Çok paramız, büyük evimiz, güçlü imajımız olursa mutlu yaşayacağımızı sanıyoruz, onun için durmadan koşturuyoruz…
Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık ama ruhlarımız bizden uzakta kaldı, şimdi durup bize yetişmesini bekliyoruz.
Koşmasak kaçırmayacağız ama hep koşturduğumuz için hiçbir şeye yetişemiyoruz.
Mesela yemek yemenin de yapmanın da bir anlamı olmalı ancak sıcakları soğutmadan, soğuklar ısınmadan öğünleri geçiştiriyoruz.
Hızlanmamız gereken zamanlar olabilir fakat günümüzde yavaşlamamız gereken zamanlar daha fazla.
Yavaş yaşamanın anlamı yaşamdan keyif almaktır.
Yavaş yaşam aslında doğru hızı keşfetmektir.
Zira büyük yok oluş benzeri doğa, çevre, iklim felaketi ıslık çalarak geliyor.
İklim geçmişte canlı türünün bilinçli olarak yarattığı bir değişiklik ve yeryüzünü yaşanmaz hale getirmek için inatla ilerlemektedir.
İklim değişikliğinin doğal nedenleri ile insan yapımı nedenlerinin etkileri kısa süreli olursa doğa bu etkilerin sonuçlarını telafi edebilir ama belirli eşikler aşılırsa insan türünün uyum sağlaması mümkün olmayabilir…
Büyük yok oluşlara neden olan sıcaklıklara ulaşmak milyonlarca yıl sürmüş bugün ise aynı sıcaklıkların aşırı derecelere yükselmesi yüz yıldan kısa sürede gerçekleşiyor.
Dolayısıyla bugünkü krizi felaket boyutuna getiren değişikliğin hızıdır.
Bu aslında küresel bir sorun olmasına rağmen küreselciler, ‘Çözümsüzlük çözümdür' dediği, yerel yöneticiler ise ‘Halkı baskı altında tutmak yetmez, çaresiz bırakmak lazım ki efendilerine bağlı kalsın” mantığıyla hareket ettikleri için krizlerden kurtulamıyoruz.
Oysa ki bireysel olarak doğal kaynakların kullanımını azaltan işler, geri dönüşüm, takas yapılması bile çare olabilir ama hepimiz hızlı yaşama ayak uydurduğumuz için aynı hızla unutuyoruz.
Bir bilgeye sormuşlar, ‘Senden hoşlanıyorum ile seni seviyorum arasındaki fark nedir?'
Bilge adam düşünmüş ve şöyle cevap vermiş;
‘Bir çiçekten hoşlanırsan onu koparırsın ama bir çiçeği seversen onu her gün sularsın. Bunu anlayan kişi yavaş yaşamı da anlar belki!!!
Ah ulan zaman, doğduğumuzdan beri bizimle uğraşıyorsun, yavaşlayacak yerde çabuk geçtin. Hızlanacak yerde neredeyse durmayı seçtin.
Şimdi yolun sonundaki inişte bari arkamızdan itme.
Gidiyoruz İşte!...