Ferhan Tezcan

Türkiye’nin makus talihi

Türkiye'nin makus (kötüye dönmüş-ters giden) talihi ile yazıya başlayınca hemen neden söz edeceğimden anladınız tabiiki. Bir Avusturya Lisesi okuyanı olarak Alman – Avusturya ırkını iyi tanıyanlardan biriyim. O yüzden ekranlarda umut ekmeğinin kazanmaya yakınlık filizlerinin atıldığı sıralarda ben pek optimist (iyi beklentili) değildim.
Hani denirse pessimist (kötü beklentili) olduğumda söylenemez. Ama konyu uzatmadan açıklayayım:
UEFA Başkanı Ceferin, ki benım 1976 (Milliyet gazetesinde mesleğe başladığım yıl) ne görsel ne konuştuğum, biri değildı. Sonra Platini gibi biri saçma sapan olaylara karışınca UEFA'da karıştı. Yani Blatter dahil toptan bir temizlik oldu. FIFA'nın başına da UEFA'da sözcülük yapan İnfantino'yu getirip oturttular . Daha doğru sözle Ceferin de, İnfantino da oturtmadır. Yani yönetilendir. Başkasının kararını duyurandır. Başkasına biat edendır. Başkasına kulluk edendir. Edendir, edendir, edendır.
Şimdi bizimkilere bakıyorum. Siz ne kadar destek verdik diyedurun Ceferin biat etmesı gereken yerde başarmıştır. Almanlara kızmıyorum. Niye kızayım ki? Almanlar ve dünyanın sayılılı sponsorları kendi işlerini yapmışlar. 2024 orgazasyonunu Almanya'ya getirmişler. Bir gece önce, geç saatlerde durum 9-7 Türkiye lehine iken ertesı gün Türkiye aleyhine dönmesi Ceferin'in başarısı kadar Alman Futbol Federasyonunun politik başkanı Grindel‘indir. Almanya‘nın göçmen politikalarını bir dönem belirleyen, Mesut Özil'in bir numaralı düşmanı Grindel, sonuç açıklanınca etrafı panayır yerine çevirdi görmediniz mi?
Neden?
Çünkü Grindel önceki güne kadar dar ağacı ipinin çok yakınındaydı. Alman milli takımının dünya kupası fiyaskosu, Mesut Özil'in kuyusunu kazmasının dışında daha birçok şey. Angela Merkel'in Türk politikasını kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirmesinin ardından Grındel'de geri vitese geçti. Türkiye'yi öyle ya da böyle yendi ya, rahatladı.

ALMANYA'NIN TÜRK DÜŞMANLIĞI
Almanların Türk dostu olduğu söylenirdi küçüklüğümüzde. Bu dostluk daha çok Enver paşa dönemine yani İttıhat – Terakki‘ye kadar giderdi. Sonra birinci dünya savaşı sırasında bize hibe olarak verilen Goben – Breslau zırhlıları ve birlikte savaşı kaybetmemiz sahte dostluğu pekiştirdi. Ataturk devrimlerden sonra Almanya'dan Üniversite hocaları transfer etti.
Neumark ve Frank bu dönemin önemli ismleridir. Sonra 2. dünya savası başladı. O dünyayı kasıp kavuran Hitler Bulgarıstan'a kadar gelip Türkiye‘yi ‘es' geçti. Hala Hitler'‘in ciddi bir Atatürk hayranı olduğu söylenir. 1960 yılı ile birlikte Türkler umut kapısı olarak Almanya‘nın yolunu tuttular. İsteyen Almanlar‘dı. Tesisatçı , mekanik, kaloriferci gibi orta sınıf çalışanlar ekmek için adeta savaştılar. Bu kez Almanların ırkçı (yani Arı ırk hastalığı) ortaya çıktı. Türklerı aşağıladılar. Hatta cayır cayır yakmaya kadar gittiler.
Evet. Bugün Almanya'da Türkleri sevenler kadar ağırlığını Neo‘ların aldığı gruplar 3. Kuşağı ile Almanya'nın birçok işletmesinde, mühendis, avukat gibi görevlerde yer alan Türklerden nefret ediyorlar. Bu nefret hükümetlere, oy toplama bahanesiyle Türk politikacıların ülkeye sokulmamasına kadar gidiyor.

BRAVO İSPANYOL'A
Gelelim yazının sonuna. Bugün futbolun biraz dışına çıktık . Ama önceki gün bize oy veren İspanyol Sarobe, Hollandalı Van Praag (Senes Erzık'in yakın dostudur), Bulgar Mihaylov ve ‘kıdemli UEFA'cı ‘Macar Csanyı'ye gönülden teşekkür ederim. Başarılı sinema yönetmeni Nuri Bilge Ceylan'ın dediği gibi ‘Yalnız ülkemin' yalnız insanlarına gönüllerinden kopardıkları o dostluk çiçeğini hediye ettıklerı ıçın.
Hoşcakalın.
İyi hafta sonları...

YORUM YAP