Pazartesi sabahları telefonum çalarsa, yüreğim hoplar. Bankadan arıyorlardır; "Adil bey takasta çekiniz var, tutarı şu veya teminata verdiğimiz müşteri çeki iade olmuş” gibi. Böylece haftaya iyi de başlarsınız, tersten de.
Bu hafta aranıp benzer duygularla telefonu açtığımda "Köşe yazarlığına yeniden başladın da, bize niye haber vermiyorsun?” sitemiyle ilk yumruğu aldım. Sağlı sollu yumruklar abartısız iki saat sürdü. Verilen başlık ve bilgilerden geçmişte yazdığım bir yazının tekrar ısıtıldığını anlamış oldum.
Yazdıklarım, söylediklerim, yaptıklarımla hiçbir zaman pişmanlık duymadım, yaşamadım. Doğrularım kadar hatalarımı da kabullenebildim. En son söylenecekleri veya söylenmeyecekleri büyük bir patavatsızlıkla dile getirmeyi tercih etmek yaratılışımda var herhalde. Yazmaktan ve söylemekten yana bir sıkıntı yaşamadığım halde zoruma giden yaptıklarımın bir işe yaramaması. Yıllar sonra "Vay be!” dedirtmektense, üstü açık kalmış alaycılığını tercih ederdim.
Yeni patron son atakla mesleki sınırlarını zorluyor. SUS diye hitap ettiğim zamanlar çok gerilerde kalmış. Gazetecilik başarısına beni ortak etmesinden şikayetçi değilim. Bunu yaparken beni göklere çıkarmasına gerek yok, bir vesileyle kendinin ve Silivri’nin hafızasını tazelemiş. Benim yazılarımın taramalı tüfekle infaz benzetmesinin yerinde bir tespit olduğuna katılmakla birlikte kendi tarzı konusunda yardımcı olmayı borç bilirim. Mübarek gözü kapalı bir çok hedefi 12’den vurduğunun farkında bile değil. Mafya tetikçisi kötü benzetme, özel harekat timleri bile bu beceriye sahip değildir!
Yazmama nedenlerim arasında Ak Parti’nin kazanma şansını zayıf görmem vardı. Hala var. Bunun için yazmaktansa (hiçbir işe yaramadığı 2009 seçimlerinde görüldü) parti içi çalışmalarda dile getirmeye çalıştım. Fakat konuşma tarzım ve üslubum nedeniyle beni tanımayanlarla karşı karşıya kalmak hiç hoş olmadı. Hele bir de "Bizler Tayyip Erdoğan’ın temsilcileriyiz” baskılamasıyla susturulmaya çalışmak, isyanıma ve siz temsilciyseniz "Ben Tayyip’in ta kendisiyim” tepkisine yol açtı ve uzaklaştım. Bu durum memnuniyet verdi ki, arayan soran da olmadı.
Zekam konusundaki övgülerde şüphem var. Yazdıklarım neticesinde sonuç alabilseydim kendimi zeki sayabilirdim. 2009 geçti, 2014’te istediğim ve dileğim olursa zeka umudumu muhafaza edeceğim. Tazelenen yazımla ilgili ibret alındığı konusunda ciddi şüphelerim var. Yazının isim muhatabı Hüseyin Turan’la bu yolda hayli mesafe aldığımız inancındayım. Heyhat başkanın ekibi, yakın mesai arkadaşları ibret yerine sinekten yağ çıkarma derdindeler. Yazıldığı gün arayıp tebrik edenler, kutlayanlar zaman içerisinden H. Turan’ın kaybetmesini isteyenler ve bekleyenler olduğu ortaya çıktı. Tatlı su kurnazlığıyla son bir gayretle bir iki hamle daha yapma telaşında olanlar, denize düşerken Sirkecioğlu’na sarılmasınlar.
Bu yazım çıktığında belki de aday belirlenmiş olacak. Haftaya ertelenme ihtimali üzerine Sevginar’ın bilmeden bozduğu dengeleri, dengelemek adına yazıyorum. Kendimi mecbur hissediyorum. 2009’da H. Turan’ın aday olmamasını isterken ne kadar haklıysam, geçmişten ders çıkartan, "eş, dost, aile, akraba, yardımcı, yardakçı” baskısından kurtarabildiğimiz eski başkanı tekrar aday olarak görmek istemekte o kadar haklıyım. 2009 ile 2014 arasında bu kadar çelişki olur mu diyenler, bana değil Silivri Halkı’na sorsunlar. Pazartesi Hürhaber’i gerekli yerlere uçurmayı vazife kabul edenler bu yazının yer aldığı Hürhaber’i de gizlememeli.
Bütün ikazlarıma rağmen cennete gitmeyi köpeğini kapıda bırakmak olarak görenler, "tapa”nın anlamını kavrayamayanlar, herkesin ağzına bir parmak bal çalarak siyaset yaptığını sananlar hata yaptıklarını baştan beri bildikleri halde ısrarlı olanlar aday olamaz. Olsa da kazanamaz.
Silivri adayını belirleyecek olanlar bağış tutanağıyla adaylık müracaatı yerine Silivri Halkı’na kulak vermek zorunda. İlçe teşkilatı belirlenmesindeki duygusallık, adaylık içinde geçerli olacaksa vay halimize. Sonuç o şekilde tecelli ederse dillendirdiğim sözümü yazıya döküyorum. Sirkecioğlu hiçbir zaman gizli hain olmayacaktır.
Dilediğiniz gibi kalın. Akıllı olun. Ben partimle ve Silivri’yle övünmek istiyorum. Beni bu zevkten mahrum bırakmayın.
Antalya ve Silivri 2009’da aynı kaderi paylaştılar. En hayırlısı 2014’te tekrarlanması. Antalya Menderes, Silivri Turan.