Ustamızı andık

Ustamızı andık

02.10.2014 10:47:38


Silivri’nin ilk ve tek Basın İlan Kurumu’na bağlı yerel gazetesi Hürhaber, kurucusu İlhan İlya Uygun’u birinci ölüm yıldönümünde andı. Uygun adına 27 Eylül Cumartesi günü Mimar Sinan Camii’nde mevlit okutuldu, ardından kabri başında  anıldıktan sonra Silivri Belediyesi Nikah ve Sergi Salonu’nda bir program düzenlendi. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Belediye Başkan Yardımcıları Mehmet Has ve Hasan Solak, CHP Belediye Meclis Üyeleri; Doruk Bulut, Süheyl Kırkıcı, Mümin Koçoğlu, Ünal Doğrul, İbrahim Çeşmecioğlu, Semih Ayeş, Silivri Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü Meral Terlikçi, Basın Danışmanı Melis Avcı, Silivri Belediyesi Kariyer ve İstihdam Ofisi Sorumluları Orhan Öpçin ve Önder Çolak, CHP İlçe Sekreteri Turgut Saygın, Şoförler Odası Başkanı Recep Akıncı, Silivri Sanayi Kooperatif Başkanı Ercan Çalışkan, iş adamı Mesut Söylet, hayırsever iş adamı Nurullah Baldöktü ve Şerife Baldöktü, hayırsever iş adamı Adem Ünal, ADD Silivri Şube Başkanı Süleyman Yalçıntaş ve yönetim kurulu üyeleri, Polis Derneği Başkanı Seyfi Atun, Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Nuray Koçer, Silivri Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Aynur Süleymanoğlu, Alibeyspor Kulüp Başkanı Ali Tonta, Eski dönem Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan, Eski dönem AK Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş, Eski dönem AK Parti Belediye Meclis Üyelerinden İnci Aydar ve Ahmet Maşalacı, Eski dönem CHP Belediye Meclis Üyesi Eczacı İlknur Sönmez, Bayburtlular Derneği Başkanı Kadir Soydaş, Bulut Banazılı, Yalçın Ekici, Eray Ersöz, Nedret Kahraman, Neşe Bayraktar, Nebahat İskender, Mehmet Göksu, Çetin Ceylan, Özer Manavoğlu, Taşkın Taşkıran, Burhan ve Ayla Soyaslan, Muharrem Aydoğan, Yunan gazeteci Stelio, Gazeteci Yazar Kaan Göktaş, Silivrili yerel basın mensupları ve çok sayıda kişi katılarak Hürhaber ailesini yalnız bırakmadı.  

Silivri Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürü Ömer Çetin’in sunumuyla gerçekleştirilen program, merhum İlhan İlya Uygun’un fotoğraflarının yer aldığı radyo programcısı Kamil Bilici tarafından hazırlanan videonun izlettirilmesiyle başladı. Ardından eşi Sevginar Sali Uygun söz aldı.

Duygusal anlar yaşayan Sevginar Sali Uygun, ancak "Bu kadar kısa bir zaman çerçevesinde onu anlatmak zor, ancak belki yaşadıklarımız çerçevesinde onu tanıyabildik. Öncelikle onu sevdiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Çok zor…” diyebildi.

BALDÖKTÜ: YAZDIKLARINI YAPMAYA MECBUR OLURDUM

Hayırsever İş Adamı Nurullah Baldöktü, yıllardır tanıdığı ve birlikte birçok şeyi paylaştığı İlhan Uygun’u anlattı. "Sayın İlhan’ı severler” şeklinde seslenen Baldöktü, şöyle konuştu: "İlhan bey benimle okullarım hayırlarım arasında adeta mekik dokurdu. Oranın resimlerini alır, bana getirir. Gazetesinde öyle enteresan şeyler yazar ki, ben onları yapmaya mecbur olurdum. Sonunda da kendisine teşekkür ederdim. Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin.”

Nurullah Baldöktü şöyle de bir anısını paylaştı: "İlköğretim okulunu yaptım. Açılışına eski İstanbul Valisi’nin Nevzat Ayaz geldi. İlhan bey, eşime demiş ki, "Şerife Hanım gel senin de okulunu açalım. Benim haberim yok. Selami Değirmenci döneminde inşaatın hafriyatı yapılmış, tel örgüleri döşenmiş. Açılıştan sonra İlhan bey elinde gazetesiyle geldi. Gazetede şöyle yazıyor; ‘Nurullah Baldöktü’nün kendi adına yaptırdığı ve eşi adına yaptıracağı okulun da açılışını yapacak.’ Kocaman bir ilan. Hayret ettim. Tansu Çiller’in dönemiydi ve ciddi bir kriz vardı. Ödemeleri güçlükle yapıyorduk. Ben dedim ki, "Aman Başkanım biz bunu zor başardık.” Hanımla düşündük ve bu işi yapmaya karar verdik. Hemen gittik temeli attık. Polis Derneği Başkanımız Seyfe Atun, da inşaatın yanında bulunan üç dönem arsayı bağışladı. Hazırlıklara başladık. Bu arada rahmetli oradan oraya koşuyor ve bu işin bitmesi için de uğraşıyor. Hazır paramızı okula sarf edeceğiz diye biz tedbir alırken, rakiplerimiz pek tedbirli davranmadığı için hem okulu yaptık, hem para kazandık. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Ailesine sabır diliyorum. Saygılar sunuyorum.”

IŞIKLAR: İLHAN; UNUTAMADIĞIM GÜVENLERDEN BİR TANESİYDİ

Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar söz alarak İlhan Uygun’la görevi öncesi başlayan dostluğuna değinerek, onunla olan anılarını paylaştı. Işıklar, Uygun hakkında şunları söyledi: "Belediye Başkan Yardımcılığım döneminde bana "Belediye Başkan Adayı olmayı düşünür müsün?” diye sormuştu. Düşünmediğimi sordum. Buna rağmen, birkaç görüşme ayarlamıştı. Onları gerçekleştirdik. Bana "Senin adaylığın benim bir projem. Senin adaylığını senin için değil, Silivri için düşünüyorum” demişti. Bunu iki kişi demişti. Biri İlhan, diğeri de Nursel Erel. Bana gerçekten inandığını söylemişti. Bana inanmasına çok sevindim. Unutamadığım güvenlerden bir tanesiydi. Bu insan üstünde büyük bir yük.

"HİÇBİR ŞEY YOKKEN YAPABİLMEK İLHAN’DA VARDI”

Bir şeyler yapmayı değiştirmeyi, dönüştürmeyi… Yoklukta, çaresizken bunları yapmayı o düşünüyordu. Hiçbir şey yokken yapabilmek İlhan’da vardı. İlk onu bir bankın üstünde yatarken gördüm. Sahilde kitap satardı. Sonra Belediyenin altında Selami Değirmenci bir dükkanı kullanmasına izin verdi. Bankta yatarak kitap satmaya başladığı yaşamını bir gazeteye dönüştürdü. Sabahın köründe kalkar, hiç üşenmez, yorulmaz, ama bir o kadar da rüzgarlı ve dalgalı.

"KÜLLERİ ÜFLEDİĞİMİZDE ALTINDAKİ KORU HEP BULDUK”

Ne kızgınlığına güvenilir, ne samimiyetine. Bir gün arar, "Canım Başkanım nasılsın” öğleden sonra bakmışsınız aramız bozuk. Şundan çok emindik, bir sevgisi vardı. Onun farkındaydım, o da benim kayıtsız kalmadığımın farkındaydı. Masa tenisi gibi birbirimize gelip gittik. Ama sevgisi hiç eksik olmadı. Çok kızdığım zamanlar da oldu. Yüzümüze söyleyemediğimiz şeyleri, arkamızdan söylemezdik. Külleri üflediğimizde altındaki koru hep bulduk. Sevgiyi, güveni, bir şeyler ummanın, bir şeyler yapabilmeyi bulup mutlu sonuca ulaşıyorduk.

"BENİ KIRARAK DOĞRULARI SÖYLEMESİ BENİ ETKİLİYORDU”

Silivri’de bir şeyleri değiştirmeyi arzu ediyordu. Onların bir kısmı gerçekleşti. İnsan sevgisi, sanatı, kültürü, insanı merkeze koymak, kentin fırsatlarından herkesin eşit şekilde yararlanması, yerel yönetimle iletişim içerisinde olabilme reflekslerini geliştirmeyi düşündük. Beni kırsa da doğruları söylemesi beni çok etkiliyordu. Kendisi, görevim boyunca yazdıklarından etkilendiğim kişilerden bir tanesi. Kamunun nabzını tutmasını biliyordu. Karşılıklık olan kişilerle diyaloglarını çok iyi koruyordu. İlginç bir şeyi vardı, ona kızıyorsunuz ama sevmekten vazgeçmiyorsunuz. Başka biri olsa, on sene konuşmaz, ama İlhan’la iki gün sürmezdi.

"SİLİVRİ’NİN MEDYA ÖZGÜR TARTIŞQMA ORTAMINA ÖNEMLİ KATKI SUNDU”

Bankta yattığı, sahilde kitap satarak hayatını kazandığı yıllardan Silivri’nin medya özgür tartışma ortamına ve ilçenin sosyal yapısına, belki kendi bile farkında değildi, çok önemli katkı yaptığını hiç de hafife alınacak bir şey değil. Bir Münir ağabey, birde İlhan Uygun… Refik Bek de denedi, hala deniyor, ama bu süreklilik arz eden kurumsallaşmış bir yapıyla İlhan’ın sayesinde oturdu. Bunu hiç kimse inkar edemez. Silivri’nin etnografik tarihini sosyolojik yapıdan incelersek İlhan Uygun’un yarattığı sonuçlar bunlar. Orası, herkesin sorgulayabildiği, hesaplaşabildiği bir platforma dönüşmüştü. İlçemizde bir kamuoyu, medyanın oluşmasında, diyalog ortamının artmasında, birbirleriyle daha çok konuşan bir Silivri’ye en büyük katkıyı İlhan sundu. Büyükçekmece, Çorlu veya Çatalca’ya bir bakın. Asla böylesine bir dinamik ortam yok. Birçok arkadaşımızla Yerel Gündem 21’i kurduğumuzda bana en çok destek veren kişi o’ydu. Haftalarca gazetesinde tam sayfa yazdı. Kimse ne olduğunu bilmezken, inatla ve ısrarla günlerce yazdı. Var mı okuyan, anlayan diye sorduğumda "Projeye inandık, tutsun istiyorum” diyordu. Bunun hiçbir ticari yönü yok. Ne reklama dayalı, ne de bizimle bir ilişkiye dayalı. O, inanıyordu. İnandı mı da elinden geleni yapıyordu. Demokrat bir insandı. Kurumlara inanıyordu. Yerel Gündem 21’e yaptığı katkıyı asla unutamam, çünkü o dönem Silivri’de çok önemli bir şey yapmıştık. Kurulduktan sonra da kurumlarla diyalogların gelişmesine çok önemli katkı yaptı.

"SİLİVRİ’NİN KÖŞE TAŞLARINDAN BİRİ; İLHAN UYGUN’DU”

Silivri’mizde böyle "köşe taşları” var. Bir tanesi İlhan Uygun’du. Çoğalmalarını arzu ediyoruz. Tabi ki tepkileri olurdu, kırgınlıklarımız vardı, ama İlhan’ı hatırladığımda aklıma katkıları geliyor. Onlar içten geliyordu. Bana inanması da bana yük veriyordu. Onun projesinde ona karşı hata yapma şansınız yoktu. O, bir şey dediğinde hemen olmazsa, müthiş kırılıyor. Kırılmasının sebebi sevgisiyle orantılıydı. Benim de ona bakışım öyleydi. Onu kaybettiğime gerçekten çok üzüldüm. İnsana bunları söyleyebilen, buna rağmen dost kalabilen, hatalarımla beni kabul eden, ben de onu hatalarıyla kabul ettiğim bir dostumdu.

"UYGUN’UN SİLİVRİ’YE YAPTIĞI KATKI UNUTULMAMALI”

Dostluk kısmını bir yana bırakırsak, Silivri’ye yaptığı katkıyı asla küçümsememeliyiz. O’nu bu katkıyla anmak istiyorum. Bunun gözden kaçmaması gerektiğini birinci ölüm yıldönümünde özellikle hatırlatmak istedim. Yüreğimde çok sevdiğim, engin gönüllü bir arkadaşım. Mutlaka hatırlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu programı düzenlediği için de Sevginar Uygun’a çok teşekkür ediyorum. O, belki ne yaptığının farkında değildi, ama ben farkındayım. Rahmetle anıyorum. Nur içinde yatsın.”

Renginar SALİ/Hazal BAŞARAN

 

GRİ ZEMİNLE VER MEKTUBU

İLHAN UYGUN’A MEKTUP

Programda, meslektaşları adına Berrin Yeşiltepe de söz alarak, merhuma yazdığı bir mektubu okudu. Mektupta yer alan ifadeler şöyle; Sevgili İlhan; En son geçen yıl dün seninleydik. Bir yıldır görüşemiyoruz. Bir yıl önce yine dün odanda, matbaadan gelen gazete sayfalarını çevirirken yayılan boya kokusunu, fırından yeni çıkan ekmeğin kokusu gibi hazla içine çektin. Emek ne kadar güzel bir şey değil mi? Emeğinin karşılığını elinde tutarken gururla göğsün kabardı haklı olarak. Bir elinde telefon, yine sağ sola sataştın. Aynı anda bilgisayarda oyun oynuyordun biliyorum. Personele laf yetiştirmeyi de ihmal etmedin tabi. Ara sıra Sevginar’a da sataştın. Hep yapıyorsun bunu, yapma. Çattırma şu kızın kaşlarını. Şimdi gel al alabilirsen gönlünü. Akşam oldu, dostlarınla bir araya geldin. Yine fazla kaçırdın değil mi? Diyet yapıyorum diyorsun ama senden önce giden göbeğin hiç de öyle demiyor. Şekerin de yükselmiş, tansiyon çabası. Dikkat et diyoruz gözüm de, dinleyen kim? Bak hiç olmazsa şu kızı düşün.

Düşünmemişsin belli, çıkıp gittin aniden. Küstün mü yoksa? Nerelerdesin? Bana sanki Antep’e, Antalya’ya, Bulgaristan ya da makine bakmaya Çin’e, Japonya’ya gitmişsin, her an çıkıp gelecekmişsin gibi geliyor. Gerçi biraz şımarıksın ama az daha şımartayım; çok çok özledik seni.

Görüşemediğimiz bu bir yılda çok şey değişti, çok şey de değişmedi aslında. En son bugün Silivri’de kaybettiğimiz ve çok sevdiğimiz bir arkadaş için mevlid okutuldu, yemek verildi. Ben yemeğe katılamadım ama hüzünlüymüş, sönük geçmiş anlayacağın. Yemek demişken; senin düzenlediğin o muhteşem davetler geldi aklıma. Bu konuda üstüne yoktur vesselam. Şen şakrak, coşkulu organizasyonların aranıyor hani. Yokluğun burada da belli ediyor kendini. Evlenenler de oldu aramızda, göçüp bu dünyadan gidenlerimiz de. Yeni yeni canlar da katıldı aramıza. Nüfusumuz arttı. Yerel seçimlerde adaylar yine eteğindeki taşları döktü, kıyasıya mücadele ettiler, yoktun, göremedin, ama burada başkan değişmedi. Cumhurbaşkanımızı seçtik, Başbakanımız değişti. Kapımızda savaş tehlikesi var şimdilerde, diken üstündeyiz açıkçası.

Gazete mi, çıkıyor bıraktığın şekliyle. Sevginar, çocuklar, özveriyle koşturuyor. Ansızın gidişinle bocaladılar ama çabuk toparlandılar. Dostlar desteklerini eksik etmiyor. Her şey yolunda, yokluğun dışında… Ne çok severmiş seni Silivrili, inan ki gurur duydum. Biliyor musun, bir sokağa adın verildi. Tahmin bile edemezdin değil mi, ama çok sevilmişsin hem de çok…

Sevmeyenlerin mi? Olmaz mı vardır tabi… Ne denilmiş; "İyi iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını görmesiyle olur” Önemli olan hoşgörülü olabilmek. Sevmese de, aynı düşünmese de birbirini olduğu gibi kabul edebilme erdemi var bizim camiamızda. Sevmeyenlerin de sevenlerin kadar yokluğunu hissediyor yüreklerinde. Onlar da sık sık adını anıyor. Anma demişken, söylemeden geçemeyeceğim; ‘di’li geçmiş zamanları kullanmayı sevemedim bir türlü. Anmadan anlamak, kaybetmeden fark etmek, özlemeden sarılmak daha güzel, daha doğru değil, mi sence de. Neden hep kayıplardan sonra fark edilir yokluklar. Varlığında değer vermek, değer verildiğini hissettirmek değil midir asıl olan.

Ahmet Muhip Dıranas ne de güzel özetlemiş; "Uzaktadır  her şey hep… yalnız ölüm / Her yerde, her an yakınımız ölüm”. Bu kadar yakınımızdayken ölüm, birlikte olmak kadar güzel bir armağan olabilir mi insana? Sırf farklı düşündüğü için düşman olanlara, kavgalı küs olanlara da ders olur umarım yokluğun. Ben hemen bugün, burada söyleyeceğim dostlarıma, onları kaybetmeden. Hepinizi seviyorum, farklılıklarınızla kabul ediyor, kabul edilmek istiyorum. Arkadaşım, dostum, meslektaşım olduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Sana da çok çok teşekkür ediyorum Sevgili İlhan, yaşadığım sürece görüşemesek de 17 yıllık arkadaşlığın, farklılıklarınla zenginleştirdiğin düşüncelerim ve biriktirdiğim anılarıma katkıda bulunduğun için binlerce teşekkür. Seni hep özlüyoruz.”

YORUM YAP