Ahmet Yücegök

YEREL SİYASET 1



Geçtiğimiz haftaların birinde bu köşede yazmıştım. Demiştim ki, "Aslında Çayırdere Muhtarı istemeyerek, başka maksatlıların davalarına meze oluyor”

Hala aynı düşüncedeyim…

Muhtarımız farkında mı, bilemiyorum…

Aslında… Bilemiyorum dediğime de bakmayın, az biraz biliyorum "kulağıma geldiği kadarıyla, bazı basın adına konuşanların, Belediye ile olan meselelerini bilmeden, bir yerlerde, birilerine, Silivri Belediyesi yönetimi hakkında ağır laflar” ediyormuş…

Yani… Eleştirinin ötesinde laflar…

***

Anlaşılıyor ki…

Muhtarımız, yeni dönemin farkında değil…

Yasa çıkalı neredeyse iki yıl olacak. Yani, 2012’de. O günden bu yana Muhtarlığın tüzel kişiliği kalktı, Muhatlığa ait tüm borç ve alacaklar ve idari işer Silivri Belediyesine devredildi. 30 Mart 2014 seçimleri sonrası da her şey sona erdi…

Böyle olması da Silivri Belediyesinin isteği değildi, hiçbir zaman böyle olmasını istemedi. Silivri Belediyesi yönetimi, tam tersine Köy Muhtarlıkları ve Belde Belediyelerin yok olmasına şiddetle karşıydı. Hep karşı oldu. Hala da karşı. Ama, yasaları da uygulamak zorunda…

Bilmem anlatabildim mi?

DÜVE MESELESİ

AKP’nin Derneği ziyaretinde…

İlk defa Silivri Muhtarlar Derneği Başkanının tavrını beğendim. Tam, (12) yıldır, ezici bir çoğunlukla iktidarda olan AKP’ye karşı ilk defa doğruyu söylemiş.

Geçmişte "düveler” üzerinden oy istediği partisine isyan etmiş belli…

GÜVENMEK

Silivri Belediyesi Çöp İhalesi meselesi üzerine habere gözüm takıldı…

Okuyunca… Haberden daha çok acaba "şaibe mi var?” izlenimini alıyorsun...

***

Kafaları karıştırmak yerine…

İhalede herhangi bir şey varsa ismiyle cismiyle söylenmeli…

Ne olmuş? Kim ne duymuş?

İhale ile ilgili elimizde neler var?

İsimler… Belgeler… Hiç biri yoksa… O zaman…

Bunun adı, haberden ziyade "belli bir merkezin çamur izi kalsın türünden ürettiği veya yarattığı” algı operasyonudur…

***

Öyle böyle değil. Samimi olarak söylüyorum…

Silivri’de yaşayan biri olarak, sabahları ilk okuduğum gazete yerel. Sonra, Ulusal gazetelere bakarım. O bakımdan, benim için Yerel Basın gerçekten ilk tercih…

O bakımdan, Yerel Basınla ilgili olarak, basında görev yapan arkadaşlara, eğer zaman, zaman serzenişte bulunuyorsam, amacım "debbağ en çok sevdiği deriyi dövermiş” misali bir eleştiri…

Yani… İstiyorum ki…

Yerel basın güven kaybetmesin…

İstiyorum ki… Her sabah ilk, elime aldığım yerel gazetemi, çevremde göremediğim veya ulaşamadığım bir olayı, güvenerek okuyayım.

TEK VE ÖTESİ

Silivri TEK’e uzun zamandır gitmemiştim. İşim düşmedi. Hafta içinde bulunduğum mekanda elektrikler kesildi. Hem de 1-2-3-5 ve 6. katlarda var, bir tek bizim bulunduğumuz 4. katta yok. İlk aklıma gelen ajandamdaki ARIZA numarasını çevirmek oldu. Bir düştü ama açan yok. İki yine düştü ama yine açan yok. Üç, yine düştü ama yine açan yok. Olacak iş değil. Elektrik işi ile ilgili arkadaşın birini arıyorum "arıza” düşüyor ama açmıyorlar. Normal mi, diyorum. "O numara yanlış, o eski numara, şimdi özelleşti” deyip yeni numarayı verdi. Onu da aramaya başladım. Bir, iki, üç. Sonuç ayni. Hele de bilgisayarda işin varsa "çıldırma da dur.” Ne yaparsam yapayım sonuç sıfır. En garanti yol olarak "taksi durağına gidiyorum” gideceğim yeri söylüyorum. Çarşıdan oraya gitmek gerçekten zor. Yeri de ters. Taksi tutmasam, oraya kadar yürüsem bile vardığım noktada üst geçitten geçmem gerekiyor. Çünkü, E-5’in Kuzey tarafında. Eee "Ne var bunda”diyebilirsiniz de bildiğiniz gibi değil hava hem çok fazla sıcak, hem de nem oranı çok yüksek, sırılsıklam oldum…

***

Taksici dostumla günlük konular üzerine konuşarak TEK’in bulunduğu yerin karşısına geliyoruz. Üst geçit var. Oradan karşıya geçmek öyle kolay değil. İlk önce büyük bir yokuş çıkıyorsun. Sonra az yürüyeceksin, ardından iniş başlıyor. Sonuçta, geçtim geçmesine ama ölümü göze alıp, üst geçidi kullanmayıp, telleri atlayarak geçmeye çalışanlara hak verdim neredeyse…

***

Aslında, Çorlu durağı dediğimiz yerde, Fevzi Çakmak Caddesi’nin karşısındaki KİPA’ya geçmek için çoğu zaman "Feyyaz Altınorak Üst Geçidi” yerine, üst geçidin altındaki telleri atlayanlara çok kızıyordum ama bu defa hak verdim. Olmaz kardeşim. Bu kadar kısa mesafe için bu kadar tepeye çıkılıp inilmez…

***

Sonuçta, oraya vardım…

Şimdi…

TEK’in Silivri bürosundayım. İlk olarak kapıdaki bir görevliye "talebimi” iletiyorum. Bayan hizmetli "bilmiyorum, ilerde ki çay yapılan o yere sorun söylerler” dedi. Çay ocağında iki kişinin muhabbetini bozuyorum "arızaya bakan bölüm nerede?” diyorum. Onlarda az ilerde deyip ilerideki iki kapıyı işaret ediyorlar. Gayet sakin "peki” diyorum. Az ilerdeki o iki kapının birine yöneliyorum. Ama o ne? İçerdeki iki görevliden biri hafifçe doğrulup "beyefendi yanlış yere gelmişsin” arıza bölümü karşı binada” dedi. Bina dediği de "BARAKA” gibi yer. Aslında kendi oturdukları bina denilen yerde BARAKA… Neyse, o dediği karşı binaya ulaşıyorum. İki gencin bir masa etrafında oturduğunu görüyorum. Yüzüme bakmıyorlar ama yine de cesaretimi toplayıp "arızaya bakan bölüm burası mı?” diye soruyorum. Telefonun başında oturanı hafifçe yan dönüp "adresinizi alayım, telefon numaranızı alayım, bir de ne arızası var. İçerde mi, dışarıda mı?” demez mi. İçimden "ya sabır çektim”. Cebimdeki mendilden bir tane çıkarıp hafifçe terimi siliyorum. Adresi ve telefonumu söylüyorum. "Ne zaman giderilir?” diyorum. Cevap "elemanlar saha da ne zaman oraya giderler bilemem” diyor. Peki, "bu gün olur mu?” diyorum. "Olur”, diyor. Yavaşça dışarı çıkmaya yeltenirken, yine cesaretimi toplayıp "sizin arıza dediğimiz numarayı aradım, düştü ama açan yok” dedim, demez olaydım, "ne zaman?” dedi. Meğer telefona o bakıyormuş. Belki eski numara da çalışıyordur, diye "iki numarayı da aradım açan yok” dedim. "Kusura bakmayın, bey kardeşim” dedim. Telefonun başında olup adresimi yazanla konuşurken onun yanında bulunan, orada ne yaptığını, ne için orada olduğunu bilmediğim kişi "arıza numarası merkezi, tek bir numara var” dedi. Elindeki bir aletle bir şeyler yaptı, telefonu çaldırmaya başladı sanki ben "aradım ama açan yok” derken yalan söylemişim gibi, onu ima edercesine "bak nasıl ses çıkarıyor, demek sen aramamışsın” dercesine imalı, imalı bana doğru öyle bir baktı ki anlatamam, zaten kapıya doğru yönelmiştim, arkama bakmadan kendimi dışarı attım… Oh be…

***

Dışarısı alev, alev yanıyor sanki.

İstikamet Uğur Mumcu Meydanı…

Sıcak, mıcak ama olsun, yürümek iyi gelir, biraz da yokuş aşağı, ağır, ağır Konurlar Alt Geçidindeyim. Trafik her zamanki gibi. İki hamle de kendimi karşıya atıyorum. Fevzi Çakmak Caddesindeyim. Araç trafiğinden fazla, insan trafiğini görüyorum. Sağlı, sollu dükkânlar. Boş yer yok…

Dükkan arayan bir arkadaşla karşılaşıyorum "kiralar uçmuş” diyor. Bulup bulmadığını öğrenemedim. Ne yaptı bilmem…

İLGİNÇ KURNAZLIKLAR

Uyanık 1…

Silivri merkeze uzak Mahallelerin birinde kişi ahır yapmış. Büyükbaş hayvanlarını orada bakıyor besliyor. Kısaca kişinin işyeri orası…

İşyerine elektrik lazım, su lazım…

İşyeri sahibi TEK ve İSKİ’ye müracaatta bulunuyor. Ama o ne?

Her iki kurum da binanın iskânı olmadan veremem diyor. Ve ekliyor "Silivri Belediyesinden bir kağıt getirirsen verebilirim” diyor. İşyeri sahibi olacak kişi o dediğini basit bir şeymiş gibi değerlendirip, doğru Silivri Belediyesinin yolunu tutuyor. Silivri Belediyesi de "o kurumların istediği yapmış olduğun binanın ruhsatı” diyor, doğrusunu söylüyor ama işyeri sahibi olacak arkadaş bu defa "hayır ruhsat değil, küçük bir yazıymış” diyor. Sonuç yine sıfır.

Tekrar TEK ve İSKİ’ye gidiyor…

Uyanık TEK ve İSKİ görevlisi…

Vatandaşı Silivri Belediyesine gönderme nedeni, yasal durumu ortaya çıkarmak değil "elektrik ve su alamama” nedenini Silivri Belediyesine yüklemeye uğraşıyor…

Uyanık ya…

***

Uyanık 2…

İmar alanı dışında (100) Dönüm tarla almış kağıt üstünde parsellemiş. Yine kağıt üstünde Tapu Dairesine gidip hisseli tapuya çeviriyor. Satıyor. Alan kişi inşaat meselesini sorarsa bir şeyler söylüyor, sormaz ise hiç laf etmiyor. Alınan bu yere, alan kişi inşaatını yapıyor. Yan komşudan biri "şu adreste kaçak inşaat yapılıyor veya yapıldı”. Diye ihbarını patlatıyor. Ardından Zabıta ve tutanaklar. Ardından vatandaş tekrar "Silivri Belediyesine” geliyor. Aslında şikayet olmasa bile yarın elektrik ve su almak için sorun yaşayacak…

Satan kişi bunların hiç birini alıcıya açıklamıyor…

Uyanık ya…

***

Uyanık 3…

Şu veya bu nedenle "çok zor durumda” olduğunu söyleyerek, Belediyeden yer talep ediyor. Talebini iletirken de "evimin, çocuklarımın ihtiyacı” diyor. Talebi alan da nihayetinde insan. Çoluğunun çocuğunun nafakasını çıkarsın, diye, yetkisi dahilinde, uygun bir yer tahsis ediliyor. Aradan birkaç ay geçiyor. Bakmışın ki resmen olmasa bile "gayri resmi” "devretmiş”…

Uyanık ya…

***

Uyanık 4…

Çalıştırdığı dükkân veya büfe önüne sandalye, masa koymak istiyorum, diyor. Belediye de belli bir bedel karşılığında "tamam” diyor. Buraya kadar sorun yok. Bir gün sonra o masaları koyduğu yerde bir de dondurmacı görüyorsun, "kim izin verdi” diyorsun, cevap çay bahçesi, büfe veya dükkân sahibinden geliyor "o dondurmalar benim” diyor. Oysa sonradan anlaşılıyor ki "dondurmacı orada kiracı” bir sezon için ödediği kira da az buz değil…

Uyanık ya…

***

Kişi şu veya bu nedenle Belediyeden "4x4 ebadında” büfe yeri almış. Bir kaç gün sonra "önüne iki sandalye, bir masa atıyor. Ardından, iki masa ve sandalyeler geliyor. Bir hafta içinde "kocaman bir çay bahçesi” oluvermiş…

Uyanık ya…

***

Haaa… Bütün bunlardan şu çıkmasın!

Silivri sahilindeki işletmelerin para kazanmalarından rahatsızlık duyuyorum. Asla ve asla öyle bir şey olamaz. Amacım, düzgün, yasalara, koyulan kurallara uyan işletmeleri korumak ve haksız rekabetin önüne geçmek…

Bilmem anlatabildim mi?

TAMAMEN DUYGUSAL

Söylemekten "dilimde tüy bitti”

Ne var ki… Konuyu gündemde tutmak için yazmaya devam…

Namı değer "tapusuz köyler meselesi” çözülene kadar "analarını ak sütü” kadar hakkettikleri tapuları ellerine geçene kadar olayın peşini bırakmayacağım…

Bazı "güce tapan” kendini bilmezler yazsan ne olur, diyebilirler. Ama olsun önemli değil…

Onların görevi güce karşı, haklının yanında olmak değil, tam tersine onların görevi gücü elinde bulundurana "yalakalık, dalkavukluk” yapmak. O nedenle, herkes görevini yapıyor ve yapacak…

***

Meclis çalışmalarına devam…

Lakin… "Torba dolmuş” deniyor…

Hatta… "Çuval dolmuş…”

Lakin… Çuval dolmuş olsa bile, mazeret kabul edilmez. Kıyısında köşesinde bir yere tıkıştırılır. Çünkü, "Tapusuz Köyler Meselesi” öyle ağım şahım bir mesele değil, ucunda rant meselesi yoksa tabi…

***

Meclis seçim nedeniyle çalışmalarına ara vermiş, yasal düzenleme devam ediyormuş, Meclisteki adı TORBA olan yasaya, bilhassa, iktidarın önergeleri ile genel kurulda ilaveler yapılabilirmiş…

***

Sahi… Duyduk ki…

Bölgemiz AKP Milletvekili "Tülay Kaynarca” geçtiğimiz hafta Silivri Belediye sınırları içindeymiş. Birileri görmüş…

Sebebi ziyareti... "Cumhurbaşkanlığı seçimi”ymiş…

Yani… Bulunma nedeni, Bölge sorunları ile ilgilenmek değil, Milletvekili seçilmesine vesile olan iradenin adaylığını desteklemekmiş...

Yani… "Tamamen duygusal”…

GÜNE UYAN

"Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öpmek zorunda kalabilirler.”

(ANONİM)

KISA-KISA…

  • Bakanlığın Buğday fiyatlarının açıklamasını yapmaması nedeniyle, Toprak Mahsulleri Ofisi alım yapamıyormuş.
  • Merkez Kuyumculuktan, Silivri’ye geleceklerine dair çıkan haberler "fos” çıkmış, "konkordato” talebinden de ses seda çıkmıyormuş.
  • Uğur Mumcu Meydanındaki "dev led ekran” Silivri’nin ihtiyacını karşılamıyormuş, aynisinden "sahile” takılıyormuş…
  • SFA adıyla tanınan buzdolabı fabrikasında eskiden 1000’e yakın kişi çalışırken sayı 400’e düşmüş, yetmemiş onları da işten, yetmemiş fabrika tamamen kapanıyormuş.

YORUM YAP