Nisan ayı...
Baharın en yaşanası ayı.
Yağmurların bol olduğu ve altın sayıldığı bir ay olarak geçer eski çiftçilerin defterinde. Nisan ayının ortalarındayız ve yağmurlar devam ediyor…
Bu yıl su sorunu çekmeyeceğiz…
***
Silivri’den çevre ile ilgili kötü bir iyi bir kötü haber!
Önce kötü haber…
Mimar Sinan Köprüsü tarafından gelen derenin denizle birleştiği yerde denizin almış olduğu renk…
Kötü haberi duyan ve bize ulaştırmaya vesile olan…
Yine… Silivri Çevre Derneği… Dernek Başkanı… Silivri’de turuncuya boyanan denizin faillerini bulmuş ve gereken duyuruyu yapmış…
Onun görevi bu kadar…
Bundan sonrası… Yetkili ve sorumlular…
Ve… Silivri’de yaşayan tüm vatandaşlar…
İyi haber ise… Bilindiği gibi Silivri’nin Boşnak Bahçe diye adlandırdığımız sahili bu kışın, Silivri tarihinde ender görünen lodos yüzünden çok fena olmuştu. O güzelim düzenleme berbat olmuştu. Bakarken içimiz acımıştı. İşte orası eski düzenlemeden daha da güzel hale geliyor…
***
Silivri’de Belediyece yapılan kültürel etkinliklerden biri…
Bir belgesel üzerine…
Yapılan söyleşi… "H.Yüksel Hançerli’nin objektifinden İstanbul 1968” 1970’li yıllara ait fotoğraf karelerin yer aldığı bir çalışma…
Herkesin görmesini isterim. Bilhassa belli yaştakiler.
Genel de olduğu kadar Silivri özeli…
Bir dönem… "Değirmenköy Olayları” diye anılan görseller…
1970’li yılların "Gençlik Lideri” olarak döneme adını yazdıran Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının geçtiği fotoğraf karesine bakıyorum…
Kimler yok ki!
Gençlerin ellerinde yalnızca gazete ve kitap görüyorum…
Gençlerin konuşma yaptıkları, kahvehaneler önündeki, fotoğraf karelerinde Değirmenköylüleri görüyorum…
Kasım 1969 Değirmenköy adlı fotoğraf karelerine iyice baktığımda, o yıllarda Değirmenköy’ün sosyal ve ekonomik durumunu anlayabiliyorum...
Fotoğraf karesinde gözüme çalınan Zafer Çayevi-Mustafa ve Raif Kardeşler’i çok merak ettim, akıbeti hakkında, en yakın zamanda, o dönemin canlı tanığı olan dostlardan öğreneceğim…
***
Güncel bir yerel haber…
Silivri Belediye Meclisinin AKP’li Üyesi Lütfü Vardar partisinden istifa etmiş. Bağımsız kalmış…
Böylesine bir "istifa” Silivri gibi bir yerde kolay değildir. Çünkü, böyle bir karar sonrasındaki gelişmeleri göze almak meseledir…
Lütfü Vardar, yakından tanıdığım biri…
İnsani yanı… İnanılmaz derecede güçlü olan biri olarak tanıyorum…
Birkaç yıl önce Silivri Belediye Meclisi Denetim Komisyonu seminer çalışmaları bağlamında, birlikte Afyonkarahisar’a gitmiştik. Türkiye Belediyeler Birliğinin Organize etmiş olduğu bir etkinlikti…
Üç gün boyunca…
Bir otelde çalışmalarımızı sürdürdük…
Ayrı partilerden olmamıza rağmen, çalışmalarımız güzel geçmişti…
Yanında…
AKP’den başka meclis üyesi ve sade üye arkadaşları da vardı. Afyonkarahisar’daki bir otelde, Silivrililer olarak, sorun yaşamadık…
Özetle… Lütfü Vardar için söyleyebileceğim…
Bir fikri… Körü körüne savunan, fanatik biri değildi…
***
Dikkatimi çeken bir başka yerel haber, Silivri Ülkü Ocakları kaynaklı…
Haberin başlığı…
"Turizmin bu şekilde hareketleneceğini düşünmek gaflettir” diyorlar…
Neye karşılık? "Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ın "Din Turizmi” adı altında Ortodokslara yapmış olduğu davete karşılık... (Gayet tabii ki, benim bu itiraza katılmam mümkün değil.)
Ayrıca… Öneri olarak… "Silivri Belediye başkanı Silivri’yi kalkındırmak ise "limanı düzenlesin, halk plajları v.s. gibi daha başka projelerle deniz turizminin canlanmasını sağlarsa Silivri esnafına daha faydalı olur kanaatindeyiz” demişler…
İyi haftalar…
VE YAPAYALNIZLIK
"Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin, Ermenilere karşı Soykırım Uyguladığına dair kararı kabul edildi.”
Ulusal çapta ve en güncel haber…
Peki… Girmek için her şeye katlandığımız bu Avrupa Topluluğu niye böyle bir karara imza attı?
Avrupa Parlamentosunun bu kararına karşı bizim yöneticilerimiz ne yaptı?
Karar öncesinden ne yaptı? Sonrasında ne yaptı?
***
Hatırladığım kadarıyla…
Cumhurbaşkanımız, Kazakistan’a giderken ayaküstü vermiş olduğu demeçle "Karar önemli değil, bir kulağımızdan girer diğer kulağımızdan çıkar” dedi…
Başbakanımız?
Cumhurbaşkanına doğru başını çevirerek "Kararı kabul etmiyoruz” dedi…
Avrupa ile İlişkilerden Sorumlu Bakan, "Karar yok hükmündedir” (ne anlama geliyorsa) dedi.
Başınızı iki avucunuzun içine alıp düşünün...
Bizi kimler yönetiyor…
Ve bu yönetenlerin, iktidarını kaybetmemek için neler yapabileceğini…
***
Ülkeyi yönetenler…
Dün "Komşularımızla sıfır sorun” sözleri ile çıktıkları yolda en son geldikleri nokta bu.
Yani; sıfır komşu… Bu da "yalnızlık ötesi, yapayalnızlık” demek değil mi?
NE YANİ YALAN MI?
Bu ülkenin tarihinde bir dönüm noktası olan "Gezi Parkı” olayına ait yargılamalar vardı hafta içinde. O günlere ait, İstanbul Büyük Şehir Zabıtalarının çadırları nasıl yaktıklarına dair görüntüler belleklerde…
Güneydoğu’dan bir olay…
Başka bir zamanda kaçakçılık yapan (34) kişinin vurularak katledildiği Roboski’de bu defa onlarca katır yine, vurularak öldürülüyor. Ortalık "Orada ne oluyor?” diye bastırınca, vali payeli kişi "Vurulmadı, onlar kayalıklardan yuvarlandılar, yani intihar etmiş olabilirler gibi bir şey” diyor. Ortalık daha da karışıyor. Henüz İstanbul’un en korunaklı yeri olan İstanbul Adalet Sarayında meydana gelen elim olayın üzerindeki sis perdesi aydınlanmadan bu defa AĞRI olayı patlıyor. Genel Kurmak Başkanlığı, HDP sözcüleri kaynaklı haberler, görüntüler ve olayın geçtiği yerden alınan yerel haberler olayın doğal olmadığı yönünde… Bir tek eski İçişleri Bakanı ve AKP Sözcülerinin olayın PKK kaynaklı olduğu yönünde…
***
Yıllarca Silivri Hapishanesinde yatırdıkları Muvazzaf Asker, Emekli Asker ve çok değerli bir sürü bilim adamı ve aydını "size yapılan kumpastı” deyip salıveriliyor. Yapan da "Paralel Yapı” dedikleri ne olduğu belirsiz birileriymiş. Suçu, (11) Yıl birlikte çalıştıkları o yapıya yıkıp ortalıktan sıvışıyorlar. Başka bir zaman ve yerde, iyi olan ne varsa, "her şeyin yetkilisi ve sorumlusu biz” diyorlar ama böyle bir olayda sorumlu "paralel yapı” diyorlar…
***
Bu gün Ülkeyi Yönetenlerin yetkili ve sorumlu olduğu…
• Kırıkkale’de (25) kişi…
• Hızlı tren denemesi yapıldı otuz küsur kişi…
• SOMA Maden Faciasında (301) kişi…
• Silivri Hapishanesinde ölenler…
• Ermenek’te (18) kişi…
• Ve daha birçok vaka…
Hiç birinin hesabı verilmiş değil…
Nereden anlıyoruz?
Çünkü… 17-25 Aralık yolsuzluk Operasyonu sonrası istifa eden (4) Bakan haricinde bir tek BAKAN istifa etmedi… Yalan mı?
ÖYLE DEĞİL Mİ?
Eskiden… Ülke yönetiminden Başbakanlar sorumluydu…
Şimdi… Kağıt üstünde hala başbakan sorumlu…
Ama görünürde öyle değil…
Anayasaya göre tarafsızlık üzerine yemin etmiş bir Cumhurbaşkanı olan kişi yönetiyor…
Peki… O zaman… "Başbakan ne yapıyor?” denebilir…
Cevabını… HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş veriyor… "O kendini başbakan zannediyor o kadar” diyor… Öyle değil mi? Ne dersiniz?
***
Sahi… 17-25 Aralık meselesi ne oldu?
Yani… Öyle bir olay olmadı mı?
Onun da mı faili belli değil?
Yoksa… Gördüklerimiz serap mıydı?
***
Peki… 17-25 Aralık sonrasında…
İlk anonslarda "Destan Yazdılar” dedikleri polislerden binlercesi sağa sola tayini yapıldı. Onlarcası da içeri alındı. Hala da her gün operasyonlar yapılıyor. Yakalananların bir kısmı tutuklanıyor. En son aldığım duyum. Polis şeflerinden binlercesi emekli ediliyormuş…
Hâkim ve Savcılar darmadağın…
Ve inanın televizyonlarda gördüğümüz ayakkabı kutuları ve çıkan paralar konusu muallakta…
Hala o paralar niye oralarda saklanıyordu öğrenmiş değiliz…
O güne kadar destan yaratan o polise nazar mı değdi?
Sonuç! Bütün bunlar için, ne dersiniz?
PARTİ İÇİNDE PARTİ OLMAZ
Bu gün… Hiçbir önyargıya kapılmadan…
İçimden geldiği gibi ilk aklıma geleni yazmak istiyorum…
Konu: Örgüt ve Örgütlülük üzerine…
***
"Kontrolsüz güç, güç değildir” yazısını, bir yerde okumuştum…
Bu sözleri… Siyasete uyarlayalım isterseniz…
Düşünün ki… Bir parti çok güçlü isimlerle seçime giriyor…
Seçimi kazanıyor… Sıra işe geliyor… Ama o ne?
Kimse, kimseyi dinlemiyor… İsteyen istediği yerde, istediği lafı ediyor. Bulunduğu yerin farkında olmadan, partisini düşünmeden, öfkelendiği kişiye olmadık şeyler söylüyor. Hem de medya aracılığı ile...
***
Parti demek, örgüt demektir…
Örgüt demek, güç demektir…
Parti bir tüzel kişiliktir…
Yani… Tüzüğü vardır… Programı vardır…
Herkes oraya üye olmadan önce, o program ve tüzüğe uymayı iki şahit huzurunda taahhüt etmiştir. Tıpkı nikâh gibi… Bütün bunların direk veya dolaylı olarak görüşüleceği, açık, açık konuşulacağı veya olması gereken bir sürü kurulları mevcut, o parti denilen örgütte…
Kısaca dostlar…
Parti içinde parti olmaz…
PİKNİK MESELESİ
Havalar ısındı… Mazeretimiz kalmadı…
Fırsatı kaçırmamak lazım… Havalar geç ısındı…
Öyle görünüyor ki… Baharı görmeden yaz gelebilir…
O nedenle… Güneşli günleri "kaçırmayın” derim…
SES SOLUK YOK
Epey önceydi…
Danamandra, Sayalar ve Çayırdere Mahallesi Muhtarları ile AKP İlçe Yönetiminden Başkan Vekili Halit Girgin’le birlikte Ankara’ya gidilmiş, Bölgemiz AKP Milletvekili olan Tülay Kaynarca ile tapu ve ecrimisil sorunun konuşulmuş, kendisinden "yasa teklifi” sözü alınmış dendi. Ki, bu söylediklerim son Torba Yasa öncesiydi…
Neyse…
Sözde yasal düzenlemeden bu güne kadar ses seda yok…
En azından ben duymadım…
Kanun teklifi ne oldu?
Yani… Verildi mi? Verilmedi mi?
Ses soluk yok… Ne oldu?