İlkokulda, müzik derslerinde bağıra, çağıra söylediğimiz bir şarkı vardı; “Bir dünya bırakın'' adında. Hüzünlü, sakin bir tonda başlayıp, sonradan coşan bir ritim. Çocukluğun vermiş olduğu bir coşku olurdu o şarkıyı söylerken içimde. Özellikle de “Oynaya oynaya gelin çocuklar, el ele el ele verin çocuklar” kısmı. Sonuçta çocuk şarkısı, ben de çocuk olduğuma göre eğlenmemde bir sakınca yok. Sonra sonra büyüdük tabi hayat şartları geçim derdi falan filan derken. Çocukluğumuzdaki kadar eğlenemiyoruz şimdi. Gerçeklerle tanıştık işin aslı. Buraya kadar okuyanlar diyecek ki “Yazacak bir şey bulamamış bu hafta Erkut çocukluğunu anlatıyor”. Ben yazmasına yazarım da bunları okuyan bazı kişiler yazılanları kaldırabilir mi? Sosyal mecralarda tur atarken bir fotoğrafa denk geldim de onun için buradan başladım konuya.
Fotoğrafta AK Parti belediye başkan aday adayları bir masada oturmuşlar hepsi el ele tutuşmuşlar fotoğraf çektirmişler. ‘Biz biriz, birlikteyiz bir bütünüz' manası yüklenerek çekilmiş fotoğraf anladığım kadarı ile. Fotoğrafa bakarken ben de samimiyet aradım ama göremedim. Silivri'de geçmiş yıllarda siyasetin dibini gördük biz.
Aynı yolda yürürken kuyunun nasıl kazıldığını göstere göstere öğrettiler. “Haydi şimdi bütün eller havaya'' derken havada kalan samimiyetin hala ayaklarının yere basmasını bekliyorum ben. Siyaset öyle bir şey ki karşı karşıya geldiğinde gülümsemek, arkanı döndüğünde sayıp, sövmek olmuş artık. Hele seçim dönemleri yerelde çarpıcı iddialar ışık hızından daha çabuk bir yerlere ulaşır. Havada kalan samimiyeti biz beklemeye duralım, dedikoduların hızını 3 bilinmeyenli denklem haline getirip çözmeye çalışalım da. Ben de ellerini havada gördüğümüz aday adaylarına sormak isterim; Boğluca deresinin bitimini torunlarım görebilecek mi? 32 yaşındayım yakında bir evlat sahibi olacağım hayırlısı ile derenin üzerinde bulunan tarihi köprünün bittiğini benim torun görebilecek mi? Ben artık bunun derdine düştüm… Ülkede iktidar partisinin gücü arkanızda, “gak” deseniz “guk” denecek bir pozisyondasınız. Hala sağa sola “vatandaş” diye pankart yapıp akılcı olmayan akıl oyunları ile dikkat çekmeye çalışmak nedir?
“Eller havaya” yaparken “bakın elde yok avuçta yok'' mu demek istediniz acaba onu da düşünmüyor değilim. Ki adaylarımız arasında “yoktan var olanlar” da var. Çalışıp didinip bu noktalara gelmek gerçekten kolay değil. Başarabilenleri canı gönülden kutluyorum. Başarı hikayelerini dinlemeyi çok isterim ama “hikaye” tarzı da çok önemli benim gözümde.
Nerelerde kaldığını soranlara, merak edenlere sormak lazım, nereden nereye getirdiniz Silivri'yi? İlla yetki olması mı lazım elinizde? Yetkisizken Silivri'nin gençlerine bir şeyler yapmak elinizden gelemiyor mu? Eksik saymasına ben daha sayarımda cevaplar kısıtlı olunca kendimi de fazla yormak istemiyorum. Ben sorunu biliyorum da çözüm üretebilenleri merakla bekliyorum. Varsa bir çözümünüz işte şimdi tam sırası çıkın anlatın, sorunları hepimiz biliyoruz zaten.
Sığı suyun üzerinde yılanın ağzında bir balık fotoğrafı; fotoğrafın başlığı “Boğulmakta olan balığı kurtaran vicdanlı yılan”… Yılanın vicdanını da biliyoruz, balığın suda boğulmayacağını da. Lakin öyle bir gösteriyorlar ki kendilerini zannedersiniz yılan vicdanın timsali olmuş, balık mağdurun tillah'ı…
Önümüzdeki yerel seçimlerde ellini havaya kaldırıp oy pusulasına mühür vuracak olan Silivri seçmeni, ben bu konuda dikkat kesilmeyi daha doğru buluyorum… O mührün nereye vurulduğu çok önemli... Mutlu, huzurlu hafta sonları diliyorum…