Uğur Bakıcı

Vize duvarı

Son yıllarda ülkemizdeki pek çok iş adamı Avrupa'ya iş seyahatlerine çıkamaz oldu. Öğrenci arkadaşlarımız ellerinde kabul mektupları olmalarına rağmen eğitim almaya gidemez durumda. Sebebiyse Avrupa'ya girebilmek için verilen vizelerde yaşanan ret sorunu. Diğer bir deyişle tarafımıza örülen ‘vize duvarı'. Avrupa'ya giriş için gerekli olan Schengen vizesi istatistiklerine göre; Türkiye vatandaşlarının vizelerinin reddedilme oranı son 8 yılda 5 kat arttı. Vatandaşlarımız vize alamadığı gibi başvuru ücreti olarak ödedikleri paraları da kurallar gereği geri alamıyorlar. Geri iade edilmeyen paralar başvuru yapılan ülkelerin hazinesine gidiyor. Buna diğer ülkelerden Avrupa'ya gitmek isteyip vize engeline takılanların paraları da eklenince varın hesabı siz yapın.
Öte yandansa Avrupa Birliği 2015 yılı itibariyle dünyanın çeşitli ülkelerine vize serbestisini çoktan sağlamış durumda. Bunu vurgulamakta fayda var. Bu ülkelere örnek vermek gerekirse Malezya, Ukrayna gibi ülkeler Avrupa'ya serbestçe girebiliyorlar. Türkiye'ye de vize serbestliği 2016 yılında getirildi fakat Avrupa ülkemize verdiği sözü çeşitli bahaneler öne sunarak tutmadı. Avrupa kamuoyuna baktığımızda sözünün tutmamasının nedenleri arasında dini farklılıklardan kaynaklı olduğu görüşü hâkim. Fakat Malezya'da bizimle aynı dini kökene sahip. Onlara tanınan haklar bize neden tanınmıyor diye de yetkililere açıkça sormak isterim. Nitekim Malezya gibi diğer çoğu ülkeye de aynı hak tanınmış durumda ve bu haklar gözümüzün önünde diğer ülkelere verilmeye devam ediliyor. Öte yandan Türkiye vatandaşlarıysa başvuru sürecinde dahi ağır koşullara tabi tutuluyor. Başvuru ücretleri çok fazla. Evrak sayısı çok fazla. Hukuki boyutuna baktığımızdaysa yaşanan bu durumun Anayasamıza ters olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü başvuru sırasında kişisel bilgilerimiz bu belgelerle ellerine rahatlıkla geçmiş oluyor. Konsolosluklar tarafından alınan parmak izlerimizi söylemiyorum bile. Böylece özel hayatın gizliliği dahil ihlal ediliyor. Seyahat etme hakkımızı elimizden almış oluyorlar. Daha da ötesi sadece Türk anayasasını ihlal etmekle kalmamış oluyorlar aynı zamanda uluslararası mevzuatları da ihlal etmiş oluyorlar. Çünkü bize yani Türkiye vatandaşlarına karşı açıkça ayrımcılık yapılıyor.
Vize retlerinin nedenlerine derinlemesine indiğimizdeyse reddedilen vizeler arasında ‘seyahatinizi inandırıcı bulmadık' diye reddedilen vizelerin oranı diğer ret nedenlerine kıyasla daha fazla.
Ret nedenlerinin ikinci sırasındaysa ‘sunduğunuz belgeler bizi tatmin etmedi/yeterli bulunmadı' yanıtı yer alıyor. Tam da bu noktada ‘yeterli' olması durumu tartışmaya açık bir konu. Nitekim Türkiye olarak olması gerekenden fazla belge sunuyoruz.
Ekonomik kaygı da işin bir diğer boyutu. Türk Lirası Avrupa Birliği'nin para birimi olarak Avro karşısında değer kaybettikçe başvuruyu alan ülkelerin gözünde banka dökümünüzdeki miktar Avroya çevriliyor ve bu miktar yetersiz olarak değerlendirilebiliyor. Bu parayla da kısa süreli orada kalabileceğimize inanmıyorlar.
Yaş gruplarına baktığımızdaysa ret alanların çoğunluğu 25 yaş altı vatandaşlar. Böyle olmasının nedeniyse bu yaş grubunda başvuranların yeni mezun olacak olması sebebiyle herhangi bir gelir kaynakları olmaması.
Bunun yanı sıra, bekarlar evlilere kıyasla daha kolay ret alabiliyorlar. Öte yandan da daha önce Schengen vizesine başvurmayanlarda pek güvenilir bulunmadığı için Avrupa'ya gidiş vizesi alamıyorlar. En çok hangi ülkeler ret veriyor diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hemen yanıtlayalım. Resmi istatistiklere göre en çok ret veren ülkelerin başında Almanya geliyor. 10 kişiden 6'sı kabul alamıyor. 2021 yılında Almanya 20.807 Türk vatandaşına vize vermedi. “Almanya'da tanıdığım var, davetiyem var nasılsa giderim” diye sakın düşünmeyin çünkü Alman hükümeti siz oraya gidince ülkede kısa süreliğine kalacak gözüyle bakmıyor. Yerleşecekmişsiniz diye düşünerek kolayca reddedebiliyor. Bu konuda da oldukça hassas olduklarını vurgulamakta yarar var.
Madalyonun arka planında yani vizelerin bu kadar ret olmasındaki en önemli nedeni yukarıda saydıklarımın dışında bence tartışmasız Türkiye'den Avrupa ülkelerine yapılan iltica başvurularındaki artış oranı. Nitekim Avrupa İltica Ajansının verilerini incelediğimizde bunu rahatlıkla anlayabiliriz. Son iki yıla bakmak yeterli olur. Nitekim 2021 yılında yapılan iltica başvurularında 2020 yılına kıyasla %47 artış olmuş durumda. Ülke olarak AB ülkelerine yapılan sığınmacı başvurularında Suriye, Afganistan, Irak ve Pakistan'dan sonra 5. Sırada yer alıyor. Vatandaşlarımızın kaçmak istediği ilk ülkeyse Almanya. İkinci sıradaysa Fransa geliyor. Hal böyleyken Türk pasaportunun Avrupa nazarında/gözünde riski de aynı oranda artmış durumda.
Şapkayı önümüze koyup düşünme vakti geldi de geçiyor bile. Bu kapsamda yapılması gerekense Avrupa'da imaj düzeltme çalışmaları ve lobicilik faaliyetleri. Bunlar Avrupa genelinde yapılacak çalışmalar. Ülke içinde yapılması gerekense derhal ekonomik şartların düzeltilmesi ve buna paralar refah seviyemizin yükseltilmesi gerekiyor. Bu sayede de ülkemiz daha yaşanılır bir yer olur ve vatandaşlarımız başka ülkelere iltica etmek zorunda kalmazlar. Bu durum Avrupa'ya kaçışların önüne geçer. Bu sayede de Avrupa'ya iş seyahatine ve okumaya giden kişilerin de vize başvurularında önü açılmış olur. Avrupa'ya giriş izni verecek ülkelerin kafalarındaki soru işaretleri böylece giderilmiş olur.

YORUM YAP