“Geçmiş döneme göre Silivri'nin büyük kazanımları oldu. Tabi ki Belediye Başkanımızın aktifliği ve çalışkanlığı burada önemli ama AK Parti'nin, merkezi hükümetin katkıları da çok değerli” diyen İBB ve Silivri Belediyesi AK Parti Meclis Üyesi, 4 yıldır İmar Komisyon Başkanlığı görevini de yürüten Celalettin Yazıcı ile gündem üzerine konuştuk.
Türkiye'de geride bıraktığımız seçim sürecini “Bence demokrasilerde vaatler vermek üzerine değil, ülke ekonomisini geliştirmek, bütçeyi nasıl dağıtacağınız değil, nasıl katkı sağlayacağınız ve projeler üzerinden olmalı. Bunun ben Türk halkının beklentileriyle ilgili olduğunu da düşünüyorum. Siyasi iktidarlar da sonuçta halka göre şekil almak zorunda” şeklinde değerlendiren İBB ve Silivri Belediye Meclisi AK Parti Meclis Üyesi Celalettin Yazıcı ile sohbetimizde İBB performansı, ittifakın yereldeki işleyişi, İmar Komisyonunun çalışmaları üzerinde de durduk.
“TÜRKİYE, ÇOK ŞEY KAZANDI”
Sevginar SALİ: 14-28 Mayıs seçim süreçlerini değerlendirir misiniz?
Celalettin YAZICI: Bu seçim sonucuna göre bana bence Türkiye çok şey kazandı. Birincisi, bu Türkiye'nin demokrasi tarihine önemli bir kazanım olarak geçti. Nedir bu kazanım? İki turlu bir seçim yapmayı, iki turlu seçimin psikolojisini yönetmeyi hem liderler, hem Türk halkı deneyimledi. Bunun çok değerli bir katılımı ve kazanımı var. Ayrıca önceki yıllarda olduğu gibi seçimlerin legal olmadığına dair iddiaların daha düşük yoğunlukta seyrettiğini görebiliyoruz. Bu da Türk halkı ve demokrasisi için önemliydi. Türkiye zaten 1960'tan beri çok temiz seçimler yapıyor. 1-2 seçim hariç.
“İSTİKRARI DEVAM ETTİREBİLMELERİ ÖNEMLİ”
Sevginar SALİ: Kurulduğu günden bu yana girdiği bütün seçimler göz önünde bulundurulduğunda sanki ilk kez AK Parti 14-28 Mayıs sürecinde psikolojik üstünlüğü ara ara kaybetti gibi?
Celalettin YAZICI: Cumhur İttifakı'nın psikolojik üstünlüğünü kaybettiği konusunda emin değilim. Ben kendi gözlemimi söyleyeyim. İki liderin (Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu) seçim öncesinde, iki seçim arasında ve sonrasındaki davranışlarını analiz ettiğimizde, “Birinci turda neler söylüyorlardı? Hangi mesajları veriyorlardı? Seçim ikinci tura kaldığı zaman iki lider hangi liderlik özelliklerini sergilediler ve seçimden sonra da bu istikrar ve tutumlarını devam ettirebildiler mi?'' diye baktığımızda her şey daha net anlaşılacaktır. İstikrarı devam ettirebilmeleri de bana göre çok önemli. Hem seçmen, siyasete bakış ve güven açısından da çok incelenmesi gereken konu.
“İNSANIN OLAYA BAKIŞI MESLEĞİYLE İLİŞKİLİ”
İnsanın bir olaya bakışı mesleğiyle çok ilişkilidir diye düşünüyorum. Aldığı eğitimle, mesleğiyle bir olaya, objeye, kişiye, yönetime bakış açısı ilintilidir.
“TÜRKİYE'NİN MÜFETTİŞE DEĞİL, LİDERE İHTİYACI VAR”
Kılıçdaroğlu müfettiş kökenli bir insan. Müfettiş demek denetlemek demek.Zaten Türk siyasi hayatına da denetim özellikleriyle geldi malum bazı olaylar sonucunda. Tüm eleştirileri de denetim üzerine tıpkı bir müfettiş gibi. Bence Türkiye'nin bir müfettişe yok bir lidere, yöneticiye ihtiyacı var. Eleştirileri, denetimi gerekli kurum ve kuruluşlar yapmalıdır. Hatalar var ise bunlar sürecin bir parçasıdır, düzeltilir.
“TÜRK HALKI ONUN BU ÖZELLİĞİNE PRİM VERMEDİ”
Bence Türk halkı da onun bu özelliğine prim vermedi.
İkincisi samimiyet. Bir lider inandığı fikirleri, doğru da olsa yanlış da olsa bana göre savunmalıdır. Toplum inanmıyor ise inandıracak yol, yöntem geliştirmektir.
“MUSTAFA KEMAL, LİDER ÖZELLİĞİYLE DEVAM ETTİ”
Mustafa Kemal, Milli Mücadeleye kalkıştığı zaman inananı çok azdı. Mandacılık tartışılıyordu İngiliz veya Amerikan vesaire. Türkiye'nin, Türk insanının bağımsızlığı kazanamayacağını düşünenler çoğunluktaydı ama Mustafa Kemal Atatürk, lider özelliğiyle mücadeleye devam etti.
“SAMİMİYET VE YÖNETİCİLİK AÇISINDAN HALKA GÜVEN VERMEDİ”
Ama Kılıçdaroğlu'nun bu özelliklerini maalesef Türk halkına göstermediğini görüyoruz. Çünkü ilk seçime kadar küreselci bir anlayıştayken,ikinci turda aşırı merkeziyetçi bir anlayışa sarılması, ilk turda farklı görüşleri savunurken, ikinci seçim öncesi farklı bir yere evrilmesi bana göre büyük kırılmaydı.
Ayrıca yanınızda, önünüzde, arkanızda kim varsa, kurduğumuz ilişkiler, halka karşı meşru olmalı ve bunları anlatacak şeffaflıkta olmalısınız. HDP'yi kastediyorum. Eğer HDP ile bir anlaşma yapıyorsanız, bunu halkın karşısında,haklı gerekçelerinizi anlatarak yapmalısınız. Halkı ikna etmelisiniz. Kapalı kapının ardında başka şeyler konuşup, halkın karşısında farklı şeyler konuşmak, samimiyet açısından halka da güven vermemiştir. Yöneticilik anlayışı olarak da vermemiştir. Yani sizin dış politikanız ne? Mesela dış ilişkileri nasıl yönetecek? Ekonomi konusunda politikaları ne? Ben şahsen yakından takip etmeme rağmen bilmiyorum. O yüzden liderlik olarak da samimiyet, yaklaşım açıları bakımından da zaten eksik. Kendisi de zaten bence durumu anlamış değil ki savunma olarak “Ne söylenmesi gerekiyordu da ben bunu söylemedim de kaybettim?'' diyor. Eğer ‘söylenmesi gereken her şey söylenildiği zaman' seçim kazanılsaydı bir ekip oluşturulur, söylenmesi gerekenler belirlenip söyletilirdi. Böyle bir şey olur mu? Cumhurbaşkanımızın iki seçim arasında soğukkanlılığı, halka teslim oluşu, prensiplerinden asla vazgeçmemesi bunlar bence bir liderin kriz anlarını nasıl yönettiği ile ilgili ipuçları veriyor. Kriz anında iyi bir lider durumu ve ülkesini nasıl yönetir bunun örneği verildi.
“DEMOKRASİLERDE VAATLER VERMEK ÜZERİNE DEĞİL, YAŞAM STANDARDINI YÜKSELTMEK ÜZERİNE OLMALI”
Sevginar SALİ: Seçimleri atlattık, iktidar da güven tazeledi. Durumumuz ortada bugün karşı karşıya kaldığımız sorunları nasıl atlatacağız peki?
Celalettin YAZICI: Seçimlerde beni rahatsız eden, daha doğrusu krizlerden çıkmamızı engelleyen önemli bir konu var. Örneğin, CHP çok fazla vaatlerde bulundu. Deprem konutları, asgari ücreti v.s. Bence bu vermek üzerine değil de ne kadar ekonomisini yükseltmek, hayat standartlarını arttırmak üzerine bir yarış olmalıydı. Cumhurbaşkanımız bunlara ne kadar dirense de bir yandan halkın beklentileri de bu yönde olduğu için bu seçimde ekonomi ister istemez dağıldı.
Bence demokrasilerde vaatler vermek üzerine değil, ülke ekonomisini geliştirmek, bütçeyi nasıl dağıtacağınız değil, nasıl katkı sağlayacağınız ve projeler üzerinden olmalı. Bunun ben Türk halkının beklentileriyle ilgili olduğunu da düşünüyorum. Siyasi iktidarlar da sonuçta halka göre şekil almak zorunda.
İleri demokrasilerde halk çok çalışmalı, ülkeyi kalkındırmalı. Bizim motivasyonumuz farklı, seçimden de bu beklentilerimiz olduğu için ister istemez siyasetçiler de buna uyuyor. Bu, siyasetçinin suçu değil. Belki ileride bu değişecek. Örneğin, hatırladığım kadarıyla Almanya'da Eski Başbakan Angela Merkel'in seçimlerdeki vaatlerinden bir tanesi emeklilik yaşını 2 yıl uzatmakta, çünkü eğer böyle giderse Alman Sigortası batmak üzereydi ve insanlar ona seçimi kazandırdılar. Türkiye'de bu tam tersi. Üzülüyorum. Böyle olduğu zaman ekonominin en az iki yıl sonra düzeleceğini düşünüyorum. Şu anda radikal önlemler alınıyor. Bunlar geçici. Belediye seçimleri geliyor. İki yıl sonra daha stabil, öngörülebilir duruma geliriz.
“MEVCUT YÖNETİM DEVAM EDECEK”
Sevginar SALİ: AK Parti kulislerine ilçe kongresi ile ilgili durum nedir?
Celalettin YAZICI: İlçe Kongresi yapılmayacak. Şu an mevcut yönetiminin devam etme kararı var.
“İBB'Yİ 17 MİLYAR BORÇLA ALIP 100 MİLYARA YAKLAŞAN BORÇ BATAĞINA SOKTU”
Sevginar SALİ: Aynı zamanda İBB Meclis Üyesisiniz. Silivri'de son seçimlerde Ekrem İmamoğlu'na ciddi bir teveccüh var. Bugün birileri göklere çıkartıyor, birileri yerin dibine sokuyor. İBB Başkanının performansını siz nasıl buluyorsunuz?
Celalettin YAZICI: Keşke çok iyi bulsaydım, bunu çok isterdim. Evet, “Çok başarılı Belediye Başkanıdır” diyebilmek isterdim. Verdiği sözleri hepsi olmasa da büyük bir kısmını gerçekleştirmesini çok arzu ederdim.
“Borç almak bir ihanettir”,“İstanbul Büyükşehir Belediyesinin o kadar büyük gelirleri var ki…”, “Su, ulaşım çok ucuz olacak, çok büyük yatırımlar yapacağız” vaatlerinde bulundu. Belediyeyi 17 milyar borçla alıp şu anda İBB, 100 milyara yaklaşan bir borç batağıyla karşı karşıya. Borçlanma limitlerini doldurmuş bir durumda. İstanbul'un en büyük sorunu kentsel dönüşüm yada deprem. Yılda 120 bin konut yapmayı vaat etti. Yaşam parklarından, teknoparklara, güneş enerji santralleri gibi vaatlerde bulundu. Algıyla “Sevgi pıtırcığı” haliyle görevini devam ettirdiğini görüyoruz.
Sevginar SALİ: Genel Başkanınız “İstanbul'u geri alacağız” mesajı verdi. AK Parti, İstanbul'u geri kazanabilecek mi?
Celalettin YAZICI: Tabi ki bu halkımızın etkisinde olan bir durum. AK Parti iddialı bir parti olarak kazanmak istiyor. O zamanki siyasi konjenktör, adayın performansı çok önemli.
Sevginar SALİ: Nasıl bir aday olmalı?
Celalettin YAZICI: İstanbul'un demografik yapısına uygun olmalı. Eğitim seviyesi, kültürü, demokratik anlayışı, şehir ihtiyaçlarını karşılayacak, endüstriyel ve şehir toplumunun ihtiyaçlarını anlama yeteneği olan genç bir aday olmalı.
“KANUNA AYKIRI BİR KONUNUN, KOMİSYON VE MECLİSTEN GEÇME İHTİMALİ YOK”
Sevginar SALİ: İmarda özellikle bağış konusunda Silivri Belediyesine yönelik muhalefetin ağır eleştirileri oldu. 4 Yıldır İmar Komisyonunun başındaki isimsiniz.Haklılık payı var mı bu eleştirilerin?
Celalettin YAZICI: Bir şey kanuna aykırıysa zaten komisyonumuzdan ve meclisten geçme ihtimali yok. Muhalefeti anlayışla karşılamaya çalışıyorum. Burada önemli olan şudur; eğer bir rant yaratılıyorsa bu rant hukuki mi, meşru mudur? Hukuki olduğu için zaten biz de İmar Komisyonu olarak bunları değerlendiriyoruz. Biz komisyon olarak görüşümüzü bildiriyoruz, tabi ki karar meclisin.
“EĞER HUKUKİ İSE RANT DA ŞEHRE AKTARILIYOR”
Bunun ötesinde bu rant acaba kişilere mi, yoksa şehre mi aktarılıyor? Eğer hukuki ise rant da şehre aktarılıyor. Tüm demokratik ülkelerde bu var. Kent rantının şehre aktarılması gerekiyor. Kanuni düzenleme yapılmalı. Bir kanuni düzenleme var ama daha geniş çaplı tüm rantların şehre aktarılıyor olması lazım. Burada bir eksiklik var.
Rantlar şahıslara aktarılıyorsa geçmişteki sicilleri bu yorumları geliştirilmiş olabilir. Bizim dışımızda. Yasama organı olarak bakıldığında gelen konunun hukuki mi, değil mi diye tartışır ve görüşümüzü bildiririz. Tabi ki CHP muhalefet olarak bunları söylüyor, toplumda karşılık bulabilirse devam edecektir.
“KOMİSYONA GELMİŞ KARARLARIN BİR KISMININ RET EDİLDİĞİNİ YA DA DEĞİŞTİRİLDİĞİNİ GÖRECEKSİNİZ”
Sevginar SALİ: “Yasal olmayan bir şeyi, sırf grup kararı verildi ya da Belediye Başkanı istedi diye geçirmeyiz” diyorsunuz, doğru mu anlıyorum?
Celalettin YAZICI: Geçmişte komisyona gelmiş Belediyenin ilgili müdürlüklerinin kararların bir kısmının ret edildiğini ve bir kısmının değiştirildiğini göreceksiniz. Örnekleri var. Konular, meclisten komisyona aktarılır. Komisyonu ilgili bürokratlar bilgilendirir. Siyasi partilerde meclis grupları olarak değerlendirilir. İhtisası olan insanlar görüşlerini bildirir. Değerlendirme sonucunda komisyonda ortak bir görüş çıkar. Sistem bu şekilde yürür. Eğer uygun değilse değiştirilir veya iade edilir. Gerekiyorsa da geçecektir. Belediye Başkanının yönetim anlayışına da saygı göstermemiz gerekir. O bizim bir çalışma arkadaşımız, ittifakımızın Belediye Başkanı o yüzden ona güvenmeli ve aldığı kararlara saygı göstermeliyiz. Tabi zaman zaman uyarılarımız ve değiştirdiklerimiz de oldu. O da yüksek bir özgüvenle, anlayışla karşılayacak bir yapıya sahip.
“İYİ VE KÖTÜ YÖNLERİ VAR AMA İTTİFAKLAR İYİDİR”
Sevginar SALİ: Cumhur İttifakı Silivri'de nasıl işliyor? Zaman zaman kamuoyuna “Belediye başkanı yalnız bırakılıyor” tarzında değerlendirmeler yansıyor. Bununla ilgili görüşünüz ne?
Celalettin YAZICI: Bildiğim kadarıyla Türkiye'de ilk defa böyle bir örnek görülüyor; MHP'li Belediye Başkanının seçildiği, mecliste ve kamuoyunda AK Parti'nin çoğunlukta olduğu… Bu deneniyor. Tabi iyi ve kötü yönleri ile fazlası var ama ittifaklar iyidir. Görüş farklılıkları her yerde ister istemez oluyor. Görüş farklılıkları kişiseldir, ne biz meclis üyelerin ne Belediye Başkanının kişisel beklentileriyle ilgili değil. Yönetimle ilgili farklı görüşler olabilir. Normal olarak karşılıyorum.
“OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ”
İttifak olarak meclise gitmeden önce kararları beraber tartışıyoruz. “Yalnız bırakılıyor” söylemlerine göre Belediye Başkanı ve AK Parti farklı hareket etmeli. Böyle bir şey görmediniz, asla da göremeyeceksiniz. Zaman zaman farklı görüşler olabilir ama bu bir çatlak anlamına gelmez. Olması gerektiği gibi devam ediyor, öyle de devam edecek.
“FAYDALI OLDUĞUNU, CHP'LİLER DE SÖYLÜYOR”
Sevginar SALİ: Son dört yılda bu yönetim şeklinin Silivri'ye yararı ne oldu? Ya da AK Partili olsaydı daha faydalı olur muydu?
Celalettin YAZICI: Olmayan bir şey üzerinden yorum yapmak istemiyorum. Geçmiş döneme göre Silivri'ye çok faydalı olduğunu sanırım CHP'liler de özel konuşmalarında söylüyorlar.
“KAYITSIZ KALMAK İSTEMEDİM”
Silivri, gerçekten bizim istediğimiz gibi yönetilmiyordu. Hem belediyenin mantalitesi ve anlayışı, hem de halka yansıyan hizmetler maalesef bizi üzüyordu. Meclis Üyeliğini kabul etmemin şahsi nedenlerinden bir tanesi buydu. Risk almam gerekiyordu. İş hayatım açısından bu riski almam gereken bir durum yoktu ama buna kayıtsız kalmak istemedim.
“SİLİVRİ İÇİN BÜYÜK KAZANIMLAR ELDE EDİLDİ”
Geçmiş döneme göre Silivri'nin büyük kazanımları oldu. Tabi ki Belediye Başkanımızın aktifliği ve çalışkanlığı burada önemli ama AK Parti'nin, merkezi hükümetin katkıları da çok değerli. Gördüğünüz gibi Silivri'nin kuzey ve güneyini ayıran yol yapılıyor, çoğu insan bu projeyi gerçekleştirilemez olarak görüldü. Bakanlar geliyor, nereye ne istediğimizi projeler halinde hazırlıyor ve sunuyoruz. Belediye Başkanımızın da gayretleri oluyor. İki tarafın da böyle bir gayreti olduğu zaman sinerji yaratılıyor. Kamu yatırımları, yollar, havuzlar v.s. yapıldı. Bunlar Silivri için büyük kazanımlar.
“ŞU ANDA KALBİM ÇOK NET”
Sevginar SALİ: “Silivri, gerçekten bizim istediğimiz gibi yönetilmiyordu bu sebepten meclis üyeliğini kabul ettim” dediniz. Düşündüğünüz yönetim şekline 4 yılda Silivri ne ölçüde yaklaştı?
Celalettin YAZICI:Ben kendi işimde bile koyduğum hedeflere yaklaşamıyorum. Bir hedef koyuyorum ve hataları sürecin parçası olarak görüyorum. Volkan Bey de kendi hedeflerine yaklaşamadığını söylüyor. İşte Gençlik ve Kültür Merkezi Projesi kaç defa ertelendi. Bir planlama yapıyorsunuz, teorik bir hesap yapıyorsunuz. Mevcut şartlar, bürokratik engeller v.s. devreye giriyor. Şu anda kalbim çok net. Geçmiş dönemle bu dönemi kıyasladığımızda kendi açımdan doğru bir hamle olduğunu düşünüyorum. Daha iyi tabi ki olabilir. Bunun ölçüsü kişilere ve imkanlara göre değişebilir.
“BAŞA BAŞ BİR SEÇİMİN GEÇECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Sevginar SALİ: 2024'te Silivri'yi ne bekliyor? Yerel seçim öngörünüzü alabilir miyim?
Celalettin YAZICI: Ben kariyerimi siyasete göre şekillendirmiyorum. İki parti ittifak halinde gidecek mi? Millet İttifakı'nın durumu ne olacak? Bunlar çok değişken. Başa baş bir seçimin geçeceğini düşünüyorum.