Yağmur yağdı diye sevinemedik… Havanın ferahlaması, sokaklardaki kirin, pasın gitmesi beklentisi günümüzde yalaaaaan… Ne yazık ki! Pencereyi açtığım gibi kapattım. Malumunuz kanallar taşma vazifesini yağmurun başlangıcıyla ziyadesiyle dakik şekilde yerine getirdi… Mazgallar doldu, taştı v.s…
Köyde olsak durum değişir miydi dersiniz?
Yolçatı'dan arıyor İdris Amca, “Gelin gölün sulama kanallarımızın halini…” diye isyan ederek. Bölgedeki çimento fabrikası ve kum ocağının tüm atıkları sulama kanallarına geçmiş… Suda yaşayan ve içen hayvanlar ölüyor, doğa katliamdan nasibini almış… Köylünün kalbi dayanmıyor, muhtar çırpınıyor… Ne kadar uzun ve zor bir iştir çevre yetkililerinin müdahalesi diye düşünüyor insan!? 20 gündür mevzunun devam ettiği ifade ediliyor!
Bugün dursa zararı aylarca sürer, ölenlerin geri gelmesi zaten imkansız…
Şehirde neyle uğraşıyoruz, köylerde neler olup bitiyor!
Çevre duyarlılığımız gelişmedikçe bindiğimiz dalı kesen konumda olacağız… Atıklar, sudan topraktan, havadan bedenlerimize işleyecek… Sonrası mı? Doktor reçetesi…
İSKİ'nin alt yapı yatırımlarını oldum olası anlamadım zaten… Bir yağmuru da kanalizasyon taşkını olmadan yaşayamaz mıyız Allah'ım ya…
Yurt dışına gidenlerin anlattığı klasik hikayedir (gerçek aslında) geçenlerde bir tanıdığımdan yine imrenerek dinledim; “Bir sigara izmariti göremezsiniz yerde...”
Bizde? Mobilyasını yenileyen eski koltuğu kapının önüne bırakır! Evdeki tadilattan çıkan molozları ilk tenha köşeye boşaltır! Sahil boyunca hangi ürünlerin ambalajlarını sayarsınız o mevzuya girmek bile istemiyorum... Evinin kapısından çıktığı yeri sokak zanneden arkadaşlar bu satırları okumaz biliyorum ama dünya hepimizin ortak yaşam alanı... Doğaya bıraktığınız her şey bize misli misli dönüyor!
HAYDİ SİLİVRİSPOR…
Ne zaman bir şeyi kaybetmeye çok yaklaşıyoruz o andan itibaren sahiplenme duygumuz tam kapasite devrede. Tıpkı Silivrispor için son günlerde olduğu gibi. Pazar günü Erzin ile kritik bir maç var Silivri Stadı'nda, saat 13.30'da… İnşallah konuşulan destek tribüne yansır ve takımımız amaçladığı galibiyete imza atar.
KISSADAN HİSSE
Zor hayat şartlarına rağmen 92 sene yaşamla mücadele edebilmiş ufak tefek, kendinden emin, gururlu, her sabah sekizde giyinip Kuşanan ve gözleri görmediği halde saçlarını kıvırıp makyajını mükemmelce yapan yaşlı hanım, bugün bir huzurevine taşındı.
Eşini kaybetmişti. Huzur evinin kapısında sabırla beklenen birkaç saatin ardından, odasının hazır olduğu söylendiğinde tatlı tatlı gülümsedi. Yürütecini asansöre yönlendirdiği sırada, görevli kendisine odasını anlatmaya başladı. Penceresinde asılı perdelerden de söz etti. Bunlar kendisine anlatılırken yaşlı kadın küçük bir kızın heyecanıyla “O perdeleri pek severim” dedi.
Görevli “Hanımefendi henüz odayı görmediniz, biraz bekleyin” demişti ki, “Bunun onunla bir ilgisi yok” diye cevapladı yaşlı kadın ve anlatmaya devam etti: “Mutluluk zamandan önce karar verdiğiniz bir şeydir. Benim odadan hoşlanıp hoşlanmamam mobilyaların nasıl düzenlenmiş olduğuyla değil, benim onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir.”
Ben onları sevmeye karar vermiştim zaten. Bu benim her sabah uyandığımda verdiğim bir karardır. Bir seçme hakkım var: Ya bütün günümü artık çalışmayan vücut parçalarımın bana verdiği sıkıntıyı düşünerek geçiririm ya da yataktan çıkıp hala çalışanlar için şükrederim.
Gözlerim açık olduğu sürece her yeni gün bir hediyedir. Yeni güne ve hayatımın sadece bu döneminde biriktirdiğim mutlu anlara konsantre olacağım. Yaşlılık banka hesabı gibidir. Ne yatırdıysan onu çekersin hesabından. Bu nedenle benim gençlere tavsiyem, banka hesabına dolu dolu mutluluk hatıraları yatırmaları olacaktır. Ben hala o hesaptan mutluluk çekiyorum.”
***
Tavsiyem, hatıraların banka hesabına dolu dolu mutluluk yatırman olacaktır. Mutlu olmak için şu beş basit kuralı hatırla:
1. Kalbini nefretten arındır
2. Zihnini endişelerden arındır
3. Basit yaşa
4. Çok ver
5. Daha az bekle