Seçimlerin ardından vekillerin yemin etmesiyle yeni dönem resmen başladı. Bir sonraki genel seçime kadar bizi ülke tarihinin belki de en ilginç parlamentosu bekliyor. Birçok açıdan Türkiye bu seçimde ilkleri gördü. Seçilme yaşının düşürülmesiyle birlikte oldukça genç yaşta vekil olanlar oldu örneğin. Ve nedense en tartışmalı kısım da bu oldu. Oldukça geçerli sebeplerle işlerlik kazandırılan bu fikre karşı çıkanlar belli gerekçeler de öne süremedi. Zaten yeniliğe kapalı ve cesaretten uzak zihinlerin gerekçeleri olmak zorunda da değildi. Ama biliyoruz ki ‘denemeden bilemeyiz.' Gençlerin yaşça büyüklerden çok daha güzel işler başarmalarını yürekten ister ve destekleriz.
Yenilik değil ama bir tuhaflık adına değinmek istediğim aslında başlı başına bu yazının konusu. Şu veya bu şekilde meclise giren, adı terör gruplarıyla birlikte anılmış ve gerekli çizgiyi çekememiş, halk nezdinde ne oldukları belli olmayan bir güruhun da meclise girmiş olması, bence gençlerin, tecrübesiz bulunanların meclise girmesinden daha çok konuşulmaya ve tartışılmaya muhtaç. Demirtaş malumunuz artık vekil değil. Fakat yerine, terörle ilişkisi mide bulandıran zihin yoran kişiler parlamentoya girdi: Vekil olarak.
Merhum savcı Mehmet Selim Kiraz'ın katili teröristleri savunmuş ve bunun üzerinden siyaset yapma ahmaklığında bulunmuş, devlete utanmadan ‘katil' demiş ‘oyuncu' Barış Atay bugün aynı devletin parlementosunda bir vekil. Haysiyetli bir duruş, katil dediği o devlete hizmet etmez, o devletin vereceği vekil maaşını ve imtiyazlarını reddeder. Fikirleri için onurlu bir duruş sergiler. Tabii bunu sadece söz konusu isim için değil aynı partinin diğer isimleri için de tekrar etmek mümkün. Şu veya bu terör örgütünün saflarından meclise uzanan bir plan, nasıl gerçeklik kazandı, izah etmek mümkün değil. Bu yüzden oyuncuların devreye girmesi en azından anlaşılır bir adım, tebrikler!
Memlekette yapılmış hiçbir açılımı samimiyetle değerlendirmeyen bu grup, dağdan indirilen, davullu zurnalı, anneleri tarafından gözyaşları içinde karşılananlar sonrasında eğer samimi olsaydı, o günden bu yana ülkede tek bir şehit verilmemesi gerekirdi. Siyasal anlamda da istedikleri yerdeyken hem de. Haklı olarak beklenti buydu. Kendilerini elbette oldukça doğal bir hak olarak mecliste temsile kalkışan bu insanların, hiç değilse o kürsüye çıktıklarında konuşmaya yüzlerinin olabilmesi için Mehmetçiğe, vatan toprağına en az bizim kadar sahip çıkması ve samimiyet iyi niyet göstermesi gerekirdi. Fakat sonuç hiç de öyle olmadı. Çirkinliğe asla bir son vermeyen bu kansız yapı ve yandaşları değil halkı temsil, üç beş kişilik kendi çamur gruplarını temsil hakkına da sahip değildir bugün.
Bu veballe Gazi Meclisimize vekil olarak girmek, kazandık nidaları atmak da nedir? İnsaf ve haysiyet beklemenin abesle iştigal olacağı bu zavallılarda, öyle görünüyor ki gurur da yok…
İttifak etmenin parti çıkarları ve seçim hesapları mantığında doğru bir yeri olabilir. Fakat bu grup ve parti ile ilişkisini acilen kesmeyen siyasi parti ve kişiler vakit çok geç olduğunda ittifak edecek ve nedametlerini anlatacak bir başka muhatap bulamayacaktır. Meclise girmiş olmalarına sebep olmuş siyasi çevreler de mutlaka Türk halkı nezdinde gerekli cevabı alacaktır. Kimse kusura bakmasın, Gazi Meclisimiz yol geçen hanı değildir!

YORUM YAP