Yazar Pınar Altuntaş

Yaşam Döngüsü ve Kınamanın Sınavı

Hayat, sonsuz bir döngü içinde insana kendi söyledikleriyle yüzleşme imkânı sunar. Her şey, bir öğreti zincirinin halkası gibi birbirine bağlıdır. Biz farkında olmasak da ağzımızdan çıkan her söz, kalbimizden geçen her his, ektiğimiz birer tohumdur. Ve ne ekersek, vakti geldiğinde onu biçmek üzere geri döner bize.
İnsan doğası gereği, çoğu zaman anlamadan ve dinlemeden yargılar. Bazen bir sözle, bazen bir bakışla, hatta bazen yalnızca bir düşünceyle başkalarına yönelik olumsuz bir değerlendirme yaparız. Kimi zaman bu eleştiri, bir düşünceyle sınırlı kalır; kimi zamansa açıkça bir kınamaya dönüşür. Ancak o kınama oradadır, ruhumuzun derinlerinde yer eder. Yaşam ise sabırla bekler; adaletiyle, ince bir mizahla sizi kendi yargılarınızla sınayacağı o anı hazırlar. Ve o an geldiğinde, en ağır derslerini sessizce verir.
Ne zaman birine dair olumsuz bir şey düşünsek, onun yanlışlarını bulmaya odaklansak ya da kusurlarını eleştirsek, aslında kendi kendimize bir sınav hazırlıyoruzdur. Bunu fark etmek zordur. Çünkü insan, nefsiyle hareket eder; kendini haklı görür, başkalarını eksik. Ancak zaman, hepimizin gerçek yüzünü açığa çıkaran o büyük öğretmendir. Ve bir gün, belki aylar belki yıllar sonra, kınadığınız o durum ya da kişi hayatınıza girer. Onun yerinde bulursunuz kendinizi. O zaman anlarsınız; aslında kınadığınız her şey, bir aynadan size geri yansımıştır.
Bir insana kırılırsınız bazen, belki onun davranışlarını ya da sözlerini yanlış bulursunuz. Bunu bir hata olarak görmez, sıradan bir tepki olarak kabul edersiniz. Ancak zaman, sizin de aynı şeylerle sınanacağınız o günü hazırlar. Belki bir sebepten o kişiyle yollarınızı ayırırsınız, hatta arkasından ileri geri konuşursunuz. Onunla paylaştığınız anıları, geçmişteki bağlarınızı önemsemeden bir kenara bırakır, uzaklaşırsınız. Ama hayat, her zaman bir döngü içinde ilerler. Gün gelir, sırtınız yüklerle dolup taştığında, acılarınız sizi nefessiz bıraktığında bir mesaj yazma ihtiyacı hissedersiniz.
O mesaj, belki yıllar önce kırıldığınız, yanlış anladığınız ya da uzaklaştığınız birine gönderilir. Çünkü artık anlamışsınızdır. Hayatın getirdiği sınavlar, kınamanın ağırlığıyla birleşip sizi köşeye sıkıştırmıştır. “Gel,” dersiniz o kişiye, “Gel de konuşalım.” Anlatmak istersiniz, paylaşmak istersiniz, belki omzunda ağlamak, belki de saçınızı okşayacak bir sıcaklık bulmak istersiniz. Çünkü artık anlarsınız: Gerçek olan ne kibrinizdir, ne haksız yargılarınız. Gerçek olan, yalnızca sizin de kusurlu bir insan olduğunuz ve bir zamanlar eleştirdiğiniz insanların size ayna tuttuğudur.
Hayatın bu öğretici döngüsünü fark ettiğinizde, eski bir öğüt aklınıza düşer: “Kimseyi kınama, kimseyle kötü olma.” Belki çocukluğunuzda duymuşsunuzdur bunu, belki bir büyüğünüzün nasihatlerinden kulağınıza çalınmıştır. O zamanlar basit bir söz gibi gelmiştir; ama şimdi, onun ne kadar derin bir anlam taşıdığını fark edersiniz. Çünkü yaşam, hepimizi kendi ahlakımızla sınar.
Hayatın döngüsünde bir şey çok nettir: Herkes bir gün söyledikleriyle ve yaptıklarıyla yüzleşir. Eleştirdiğiniz insanlar, yanlışlarını dile getirdiğiniz durumlar, bir gün sizin hayatınızda ete kemiğe bürünür. Ve o gün geldiğinde, yargıladığınız kişi değil, yalnızca kendinizle savaşır bulursunuz kendinizi.
Belki de bu yüzden, hayat, bağışlamayı öğretmek için var. Kendini üstün görmemeyi, kimseyi yargılamamayı, her şeye ve herkese şefkatle yaklaşmayı. Çünkü dünya dediğimiz bu yer, insana asıl yargıçlık görevini değil, anlayış ve merhameti öğretmek için yaratılmıştır.
Yaşam döngüsü, başkalarına duyduğunuz yargının, aslında kendinize verdiğiniz bir zarar olduğunu size tekrar tekrar hatırlatır. Ve sonunda anlar, kabul edersiniz: Kimseyi kınamadan, kimseyle kötü olmadan yaşamak, insanın kendi ruhunu özgürleştirdiği en hakiki yoldur.

 

YORUM YAP