Hayat, avuçlarımızdan kayan bir su damlası gibi. Tutarım sandıkça, daha sıkı sarıldıkça, daha hızlı kayıp gidiyor. Bu geçiciliği hepimiz biliriz; yine de sanki hiç bitmeyecekmiş gibi hırsın ve öfkenin soğuk taşına tutunuruz. Ömür, incecik bir ip gibi parmaklarımızın arasında savrulurken, aslında elimizde olan tek şey anların kırılgan güzelliğidir.
Zaman… Tanımı olmayan bir metafor. Ne gökyüzüne asılı bir yıldız gibi sabittir, ne de bir nehir gibi aynı yolda akar. Zaman, bir bakıma kaçaktır. Onu yakalamaya çalışmak, bir gölgeyi kovalamaya benzer. O yüzden kendimize sormamız gerekir: Üç günlük dünyada, bu hırs niyedir? Öfkenin ve hırsın içinde, yitip giden dakikaların bedeli nedir?
Oysa bir insanın kalbinde asıl baki kalan sevgidir. Sevdiklerimizle geçirilen vakit, bir kahkahanın yankısı, güneşli bir bahar günü edilen sohbet… Gerçek zenginlik, belki de yalnızca bunlardır. Bize sabahı getiren, akşamı huzurlu kılan, sevginin o ince ipliğidir.
Ne yazık ki çoğumuz bu gerçekleri, vakit geçtiğinde anlarız. “Daha fazla kazanayım, daha ileri gideyim,” diye tutuşurken, elimizde kalan şey yalnızca geçip giden anların hüznü olur. Oysa belki de insan ömrü, durup bir an dinlenmek, bir nefesin ve bir tebessümün farkına varmak için vardır.
Hayatı büyükçe bir yapboz sanırız, oysa bu yapbozda eksik olan parça hep sevgidir. Biz onu yok sayar, başka parçalar ararız. Her şeyi tamamladığımızı sandığımızda, sevgi olmadığında, elimizde yalnızca tamamlanmamış bir yalnızlık kalır.
Üç günlük dünya… Bu tabir ne kadar eski, ne kadar basit görünür. Ama derinliklerini düşündüğümüzde bize asıl gerçeği fısıldar. Dünya geçici. Zaman, hem dostumuz hem de en büyük öğretmenimiz. Belki de yapmamız gereken, her sabah aynada kendimize şu soruyu sormaktır: “Bugün, zamanımı neye adayacağım? Hırsa mı, sevgime mi? Öfkeye mi, huzura mı?”
Hayatın sırrı, belki de seçmekte gizlidir. Çünkü nihayetinde insan, sevdikleriyle paylaştığı anlardan ibarettir. Bir gün geriye baktığımızda, hatırlayacağımız şey ne kazandığımız zaferler ne de öfkelerimizdir. Hatırlayacağımız tek şey, sevdiklerimizle paylaştığımız o küçük, ışıl ışıl anlar olacaktır.
İşte bu yüzden, hayatı beklemeyin. Onun peşinden koşmayın. Onu sevgiyle yaşayın. Çünkü zaman sizi beklemez. Ama siz, sevdiğiniz her anı zamanın kendisi yapabilirsiniz.