Serkan'a tesadüf ettim sahilde, Mustafa Enişte'nin yerinde eski günlerde olduğu gibi köfte yemek düşüncesindeydim.
Serkan tokmuş, "çay içerim" dedi, iki kişilik masalardan birine oturduk, hava kapalı…
Yarım ekmeğin içine acısı bol köfte söyledim, yanına ayran.
Serkan,fotoğraf çekmeye gelmiş Silivri'ye…
"Nazım Hikmet'in ölüm yıl dönümü bugün ağabey" dedi…
" Nazım Hikmet heykelinin fotoğrafını çektim, facebook'ta paylaştım."
Eskilerden anlatmaya başladık, doksanlı yıllara döndüm, köprüyü gösterdim; " teke süzmeye gelirdim buralara, Mustafa o zaman arabada köfte satardı, şimdiki gibi değil sahil, tenhaydı, arada tam şuradan olta atardık, balık yakaladığımız da olurdu, ne zamandır gelemiyorum…"
Denizin insanlar üzerindeki etkilerinden, kitaplardan, azıcık da siyasetten konuştuk…
" İyidir buranın insanları" dedim, " Silivri'de yaşamak güzeldir!"
"Biliyorum" dedi gülerek, Silivri'den evliymiş Serkan…
Telefon gelince, apar topar kalktı.
Yalnız kalınca Piramit Çay Bahçesi'ne geçtim, denize yakın masalardan birine oturdum, yağmur çiseliyor, rüzgar hafif hafif yokluyor yüzümü, sessizlik, dinginlik, huzur…
Can Yücel'in dizeleri düşüyor aklıma;
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az
Sadece kaymak tabakası
Hepimiz kaçabilsek,,,
Bütçe, zaman, keyif denk olsa, gün içinde mesela
Küçük gitmeler yapabilsek…
Beraber çalıştığım arkadaşlara gün içerisinde hiç olmazsa yarım saati kendilerine ayırmalarını tembihliyorum; sessiz, tenha bir yer bulun ve mümkünse hiçbir şey düşünmeyin, yapabildiğiniz kadar bulunduğunuz ortamın tadını çıkarın, giderken o tat kalsın ağzınızda…
O tat, o hayattan çalınmış yarım saat, o kadar önemli ki!
Büyük şehirlerde çalışanlar için zor tabi ve biz, adları saklı, bahçelerinde otururken, ayakkabılarımızı, çoraplarımızı çıkarıp çimleri, toprağı hissettiğimiz, kimsenin bizi ayıplamadığı o yerleri bildiğimiz için ne kadar şanslıyız…
Yaklaşık beş sene önce, yaz ayları, işsizim, köfteci Mustafa'ya uğradım, karnımı doyurdum, laflıyoruz;
" Uzun zamandır ortalıkta görünmüyorsun" dedi…
Çalışmadığımı söyledim, konuştuk biraz, ayrılırken borcumu sordum, ses çıkarmayınca bir para uzattım, almak istemedi, " bu defa benden olsun" dedi…
Param vardı çok şükür ama arkadaş; sadece başına gelenlerin bildiği bu tavrı, halden anlayışı, bir dokundu bana, nihayetinde evine ekmek parası götürebilmek için sabahın köründe kalkıp, araba ile köfte satan, müşterisi olduğum bir adam…
Akrabam değil, yakınım değil!
Yakın ve uzak kavramları üzerine dünyanın kelimesini ziyan edip, uzun cümleler kurabilirim, bir Mustafa gibi olanlar var bir de diğerleri lakin siz kendi yaşadıklarınızdan biliyorsunuzdur zaten…
Kendi kendime kurarken, bir taraftan denizi temizleyen belediye çalışanlarını izliyorum, iş bitmiş, biri; şapkası başında, kaldırıma oturmuş öyle yorgunluktan uyuya kalmış…
İnsan bu kadar mı güzel uyur?
Uyumak bu kadar mı yakışır?
Kıyafetlerine
bayıldım, kimlerin emeği varsa, ellerine sağlık…Fotoğraf; Silivri Çevre Derneği
Başkanı Ali Korsan'dan…