Danamandıra'da taş ocaklarından kaynaklı isyanın tetiklediği bir çevre eylemi vardı dün… Çevreyi korumanın ötesinde artık hayatları tehdit altında olduğu için evinde börek açması, bahçedeki sebzelerden kışlık hazırlaması, çiçeklerini sulayarak hayatın tadını çıkartması gereken kadınlar eylemdeydi! Kendini yollara atmışlar, sokaklarda bağdaş kurmuş taş kamyonlarına geçit vermemek için bedenlerini siper etmek için meydandaydılar… Oyun oynaması gereken çocuklar da keza onlarla aynı kaderi paylaştı… Bir yanda taş ocakları ile ağır tonajlı kamyonlar diğer tarafta Jandarmanın güvenlik çemberi! Kadınların cesaretini anlıyorum da o çocukların ne hissettiğini düşününce bildiğim her şeyi unutmak zorundayım!
Allah var bundan sebep; kötü ya da yanlış, hatta sevimsiz bir şey yoktu… Jandarma, halkın karşısında güvenlik önlemi alıp, asayişini sağlıyor da onların da olayda eylemcilere ne denli hak verdikleri son derece ayan beyandı… Jandarma Komutanımız Binbaşı Mustafa Yoldaş'a hoş geldiniz diyelim bu arada… (Adet oldu bizde her gelene böyle atraksiyonlu karşılama kısmet oluyor nedense…) Yeni gelen biri için Jandarma Komutanımız büyük bir sabırla idare etti süreci.
Danamandıra halkı her geçen gün sayısı artan taş ocaklarına, doğa ve yaşamları üzerindeki yıkıcı etkilerine çok bile sabretmiş… Halk sabrettikçe yetkililer de duyarsızlaşmış…
CHP siyaseti karıştırmamak adına eyleme katılmadığını beyan etti ancak ben hiçbir siyasi partinin, sivil toplum kuruluşu ve belediye yetkilisinin orada olmamasını çok yadırgadım. Halka hizmet için var olan kurumlar, isyan noktasında çoluk çocuk sokağa kendini atan vatandaşın yanında olmayacak da ne yapacak? Bir yalnızlık, bir çaresizlik, bir umutsuzluk! Ne çıkar bunlardan… Sanki vatandaşların isyanı kör kuyulara haykırılıyor gibi…
Köyün tamamı neredeyse imza vermiş… Durumun Ankara, İstanbul, Silivri'de iletilmediği yer kalmamış sonuç? Kalp ağrısı…
Haksızın, haklıdan daha güçlü, sözünün daha geçerli olması çok fena bir şey… Bu öyle bir fenalık ki dört yanımızı uçuruma dönüştürüyor… Nereye yönelseniz kayıp!
Kadınlar, ah kadınlar siz olmasanız nice olur bu dünyanın hali…
Ana yüreği dayanmıyor insanın, bitkinin, çevrenin yok oluşuna…
Bunları yazıyor olmaktan utanıyorum… Kendi hayatlarına, doğrularına, gerçeklerine bu denli duyarsızlık içinde kaybettiklerimize kahroluyorum…
En kötüsü de bir şeyin düzeleceğine inancım yok!
Tek umut ışığı kadınların kederli, kaygılı, isyankâr gözlerinde…
Ve de dünyamızın acı gerçekleriyle henüz tanışmadıkları için saflıklarını kaybetmemiş çocuklarımızın yüreğinde…
Sevgili yetkililer, kudretli ve muktedir siyasetçi ile yöneticilerimiz; Danamandıra'yı görün, buradaki isyanı dindirin, bu sorunu çözün…
Bize bu dünyanın daha iyi bir yer olma şansını kaybetmediği umudunu geri verin...