Lokman’ı kovmuşlar...
Lokman?
Benim berber...
Laf aramızda bugünlerde iyi adamları kovuyorlar...(!)
Müşterilerden çok şikâyet geliyormuş... Beraber çalıştığı insanları azarlıyormuş, her şeye karışıyormuş...
Adamın birinin saçlarını kısacık kesmiş de, zor almışlar gönlünü...
‘Subay tıraşı’ dediğin öyle mi olurmuş!
Velhasıl iyi olmuş gittiği...
Çocukları varmış ama aç kalmazmış... Mesleğinde iyiymiş... Mutlaka iş bulurmuş bir yerlerde...
Hem mesleğinde iyi, hem subayı tıraşını beceremiyor nasıl oluyor o iş demedim tabi...
Severdim ben Lokman’ı...
Kitabın ortasından konuşurdu çünkü! Aklından geçeni şak diye adamın yüzüne söylerdi... Politika bilmezdi anlayacağınız, istese de beceremezdi...
&&&
Bir pazar günü öğleden sonra bir taraftan sakal tıraşı oluyorum bir taraftan da laflıyoruz...
“İşler nasıl” diye sordu...
“Havalar soğuyunca düştü be Lokman” dedim... Durdu düşündü biraz, yüzüme limon kolonyasını boca ederken;
“Demek insanlar artık yolculuk da etmiyor” dedi...
Anlamaz gözlerle bakarken ekledi; “ vatandaş da para yok tabi!”
Vatandaşın yolsuz olduğu gerçekte, benim yaptığım işle, yolculuk arasında nasıl bir bağlantı olduğunu çözemeyince sordum tabi...
Meğer adam beni otobüs şoförü sanıyormuş!
&&&
Gülmüştük... Nedeni sorunca... “Bir dönem neredeyse her gün sakal tıraşına geliyordun, bu adam olsa olsa otobüs şoförüdür diye geçirmiştim içimden... Aklımda öyle kalmış...” demişti!
&&&
Patrona şikâyete giden müşterilere kim bilir ne dedi?
Doğruyu, gerçeği söylediğine adım gibi eminim lakin... Vatandaşın bünyesi hakikati kaldırmıyor artık!
Suyuna gitse, olayları akara bıraksa, dünyanın en çirkin adamına buraya gelen en yakışıklı adam sensin dese... Pohpohlasa... Takla atsa, yağlasa yıkasa, hadi hiç birini beceremiyor sırtını sıvazlasa...
Patronun önünde el pençe divan dursa... Sorulunca konuşsa... Kurduğu cümlelerin sonunu ‘efendim’ diye bitirse...
Bitirebilseydi...
Lokman olmazdı ki o zaman... Başka bir şey olurdu...