Gezi kalkışmasıyla başlayıp, değişik bahane ve eylemlere devam eden yaşanmaz yer yapma gayretlerine karşın Türkiye, yaşanır yer olmayı inatla sürdürüyor. “Hayırdır FETÖ'den korktun kendine memleket mi arıyorsun?” suçlamasına veya takılmasına hiç niyetlenmeyin. Bizler gök kubbe yıkılsa vatanı terk edenlerden olmadık, olmayız. Bu yaşıma kadar bırakın Kapıkule'den çıkmayı, Kıbrıs'a gitmemiş olmakla övünürüm! Bu ünlem Kıbrıs'ı Çorlu'dan yakın görenler için… Vatanı terk etmek gibi bir derdim olmadığından yurt dışında çiftim-çubuğum, hiçbir mal varlığım da yoktur!! Bu ünlemler de olanlar için…..
İğneleri batırdık, çuvaldızı zevkle bekliyorum. Gelelim memleketimdeki bütün olumsuzluklara rağmen yaşamanın güzel olmasına. Geçtiğimiz hafta Silivri dışına çıkma fırsatını bulduğumda düşündüğüm konu bu oldu. Askeri-siyasi-ekonomik-din vb. aklınıza gelebilecek her alanda savaşa girmiş bir ülke durumundayız. İçte ve dışta tüm çökertme ve bölme girişimlerine karşın dimdik ayakta kalmanın hazzını yaşayabiliriz. İç savaş kışkırtıcılarına rağmen bu durumda kalabilmek, düşmanlarımızın kudurmalarına neden oluyor. Yapacakları kötülükler kontrol dışına çıktı, nerede duracakları hiç belli değil. Ömrümüz varsa yaşayıp göreceğiz. Bu saatten sonra dizlerimizi çökertmeleri mümkün değil, belimizi bükmeye çalışıyorlar. Biz başkomutan gibi dimdik kaldıkça havlu atmak zorunda kalacaklar.
Bütün aleyhte kampanyalara inat Ruslar gelmek için can atıyor. Sayıları azalmış da olsa İngiliz ve Almanlar korkup Türkiye'den vazgeçmiş değiller. Ama ilginçtir hepsinin eksikliğini İran'dan gelenler kapatmış gözüküyor. Kadın - erkek - çoluk - çocuk rahatlıklarını görmekten memnun oldum. Humeyni tecrübesini yaşamış olanlar, Türk Humeyni'sinin yediği tekmenin tadını çıkarıyorlar. “Biz Pehlevi'nin kıymetini bilemedik, siz Erdoğan'a sahip çıktınız” sözü ve takdiri her şeyi özetliyor. Humeyni'yi İran komünistleri bile kurtarıcı olarak karşılamıştı. İki ay sonraki pişmanlık fayda etmedi.
Yaşı 50'nin üstünde olanlar şöyle bir düşünelim. Hayatımız boyunca İslam ülkelerinde daha güzel yaşayacaksınız vaadiyle yapılan müdahale ve neticelerini. Vietnam ve Kore'de hayal kırıklığı yaşayıp umduğunu bulamayan kan ve silah tacirleri, gözünü İslam ülkelerine dikti. Müslümanların göreceği zulüm ve işkence kendi kamuoylarında daha ilgi çekici oldu, olmaya devam ediyor. Petrol üreten ülkelerde istedikleri yönetimleri iş başına getirmekle başlayan süreç; İran, Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Libya, Fas, Tunus, Cezayir, Yemen, Sudan'la hız kesmeden sürüyor. İnsanlık adına insanlık dışı davranış sergileyenler son kale gördükleri Türkiye'yi hizaya sokamamanın azgınlığını yaşıyor. İnşallah bu azgınlık sonlarını getirecek.
Geçtiğimiz hafta içinde Ak Parti İlçe Teşkilatı, Genel Başkan Yardımcısını ağırladı. Misafir konumuna yakışmayan bir azınlıkla karşılandı, uğurlandı. Zayıflık belli olmasın diye masa başı ve kısa mesafe çekimleri basına servis edildi. Misafir görüşmesi gerekenlerle görüşmediği gibi, katılanları da azarlamayı tercih etmiş. Partinin itibarını düşünmek zorundasınız diyerek, kapkara binanın “FETÖ'cü suçlamasıyla tutuklatırız” tehditlerinin önünü açmış. “FETÖ artıkları CHP'li belediye başkanıyla işbirliği içinde” diye haykıran eski belediye başkanıyla görüşmeyen, ziyaret etmeyen genel başkan yardımcısı partinin itibarını kendisi ayaklar altına aldı. Bu şüphe devam ettikçe Ak Parti'nin Silivri'yi kazanması çok zor. “Silivri bize lazım değil” diyen örgüt elemanları çoktan Silivri'yi CHP'ye teslim etti de, biz anlamak istemiyoruz. Her fırsatta tekrar tekrar anlattıkları halde…
Bölgemizin siyasi duayenlerinden Hayri Erçağ'ın Hürhaber'i ziyaretinde yapılan söyleşiyi eminim zevkle okumuşsunuzdur. Karşılıklı sohbet imkanımız hiç olmayan siyasilerdendir. MHP'ye yakınlığı ve ülkücülere yaptığı yardımlarla sempatimi kazanmıştır. Okuyunca Erçağ'ın siyasi çizgisini bile Erçağ'dan daha iyi bildiğimi farkettim.
Eksikleri tamamlayalım efendim: Kumburgaz'daki ilk belediye seçimini rakibi Güngör Postacı'ya itiraz üstüne itirazlar neticesinde adaylıktan düşürerek kazanabildi. Güngör ANAP avukatlarını değil beni dinleyip muhtarlıktan istifa etse Erçağ'a başkanlık kısmet olmazdı. Hayri Bey'in milletvekili adaylığı 1994 seçimlerini kaybetmesinden dolayıdır. 94'de kazanan Postacı yakınlarının tabiriyle “yumuşak yerleri” kalkmasaydı heykeli dikilecek adamdı. Hayri Erçağ bütün kazançlarını Postacı'nın zaafları sayesinde elde etti. Eksiklerini dile getirebilecek olgunluk beklerdim. Yine de yiğide hakkını teslim edeyim. Bölgede kirlenmemiş siyasetçi olarak kalabilenlerden olduğuna şahitlik ederim. Gönül koyma başkanım. Hakkını helal et.
1975'den bu yana Silivri-B. Çekmece-Çatalca üçgeninde siyaset yapmış olanlar dikkat! Bu vesile ile ikaz etmiş olayım. Kamuoyu karşısına çıktığınızda eksik taraf bırakıp, tamamlatmayın. Hele de alnında leke olanlar, benim Hürhaber'de köşe yazarı olduğumu aklınızdan hiç çıkarmayın.
İtibarınızı tüketmeyin, adam kalın.