Hepimizin birkaç şapkası, birkaç gözlüğü olabilir ama kullanacağımız yeri karıştırmamak ve neyi nereye ne zaman koyabileceğimizi bilmek gerekir.
Örneğin rakip takımların maçlarını tuttuğunuz takım gözlüğüyle izlerseniz yanılırsınız ve at gözlüğünden farkı yoktur.
Konu her zaman olduğu gibi yine futbol ama herhangi bir maçın hangi dakikasında ne olduğunu nakledecek değilim.
Sonucun nereye varacağını anlamak izin oyunun tamamını izlemek şart değil.
Bazen bir tavır bir refleks bir laf yeterlidir.
Şeytan ayrıntıda gizlidir.
Yayıncı kuruluş seyirci azlığından, izlenme oranlarının düşük, korsan yayıncılığın yüksek olduğundan şikâyetçi ama yayınlarda maçın gidişatına göre tribün sesini kısmayı, tepkileri spikerin yüksek sesiyle bastırmayı biliyorlar.
Yorumcunun biri iki maç berabere kaldı diye galibiyette 3 milyon verilen bir ligde Beşiktaş'ın Önder hocayla devam etmesi vakit ve nakit kaybıdır. Bir an önce gerçek bir teknik direktörle anlaşmaları gerekir diyebiliyor. Bu kabul edilebilir bir ifade değildir.
İnsanları futboldan soğutan izlenme oranlarını düşüren abonelik iptallerine yol açan işte bu operasyonları ve menajerlik faaliyetidir.
GS hocasının son açıklaması da enteresan!
Geldiğimizde takımın durumu belliydi. İkinci Lig seviyesindeki takıma elenmişti. Ne bekliyorlar niye ıslıklıyorlar anlamıyorum demiş…
Koca imparatoru gömmüş, kendini de yakmış…!!!
Guardiola'ya Tuzla'dan 6 tane yediğimi söylemeyin o beni hala GS'nin antrenörü sanıyor dese daha iyiymiş...!!!
Psikoloji de bunun adı yansıtmadır.
Bi iyi değiliz çünkü futbolcular formsuz!!!
Biz kötüyüz çünkü antrenör yetersiz!!!
Hayır, kardeşim kötü olan sizsiniz.
Çünkü kamuoyunu ve taraftarları manipüle ediyorsunuz.
Çok okuyan mı, çok gezen mi, mektepli mi, alaylı mı tartışmaları her alanda yapılır ya hayat kitapta yazdığı gibi yaşanmıyor ki…
Teoriyle pratik farklı şeylerdir. Eğitim, bilgiyle, görgüyle, deneyimle desteklenirse olumlu etki gösterebilir.
Geçenlerde bir sosyal medya hesabından soyunma odasındaki bir maç konuşmasını izledim, umudum arttı, Nuri Şahin'i izlemenizi takip etmenizi tavsiye ederim.
Müthiş karakter…
Önceki yazıların birinde Nazi kampından kurtulan bir lise müdürünün her öğretim yılının başında öğretmenlerine gönderdiği mektuptan bahsetmiştik…
Bugün Portekizli bir okul müdürünün velilere gönderdiği mektuba bakalım.
Sayın Veliler hatırlatmak isterim ki merhaba, lütfen, rica ederim, özür dilerim, teşekkür ederim gibi ifadeler önce evde öğrenilir.
Dürüstlük, arkadaşa, yaşlılara saygı, temiz ve düzenli olmak, sorumluluklarını bilmek, eşyalarına değerlerine sahip çıkmak ve başkalarının eşyalarına el sürmemek yine evde öğrenilen şeylerdir.
Bizler okulda yabancı dil, matematik, tarih, coğrafya, fizik, kimya, biyoloji gibi şeyler öğretiriz.
Unutmayın ki eğitim evde başlar…