İnternet aleminde dolaşıp, haberleri okuyordum geçen gün. Birden gözüme bir başlık takıldı. Haberin başlığı “Uçaktan 5 kat daha fazla yakıt tüketen araba'' !!! Nasıl olur böyle bir şey deyip haberin detayını okumaya koyuldum. Sayıştay'ın İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi'ne ( İSKİ ) ilişkin 2017 denetim raporu. Konuya bahsi geçen binek araç 100 Km de 63 litre yakıt tüketmiş. Teknik olarak böyle bir şeyin mümkün olmayacağını araç kullanan herkes bilir. Ortalama hesaplar üzerinden gidildiğinde gerçekten uçaktan daha fazla yakıt yakmış gibi görünüyor… Teknik olarak mümkün değil dedik ama vicdani olarak mümkün. Zaten işin çarkı da burada başlıyor. Binek araca ait plaka üzerine sürekli farklı araçlara yakıt alınmış ki, bu fark ortaya çıkmış. Kuruma ait ama kayıtlı olmayan araçlara yakıt alındı ise (çok mantıklı değil ama öyle düşünmek istiyorum) ve bu araçlar kurum işleri için kullanıldığı kanıtlanabilirse helali hoş olsun. Fakat şahsi araçlara da kuruma ait araç üzerinden yakıt alındı ise tam bir facia bana göre. Vicdani muhasebe işte tam burada başlıyor. Haram, helal olayı burada ortaya çıkıyor. Ülkemizde nedense bu kavramlar yok olmuş gibi. Devlet işlerini yaparken devletin mumunu kullanan Hz. Ömer, şahsi işlerini yaparken kendine ait mumu yakarmış. “Alt tarafı bir mum ne olacak'' demek yerine, kendi vicdanının adaletini sağlarmış. Hz. Ömer'in en çok dikkatimizi çeken taraflarından biri adaletidir ve böyle tanınmıştır.
Bugün çalıştığı kurumdan, hizmet ettiği vatandaşından çalanlar daha ne yapabilir demeyeceğim zaten bu ihanetin en üst noktasıdır. Beni en derinden üzen noktalardan biri ise; bu tarz yolsuzluk yapıp, sonrada insanların dindar gözükmesi. Ben burada yüce dinimiz İslam'ı kesinlikle suçlamıyorum. Çünkü İslam kusursuzdur, kusurlu olan insandır. Bu ayrımı yapmamız lazım ve farkında olmamız lazım. Bu tarz cümleleri sarf ederken çok dikkatli davranmalıyız çünkü İslam'ı hakkıyla yaşayan kişileri yok sayamayız, onları töhmet altında bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Elzem olan İslam dinini kendine örtü yapmış kişilerin var olmasıdır. Çağımızın hastalıklarından biriside bu herhalde. Olmadığı bir hali varmış gibi göstermeye çalışmak.
Asıl konumuzdan fazla uzaklaşmadan devam etmek gerekirse; 175 kişi kapasiteli bir uçak, 100 km de kişi başına 2,57 lt yakıt tüketirken, yolcu kapasitesi en fazla 5 olan binek araç, aynı km de kişi başına 12,6 lt tüketiyor. 5 kat daha fazla. Şimdi hepimizin kafasında aynı sorular var. Bu işin sorumluları hesap verecek mi? Bu olayı gerçekleştirenler görevlerinden alınacak mı? Cezasız mı kalacak bu olay? Elbette cezasız kalması mümkün değil. Haberi yapan gazeteci hakkında dava açılacak ve haberi yaptığı için gerekli cezasını almış olacak. Ama diğerlerine hiçbir şey olmayacak.
Devlet kamu vicdanını korumak zorunda. İddialar araştırılıp, olaya müdahil olanlara gerekli cezalar verilmeli. Halkın vicdanında sağlanmamış adalet, vatandaşın devletine olan inancını kaybetmesine yol açar. Bu durumun daha sonrasın da ise vatandaş kendi adaletini kendi sağlamaya çalışır ki, bu da karşı karşıya kalmak istemeyeceğimiz durumların en başında gelir.
İlahi adaletin varlığı kesinlikle tartışılmaz, hayat tecrübelerimizden öğrendiklerimiz ile bunu herkes dile getirir ve bilir. Önemli olan ilahi adaletin varlığını unutmadan ona göre yaşamak, ona göre insanlara davranmak gerekir. Vicdanımızın ön görmediği, kabul etmediği bir hayatı yaşamak varken bu dünyada, nedendir bilinmez ama insanoğlu hep aldanır dünyevi duygulara…
Mutlu huzurlu bir hafta sizlerin olsun… Yarınınız, bu gününüzden daha güzel olsun...