Bugün konuya yine bizim zamanımızdan başlayalım.
Topun oyunda kalma süresi, bir oyuncunun topla oynama süresi vs. ölçülmezdi. Zaman çalma, vakit geçirme diye bir şey vardı.
Taç atışları, geri paslar, aut atışları, degaj atan kaleciler sürenin yarısını çalıyordu. Oyuncu değişiklikleri, sakatlıklar sürenin sonuna eklenmez vakit nakittir denirdi.
Sakatlanan oyuncuya müdahale etmek için depar atan masörün ‘lifim koptu' diye sahanın ortasına yığıldığını rakip masörün onu tedavi ettiğini gördüm ben.
Ambülans yoktu.
Ambülans maçı başlatmak için görünür giderdi.
Bindirme yapan bek geri dönmez yerine başkasını bırakırdı. Forvet hücuma çıkan beki kovalamaz biri topu kapıp ayağına atmasını beklerdi.
Topu ayağına yapıştıran vurur gibi yapıp çeken çok teknik oyuncular vardı, ama topsuz oyunda yok diyenler oluyordu. Fakat o zamanlar topsuz oyun kameraların çekmediği, topun olmadığı sadece topu takip eden hakemin, seyircinin görmediği alanlarda vur, kır, parçala, bu maçı kazan mantığıyla her türlü küfür hakaret, şiddet, tehdit içeriyordu.
Devre arası içeri giriyorsun hoca korkunun ecele faydası yok, ben bunca yıldır bu işi yapıyorum, sahada ölen görmedim, korkmayın diye veriyordu gazı.
En fazla menüsküs oluyorduk. Oysa günümüzde her türlü teknoloji kullanılarak ilimsel bilimsel çalışılıyor. Statların içinde hastaneler var. Saha içinde ameliyat yapılıyor.
Her şey kontrol altında ancak kat edilen mesafeler uzarken süresi kısaldı şiddeti arttı. Tempo öyle yüksek ki insan bünyesi bu tempoya ne kadar dayanır bilmiyorum ama dayanamayanlar da oluyor. Sahada ölenleri görmeye başladık.
Kalanların da patır patır bağları kopuyor.
Artık futbolda vakit kaybına tahammül yok. İddia var, toto var, reklam var, reyting var, bahis var.
Temponun yükselmesi maç sayısının artması lazım.
Bizim zamanımızda süre bitti oyun bitti anlamında kullanılan vakit nakittir sözünün karşılığı günümüzde rakamlarla dövizle ölçülmeye başlandı.
Bu dönüşüm ve gelişimle birlikte hızla yabancılaşan futbolda ölmeye geldik, söyle senden başka kimim var benim, edebiyatından vazgeçip bağlarımızı korumaya gayret edelim…