10. Selimpaşa Topatan Kavunu ve Bamya Festivali salgın ve afetlerin ardından, ekonomik sıkıntıları da bir kenara bırakırsak, ilk kez bu defa ağız tadıyla gerçekleşti diyebiliriz. Festivalde sadece bölgenin tanınan topatan kavunu ve bamyasını yetiştirenler değil, ilçemizde her alandan üreticiler yerlerini aldı.
Üretime destek bütün mahallelerimizde giderek artarken en görünür hali Selimpaşa'da bulunuyor.
Silivri'nin her yeri ayrı güzel ama Selimpaşa'nın farklı bir havası var. Geçmiş ile bugün arasındaki sıkışmışlıkta eşsiz cevherleri boynunda saklayan atmosferi insanın ruhunu sarıyor.
Silivri Kaymakamı Tolga Toğan'ın “Selimpaşa'nın kıymetini bilin. Toprağıyla, deniziyle, tarihiyle, kültürüyle çok özel ve eşi benzeri yok. Toprağınıza ve ürünlerinize sahip çıkın…” çağrısını paylaşmamak elde değil.
Belediye Başkanı Volkan Yılmaz'ın Sakiler Grubu'nu selamlarken “Dünyadan uzak” şarkılarının ‘Deryaya yakın” lığıyla da bağdaştırdığı Selimpaşa'dan “Yine gözümüz yükseklerde” ifadeleri ile marka kent vurgusunu da öyle…
Konser alanını dolduran binlerce insana göz gezdirdim, bir de etrafımdaki cıvıl cıvıl gençliğe, özellikle kızlarımıza. Birkaç hafta önce Sayalar'da belediyenin saman balyası ile bezenle yemi dağıtım törenine sessizce yanaşan teyzenin ağzından dökülen “Bizim köyün kadınları gelmez böyle yerlere” deyişini anımsadım. Destekleri almaya gelen onlarca çiftçimiz arasında tek kadın bile yoktu.
Bir ucumuz gündüz programına katılmaktan imtina eden kadınlarımız, diğer tarafımızda güneşin ay ve yıldızlara dünya nöbetini teslim ettiği vakitte gençliğin tüm güzelliği ve renkleri ile damarlarında akan kızlarımızın, kadınlarımızın meydanlar ve konserdeki coşkulu halleri.
Ne kadar çok üretirsek ve bu süreçte cinsiyet eşitliğini ne denli yakalarsak toplumsal özgürleşme o kadar gerçekleşir.
Üretim sadece zenginleşmemizi değil özgürleşmemizin de anahtarı. Hayatımızı dileğimiz gibi yaşamanın yolu…
GÜNÜN SÖZÜ
Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var.
Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış.
Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş.
Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.
İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş.
Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.
***
Bizim de uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza.
Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza. Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz…
*Alıntı