Bugün dünden farklı bir konu işlemeyeceğim… Hatta mevzuyu bir süre daha deşmeyi sürdürme niyetindeyim…
Ben karnım acıkınca gözü başka bir şey görmeyenlerdenim, canım sıkkınken de, elim ayağım kesilinceye dek, yemek yemek aklıma bile gelmez o ayrı konu…
Ama bizim ruhsal halimizden bağımsız olarak zaten epey azalan üretim süreci devam etmeli. Hem de artan nüfus, iklim şartları sebebiyle düşen verimin yapay biçimde arttırılma çabası acilen kontrol altına alınmalı.
Dün Doğay Özer ile yaptığımız söyleşide şöyle bir şey söyledi: “Marketlerdeki tarım tezgâhı uçak gibidir; hiç bir şey bilmediğiniz bir aracın içinde kim olduğunu bilmediğiniz insanlara kendinizi teslim etmek gibi. Ama üretici pazarlarında ‘pilotu' tanıyabiliyorsunuz. Ona göre satın alma kararı veriyorsunuz!”
Hala Silivri'nin dört bir yanında üreticilere sunulan satış imkânına rağmen çok önemli bir çoğunluğumuz meyve, sebze alımlarını marketlerden gerçekleştirmeye devam ediyor. Marketten aldığınız domatesin buzdolabınızdaki ömrü 5 günü geçmezken, üretici pazarları ve satış noktalarından temin ettiklerinizin tazeliği en az 10 gün devam ediyor.
“Daha ucuz” da olmayabilir, hadi sabah dalından koparılan ürün kriteriniz de yok; peki uzun süre dayanması ve kazanç sağlayan kişinin Silivri'de gelirini değerlendireceğine de mi kıymet vermiyorsunuz? Markete saydığınız parayı yerli bir üreticiye vermekten mi gocunuyorsunuz? Bugün yerli üreticiye 2-2,5 TL kg başı vererek satın almaktan imtina ettiğiniz ürüne kışa 7-8 TL öderken ne düşünüyorsunuz peki? Doğal ürün yediğinizi ve verdiğiniz parayı hak ettiğini olsa gerek!?
Yaşamsal ihtiyaçlarımızın ne kadarlık bir bölümünü para vererek, değerinin üstünde aslında, satın alırsak o kadar fakirleşiyor ve kendi kendine yetebilen konumumuzu yitiriyoruz aslında… Kilogramı 2,5 TL'yken alıp kışlık yapmadığınız domatesi birkaç ay sonra 7-8 TL, Allah ne verdiyse ödeyerek alırsınız: )
İnsanoğluna iyilik yaramıyor valla!
Doğadan ve üretimden uzaklaşmanın bedeli kimsenin altından kalkabileceği bir şey değil… Salgın gerçeği ile yeni yeni tanıştığımız bir dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında “Bir karış toprağınız dahi olsa oraya bir şeyler ekin” diyordu… “Geleceğin zenginleri tarım üreticileri” şeklindeki beyanını da hatırlıyorum… Bu gerçekleri dillendirirken politikalarına da bu yönde istikamet çiziyordur umarım…
Değirmenköy'de sezonda 15 Bin Ton'dan üretim Bin Ton'a düşmüş! Ne kadar korkunç bir kayıp içerisinde olduğumuzu anlamamak mümkün değil!
İlaçlama ile ürünün miktarı artıyor, besleyici özelliği azalıyor… Ekilen alanların azalması da hormonlu üretimi teşvik ediyor bir yerde. O teşvikin sağlık faturasını mercek altına alırsak da bu yazı bitmez… Ben de konunun uzmanı değilim ama bu kadar söylenen, yapılan işten de herkes payına düşeni alsın. Nezle olur gibi kanser olan insanlar, çöken bağışıklık sistemlerinin sebep olduğu salgın hastalıkları vs…
Üretici insanlara sahip çıkın, devlet de teşvikleri bu alana kaydırsın inşallah en acilinden. Üretime, tarıma harcanan para gider değildir, geleceğe yapılması gereken en akıllıca yatırım en doğru iştir.