Dün Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi Geleneksel Meslek Tanıtım Günleri etkinliğine konuk olma heyecanını yaşadım. Hakimliği Ağır Ceza Reisimiz Abdullah Özer, Diş Hekimliğini Ayla Memiş Ufak, Doktorluğu Aile Hekimi Necmi Yarış, Mali Müşavirliği Simge Kandemir Kesen, Mimarlığı Seçil Taşkın Dolu ve Avukatlığı Sultan Aşkın anlattı meslek seçimi ile karşı karşıya olan 12 ve 11. sınıf öğrencilerine. Etkinlik ve güzel evsahipliği için öncelikle Kulüp Danışman Öğretmenleri Saliha Demir ve Fikriye Tunçel, Okulun Psikolojik Danışmanı Serhat Epözdemir ve Okul Müdürü Ahmet Aksünger'e teşekkürler… Tüm öğretmenlerimize de sıcak evsahipliği için ayrıca teşekkür ediyorum.
Öğretmenler odası ve Okul Müdürü Odasına misafir olma duygusu değişikti. Lise yıllarında öğretmenler odasının önünden geçerken nefes almaya korkardık. Korkardık derken, saygıdan, kimsenin bir şey yaptığından değil. Öğretmen otoritesi Komünist sistem gereği epey katı işliyordu anlaşılan. Kapı aralıksa oradaki dünyaya şöyle göz ucuyla, kaçamak bakmak, görebilmek bile ne enteresan gelirdi.
Daveti aldığım günden beri aklımda çocuklara ne söyleyeceğimi tasarlayıp durdum, ne anlattığımı da hatırlamıyorum doğrusu. Ne kadar zor gençleri yönlendirmek, anne ve babaları, öğretmenlerin durumunu anlamaya bir adım yaklaştım. Televizyonda izlediğim sunucular dışında hayatımda gazeteci, televizyoncu görmedim. Hukuk ve sözel ağırlıklı bir şeyler yapmayı düşünürken (avukat da görmemiştim zaten) kaderin kanatlarında hayat beni Ankara ve devamında İletişim Fakültesinin kapısına kadar götürüp bıraktı. Kesinlikle bilinçsiz bir seçimdi. 18 yaşında neyin bilinci Allah aşkına… Yaşadığınız ülke değişiyor, yetmezmiş gibi bambaşka bir kültürün içine kendinizi yapayalnız buluyorsunuz ve hayatınızın en önemli kararını veriyorsunuz! Kadere inanmayıp da ne yapacaksınız!? Kime ve neye inanırsanız inanın, ne olmak isterseniz isteyin çok çalışmak ve emek harcamanız gerektiğini asla unutmayın… Dün de öyleydi, bugün de öyle yarın da öyle olacak…
Etrafımızda hızla değişen bir dünya, farklılık arz eden trendler, karmakarışık bir ortam var… Günümüzde kaostan bile söz edebiliriz ve tüm bu fırtınanın içinde siz yolunuzu çizerken ve belirlediğiniz hedefe ulaşmak veya sadece ayakta, hayatta kalmak için yalnız kendinize güvenebilirsiniz… Aileniz, maddi imkanlar bir yere kadar… Bunların garantisi yok. Sizi mutlu ve başarılı bir hayata götürecek tek kaynak; sizsiniz! Kendi elinizle, çizginizle, bilginizle, becerinizle yaptıklarınızla…
Tabi meslek seçeceğiz, yuva kuracağız ama tüm bunların ötesinde insan olarak geldiğimiz bu hayatı böyle tamamlamalıyız…
İçimde kalmasın söyleyeyim hangi üniversiteyi seçtiğiniz bence de önemli… Çünkü her okulun bir kültürü, geleneği var… Bu anlatılmaz, yaşanır, benimsenir ve sizi iş hayatına hazırlarken mesleki niteliğinizi önemli ölçüde şekillendirir. Ahmet Taner Kışlalı, Mustafa Balbay ve Bülent Çaplı'dan ders alıp da bu işi salla pati yapma şansınız kalmaz demeyeyim de çok azalır. Mesleki ilkeleri, kişiliğinize o denli zarif bir biçimde yerleştirirler ki, toprağınız da müsaitse içinizdeki ormanla birlikte büyürsünüz.
Ailemin illa bir üniversite okumamla ilgili bir ısrarı yoktu. Türkiye'de okumam konusunda bir karar verdiler ve ben uydum. Seçtiğim bölüme hiç karışmadılar.
Bazı kararları kendiniz verince zaman içinde doğru veya yanlış olduklarını görseniz bile arkalarında durma sorumluluğunuz ve gücünüz daha fazla olur. Bir saat sonra bile ne olacağımız konusunda bilgi sahibi değilken derinlemesine hayat ve meslek planlamaları bana anlamsız geliyor.
Gençlerin gözlerinin içine baktım da çoğunda ciddi bir belirsizlik var… Aileler ve hayatın beklentilerini sırtlayarak, kendi isteklerini ikinci plana itmiş olarak bir arayış içindeler. Ne aradıkları konusunda da kafaları karışık tabi; başka türlüsü sahip oldukları koşullarda mümkün değil…
‘Onların yaşına dönsem farklı bir karar alıp, yol izler miydim?' diye düşündüm… Bugünkü halimden vazgeçmeye hiç niyetim ve isteğimin olmadığına karar verdim…
“Yeni bir sayfaya gücün yok” diyebilirsiniz… Karalamalarıma bile hayranım onlara harcadığım emek ve çabayı hatırlayınca… Ortaya bir şey çıkmamış olması ne gam… Ben elimden geleni yaptım ya, hayat veya hayatıma dahil ettiğim insanları arzu ettiğim şekle getirememiş olabilirim… Ama hayat beni bugünkü son derece mutlu ve memnun olduğum şekle taşıdıysa bana kalan tek şey; şükretmek!
Düşünmek çok efor harcayan bir şey, fazla kasmayın; yapın gitsin!