Sarı hırkasına sarınmış, iskeleye konmuş bankta denizi seyrediyordu. Balık lokantasının renkli iskemlelerinden birine oturmuş ben de onu izliyordum. Aynı filmde oynayan fakat birbirini tanımayan ve tanışmayacak olan iki karakter gibiydik daha çok.
Geçmişi düşünüyordu muhakkak!
Son yıllarda zamanın bu kadar hızlı geçiyor olmasına mı şaşırıyordu?
Kaybettiklerinin yüzlerini mi görüyordu karşıdaki avuç içi kadar adada?
Rüzgâr bizlerin duymadığı sesler mi taşıyordu kulaklarına?
Gülümsedi, ardından gözlüklerini sildi.
Önce mutlu eden sonra ağlatan ustura kadar keskin anı parçacığı?
Yaşarken kıymeti bilinmemiş geri gelmeyecek zamanların fısıltısı!
Küçük adımlarla, ayaklarını sürüye sürüye, derme çatma duvarlarla sınırları belirlenmiş eve geçiyor şimdi.
Bahçe büyük olduğu kadar bakımsız da. Olduğu gibi kalmış her şey, küflenmiş, paslanmış, evin duvarına dayanmış bisiklet, salıncak öyle…
Hayatın sessiz tanıkları çıtırdayan çam ağaçları başka yerlerde başka evleri hatırlatıyor.
Beyaz kahve fincanı ters çevrilmiş duvarın üzerine bırakılmış, unutulmuş mu yoksa?
Hani tam biri kahve falı bakacakken kötü bir şey mi oldu?
Denizkızları ve yaşlı kadın arasında kadim bir anlaşma mı var?
“Ben fincanı bırakıyorum, siz falıma baktıktan sonra kâğıda yazıyor, büyük kahverengi çakıl taşının altına… Deniz çok soğuduğunda, kar yağdığında evime de gelebilir, kaybolan denizcilerin hikayelerini de anlatabilirsiniz!”
Yaşlı kadının oturduğu yere bu defa ben ilişiyorum.
Gördüklerini görmek, duydukları duymak istiyorum fakat bu sihirli iskelenin özelliği herkesin kendi yüzlerini göstermesi, kendi seslerini dinletmesi!
Deniz kızlarının adalarda yaşadığı su götürmez diye mırıldanıyorum. Gören olmamış fakat duyanlar var!
Su götürdüğünü geri getirmez zaten.
Düşünüyorum da acılarımızı başkalarının gölgeleri gibi, bizim değilmiş gibi görmeye başlıyoruz bir müddet sonra, üzerine basmamaya çalışırken de hissizleşiyoruz.
Saçak altları, cümleler, adalar ve kaçışlar biriktiriyoruz içimizde.
Doluyoruz ve her şey normale dönene kadar başka bir insan oluyoruz.
Bu zamanları sadece biz biliyoruz.
Ne yazabiliyoruz ne anlatabiliyoruz.
Önemini yitirmiş beklentilerin mezarlığı hayat!
Beyaz kahve fincanı, bir sonun başlangıcı veya başka bir dünyaya açılan kapının anahtarıydı belki de?
Bir kahve fincanının içine sığacak yaşamlar.
Bir kahve fincanı dünya!
Yaşlı kadının mutfakta yemek yaptığını hayal ediyorum
Rutin ve akıl sağlığı bozulmasın diye çöpe dökülmek için pişirilen yemekler.
Hayali konukları bıktırmamak adına her gün başka başka üstelik.
Meteoroloji uzmanlarının yaptığı tahminlerin aksine, yer yer parçalı hüzünlü hava, durumu da pek önceden kestirilebilecek gibi değil.