Adil Sirkecioğlu

Var Mısın, Yok Musun? Survıvor!


Takip edenler bilir. Televizyonda Acun Ilıcalı’nın sunduğu iki program var. İşin magazin ve eğlence yönünü bir tarafa bıraktığımızda ibret alınacak insan ilişkileri ortaya çıkıyor. Yayınlanacağı, meşhur tabirle yetmiş milyonun kendilerini seyredeceği bilindiği halde güzelliklerin ve çirkinliklerin bir arada sergilenebildiği programlar. Hedefte elde edilecek kazanç, sağlanacak bir durum olduğunda baskı altında tutulmaya çalışılan ben, tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor.
İçimizden çıkanların veya seçilenlerin doğala yakın duygu ve hareketlerini yansıttığından epey bir seyircisi var. Seyredenler aynı zamanda kendine en yakın gördüğü karakterin fahri destekleyicisi oluyor. Desteklediğinin şahsında, sözlerinde, hareketlerinde kendini buluyor ve oynuyor. Onunla seviniyor, üzülüyor. O kaybedince kaybetmiş, kazanınca kazanmış olunuyor. Sevindiğinde veya kızdığındaki eleştiriler, aynı zamanda öz eleştiri yerine geçiyor.
Yarışmanın birinci ayağı var mısın, yok musun bölümü eğlenceli ve birlikteliğin, dayanışmanın doruğa çıktığı örneklerle dolu. Aynı hedefe ayrı ayrı ulaşmanın heyecanını yaşarken, birbirlerini gönülden destekliyorlar. Şans, kısmet, nasip, içgüdü egemen olduğu halde desteğin ötesinde akıl veriliyor, yol gösteriliyor. Beş yüz bin kazanmak için çıkılan yolda, kırk bin kazanıldığı için sevinçten tepinen yirmi insanın coşkusu muazzam bir manzara. Hepsi birden eli boş kalmamanın rahatlığını yaşadılar.
Dünyanın bir ucundaki adalarda yapılan yarışma ise tam bir felaket. Bir önceki dalda belirlenen ilgi çekici, dayanıklı, macerayı göze alabilen tipler; yokluklar ve mahrumiyet içinde mücadele veriyorlar. Daha önce paylaşımcı ve insancıl yönlerine şahit olduklarımızın, olumsuzluklarını ve canavarlıklarını görmek hayrete düşürüyor. Tek bir beş yüz bini alabilmek uğruna centilmenlikte, insanlıkta tatile çıkıyor. Yoklukta, sıradan varlıkların kıymeti anlaşılsa da; dostluğun ve insancıllığın önemi pek kavranamıyor.
Ortak hedefe ulaşmak için omuz omuza mücadele verenlerin sergiledikleri tablo göz yaşartırken, teke inen hedefi ele geçirmede ki anlayış insanlık dışı olabiliyor. Saygı, sevgi, kabiliyet, liyakat, hak etme gibi duygu ve kavramlar yerini vahşete, entrikaya bırakıyor. İnsanlık gidiyor, hayvanlık ortaya çıkıyor. Kutsal kitap biz sizi Âdem’le Havva’dan yarattık dese de, tersini ispatlama gayretinden geri kalmadık hiçbir zaman.  
Şöyle bir göz attığımda hayatım her iki yönde de sayısız örnekle dolu. Eminim siz de düşünseniz fazlasıyla bulacaksınız. Hep insanlık yapar iddiasıyla, yaptığımız hayvanlıkların farkına bile varamıyoruz. Hayvanlık yaparken, insanlık yaptığımızı kabul ettirebilmek de hayvanlığın geliştirilmiş şekli. Allah bizlere bu mübarek günlerde insan olarak kalabilmeyi nasip etsin.
Yazıma başlarken bu konu vesilesiyle iki ayrı kanattan, iki ayrı isimle ilişkilerimi değerlendirme düşüncesindeydim. Vazgeçtim. Satırlar öyle bir yere getirdi ki, iyi niyetle değerlendirme yapacak bile olsam soluğu Ergenekoncuların yanında alırım. Vazgeçtim dediğim için rahatlama olmasın, şimdilik. Eninde sonunda yazacağıma emin olabilirsiniz. Mevki, makam ve bol para kazandığı için yumuşak yerleri kalkanlar hangi dili anlıyorsa, o dili kullanacağım. Eee senin yaptığın nedir diye soracak olanlara cevabım, hayvanlıktan dönenin kaşığı kırılsın!       
Ramazan ayında yazmanın zorluğunu yaşıyor gibiyim. Birilerinin ağzına yakışmıyor olsa da, hayırlı ramazanlar diliyorum.  Sevginar’ın çok önceleri “Her şeye hayırlı olsun demeye başladın” sözünden sonra ilk defa kullandığımı belirtmeliyim. 12 Eylül nedeniyle evet- hayır sözlerini yerli yerinde kullanamaz olduysak, tek kelimeyle komiklik. Nikâhta evet, ramazanda hayır denmeye devam edilecek. Bu halimize güleceğimiz günler de gelecek.  
Bıraktığım bıyığa anlam yüklemeye çalışanları rahatlatmak için yazayım. Ağzımdaki operasyonu kamufle etmek için yapılmış değişiklik. Kurban bayramına eski halimle girmeyi düşünüyorum. Yakışmış – yakışmamış tartışması yapan tüm dostlara teşekkürler.
Hayvan kalmayalım; bıyıksız kalalım, insan kalalım.

YORUM YAP