Kendi düşündüğümüzü yapamıyoruz, başkalarının söylediği şeyi birebir yapmasını bekliyoruz. Ne kadar benciliz düşünün… Çoğu zaman başarılarımızın tek mimarıyız, başarısızlıklarımızda zerre sorumluluk yok; hep suç başkalarında!
Eleştiri konusundaki yeteneğimizin onda birini özeleştiride kullansak; hayatımız ne kadar daha kolay ve güzel olacak düşünemiyorum. 5 ay sonra bir genel seçim yapılacak Türkiye’de… Silivri de bu süreçten nasibine düşeni alacak… Nasibimizin türü henüz belli değil ama belli başlı kıpırdanmalar var…
Dikkatinizi çekmiştir AK Parti’de kongre süreci öncesinde akıllara isimleri ile yaptıklarını kazıyan bir grup ve oluşturdukları akım vardı; Yalçın Yönet/Lütfü Vardar/Sezgin Emir ve Murat Avcı’dan oluşan çekirdek kadro sonrasında da planlı, programlı bir duruş, varlık gösteriyor… Ne planladıkları hangi mesajları vermek istediklerini sormaya çekiniyorum… Hedef ilk adımda genel seçimler kuşkusuz… Ve milletvekili aday adayı çıkarmak olarak gözüküyor. Yalçın Yönet’in ismi bununla ilgili ön plana çıkıyor… Parti içi muhalefet zor bir süreçtir. Birçok güçlükle karşılaşmak kaçınılmazdır ama kimi zaman zafere, başarıya giden en kestirme, emin yoldur…
Alın CHP’de Selami Değirmenci ile birlikte hareket edenlerin örneğini; 2014 seçimi öncesinde meclis listelerine giren isimleri düşünün… AK Parti, CHP kadar sağduyulu olur ve parti içi demokrasiyi işletir mi? Seçim kazanmak istiyorsa eninde sonunda yapmak zorunda! Parti kaybetmeyi göze alıyorsa, siyasetçilerin bundan üzüntü duyacağı bir şey yok; haklı ve vicdanları rahat siyaset yolculuklarına devam ederler. Gerçek ve haklılıkları muhakkak bir vakit gün yüzüne çıkar! Güneşin balçıkla sıvandığını kabul etmek zorunluluğumuz yok; çünkü öyle bir şeyin mümkünatı yok!
Kendi içinde birlik ve bütünlük sağlayamayan hiçbir yapı rakiplerine karşı üstün gelemez… Alın farklı bir örnek daha; 2009’da Silivri CHP’de yerel seçim sürecinde yaşananlar… Her şeye rağmen yan yana gelen Değirmenci ve Işıklar örneği… ‘Gelmeseler ne olurdu’yu tartışmak istemiyorum, gelmelerinin yarattığı sinerjiyi somut şekilde ölçmemiz mümkün olmasa da, soyut manada etki yarattı…
Mustafa Eren, Hüsnü Yaşar Yalman, Lütfü Vardar ve evet; Yalçın Yönet, Sezgin Emir’ler… AK Parti’nin göz ardı edemeyeceği kadar yüksek bir potansiyel taşıyor bu kişiler… Bu mevcut yönetimi zayıf kılan bir durum değil, önemsizleştiren bir konumdan da söz edemeyiz. Bir şey vardır ama birleşenleri ona ayrı bir anlam ve farkındalık bundan doğan güç ile etki kazandırır. Hiçbir şey tek başına ifade ettiğinden daha az manaya kavuşmaz yanına başka ekler alınca. Aldığı ekin niteliğine göre değer kaybı veya artışını tartışabiliriz… Bir parti başarı için olabildiğince geniş kesime hitap etmek zorunda. Tıpkı bir mağaza gibi ürün çeşidi ve kalitesiyle müşteri portföyü artar. Müşteri artınca bu defa hedef kitlesi konusunda mağaza seçici olmaya başlar… Seçilirken, seçici konuma terfi edebilir…
Uzun lafın kısası bahsettiğim parti içi muhalefet akımını ya parti içi iktidar kazanır ya da AK Parti Silivri’de yine ve yeni kayıplar vermeye devam eder. Bir tutum size kaybettirdiyse aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek en hafif deyimle boş. Farklı şeyler deneyin, cesur ve atak olun; bir siyasetçi büyümüzün dediği gibi ‘yaprak’ değil ‘rüzgar’ olun!
Yenilikler, tazelikler iyidir… Egolarınızdan arının; yok birbirimizden hiçbir farkımız… Çoğu zaman büyük sorunlarda bile çözüm o kadar basittir ki; kendinizden ve hissettiklerinizden emin olun yeter ki!
Nurullah Arıkan’ın bir paylaşımı ile yeni haftaya merhaba diyelim; "Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu,kirini alır. Niye kederlenirsin?”
Herkese iyi haftalar!