Sanıyorum meclis konuşmaları hakkında bazı hususlarda anlaşmamız lazım. Ayrıca siyasi gelecek ve ikbal hedefi olanların bir an önce alması gereken bir ders konusunda da teyitleşmemiz.
Şöyle ki uzun konuşma etkili konuşmaya eşit değildir! Uzattığınız lafı bir yerden sonra aklımızı alacak şekilde döndürmeyecekseniz boşuna nefesinizi tüketmeyin ayrıca zaman kaybına neden olmayın.
Söz istemeden önce ne söyleyeceğinizi ve bunun kesinlikle etki yaratacak bir açıklama olacağına emin olun. Çünkü konuşmak illa bir şey söylemiş olduğunuz anlamına gelmiyor. Konuşup da hiçbir şey söylememiş olarak noktaladığınız her beyan bir daha söz aldığınızda sizi bu deneyimin önyargılarını önümüze koyarak dinlemek, engelli biçimde anlamaya çalışmak zorunda bırakıyor bizi. Böyle yaparak kendinizi anlatma sürecini daha içinden çıkılmaz ve imkânsız hale getiriyorsunuz.
Mecliste hazırlıksız olarak kamuoyunu ikna etme şansınız yoksa daha sonra hazırlanarak yazılı açıklama veya bir basın toplantısıyla bunu sakin ve dingin bir ortamda gerçekleştirebilirsiniz. İktidarın hazır cevap becerisini küçümseyenler, kendini küçük düşürüyor… Buna hiç birimizin ihtiyacı yok! Aksine bir süre sonra güçlü iktidar için daha güçlü bir muhalefet zorunluluğu ile karşı karşıya kalacağımız ortada.
Ayrıca;
*Sami Barlas'ın okuduğu metin kesinlikle çok etkili ama ikinci söz alışında kendi konuşması daha gerçekçi ve doğaldı.
*Süheyl Kırkıcı'nın sorumluluğu çok önemli ama geçmiş yönetim arka bahçesi ile çok zor. Her konuda muhalefet adına ilk ve hemen söz almak zorunda olması işini güç kısmını arttırıyor; daha iyi konsantre ve organizasyon gerektiğini hissettiriyor.
*Melih Yıldız, Kırkıcı adına iyi bir destek, İBB ayağı hususunda sağlam bir dayanak izlenimi veriyor.
*Bola Balcıoğlu, o uzun ve kendisinin bile içinden çıkamadığı hissiyatını uyandırdığı konuşmalardan kesinlikle vazgeçmeli, dikkat çekme, etkili söylem hususunda kendini geliştirmek için harekete geçmeli.
*Acemi artık hiç diyemeyeceğim, Yılmaz'ın koltuğunda göz olanlar veya başkasını o konuma layık görenler, gitmesini sağlamak için mücadele ederken şunu asla unutmamalı; yeni bir Başkan ama usta bir siyasetçi ile karşı karşıya oldukları gerçeğini ne kadar çabuk idrak eder ve buna uygun davranırsa emellerine doğru ancak o vakit yol alırlar…
ZAMDA FARK!
İBB'de Ekrem İmamoğlu'nun su zammına karşı çıkanlar Silivri'de distilasyon tarifesinde artış istedi ve oyçokluğuyla yaptı. Ücretlendirilen hizmetin önem derecesi farklı olabilir ama farz edelim ki aynı. İki uygulama arasında buna karşı önemli bir fark var ama… Şöyle ki İmamoğlu su fiyatında indirim konusunun da arasında yer aldığı vaatlerle seçildi, Yılmaz'ın hiç öyle bir vaadi olmadığı gibi kiralamalardan, işgaliyelere güncelleme yağmuruna tutulacağımızı bangır bangır söyleyerek seçildi. Fiyat artış baskısının aciliyeti ve zorunluluğu ne iş yaparsanız yapın gündeminizdedir. İmamoğlu'nun yanlışı; öngörülebilirlik ve inandırıcılık hususunda siyaseten ve yönetimsel olarak düştüğü zafiyeti hissettirmek oldu. Ekonomik politikalarının sonucu hayatımız hızla pahalılaşırken, zamlara direnmek bir yere kadar mümkün gözüküyor, sonra kabul etmek zorunluluğu ile yüzleşmemiz kaçınılmaz anlaşılan.
BARLAS'IN KIZGINLIĞI
Siyaseten çok zehir zemberek açıklamalar işittik de bunları beklediğimiz ve beklemediğimiz, yakıştırıp, yakıştıramadığımız isimler olur. “Sessiz atın çiftesi pek olur” deyimini biliyorum tabi. Beklediklerimiz arasında buna rağmen Sami Barlas olmadığı hususunda bana katılırsınız yine de. Geçenlerde birkaç önerge ile geçmiş yerel yönetime yolladığı salvolar kendini pek hissettirmediğinden bu sefer bir araba dolusuyla sahneye çıktı sanki. Ama sadece o değil tabi ki…
CHP'de Bora Balcıoğlu'nun belediye başkan adaylığı Özcan Işıklar ile gidip gelirken, AK Parti'de Binali Yıldırım'ın tercihi Hüseyin Turan, İlçe Başkanı Mutlu Bozoğlu'nun seçimi Sami Barlas'tan yana olunca; AK Parti Genel Merkezi iki tarafın kavgasını yatıştırmaya uğraşmaktansa Silivri'yi MHP'ye bırakmaya karar verdi anlaşılan! ‘AK Parti kaybetti' denileceğine ‘Cumhur İttifakına feda edildi' hazırlığı siyasi bir mucizeye dönüşerek ilçede MHP'nin tarihi başarısına dönüştü.
Siyasi ilçe başkanlıkları konusunda MHP'de isimler arası gel gitler olsa da AK Parti'den bir isim alınacaksa bu kesinlikle herkese göre Sami Barlas idi.
Derken meclis aritmetiği ve İBB'de komisyon seçimleri sebebiyle Sami Barlas, Silivri Belediye Meclisinde tek AK Partili üye oldu, geri kalan isimler MHP'li olarak devam ettiler.
Geçen dönemde AK Parti ilçe başkan yardımcısı olarak, İBB imkanlarının da partisinde olmasından sebep Barlas, hizmet ve yatırım yönlendirmeleri hususunda oldukça etkin bir konum elde etti. Şimdi ne İBB kaldı ne Silivri Belediyesi'nde beklenen imkân durumu oluştu.
AK Parti ile ilgili yerel anlamda bir gelecekten söz edebilirsek bunun merkezine ilçe başkanından önce Sami Barlas, konur… İlçe Başkanı kongrelere, grevden alınıp getirilmelere gebeyken İBB ve Silivri Meclis üyesinin bu tarz muallaklık yaratan bir konumu yok.
AK Partili Barlas'ın doluluğu sadece CHP'ye karşı değil, bu alana MHP'yi de yazabilirsiniz elinizi korkak alıştırmayın! Ne çare ittifak var arada. MHP'ye söyleyemediklerini de CHP'ye ifade ediyor gibi hissettim.
Volkan Yılmaz'ın CHP ile AK Parti'nin tartışmalarına müdahalesi yersiz ve gereksiz gibi gözükse de belediye başkanı olarak kendini hissettirmesi lazım, ittifak ortağına sahip çıkması da gerek. Oysa ikilinin kavgasından tarihi bir fırsatı başkanlıkla taçlandırdığını bilmiyor olma olasılığı yoktur!
Başkası ‘iyi kavgalar' diye düşünebilir, ben iyi haftalar diye bitireyim : )-