanlarımız MEB tarafından desteklenmelidir. Öğretmenlerin ek ders ücretleri artırılmalı, öğretmenlerin ek göstergeleri 3600'e yükseltilmeli, tüm kamu görevlilerinin ek göstergeleri 800 puan artırılmalı ve yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmelidir.”


Haber Merkezi

YORUM YAP