Silivri Uğur Mumcu Meydanından geçen yol "Ana Artel” sayılıyor, dolayısıyla İstanbul Büyük Şehir Belediyesi yetki ve sorumluk alanı içinde ve dolayısıyla orada görev yapanlar da İBB’nin . Yani, yolu yapan Silivri Belediyesi parkeden araçlardan parayı toplayan İBB …
Keza İSKİ , İGDAŞ Silivri’de ama yetki ve sorumluluk İBB’de …
Demem …
Kurumlar arası yetki kargaşası olduğu hepimizin malumu…
***
Havalar ısındı …
Bir taraftan denizde yosunlar çürüdüğü için sahile vuran o çürümüş yosunların kokusu bir yana lağım kaçakları öbür yana, sahilde gezmeye cesaret ister…
Oysa …
Sahil düzenlemeleri, çay bahçeleri, Parkları, balık lokantaları ile artık cazibe merkezi haline geldi …
İşte bu nedenle …
Silivri’de nereye baksan karşında "Silivri’de Yaşamak Güzeldir.” Pankartını görmek mümkün….
Ama…
Bir Boğluca Deresi ve etrafında meydana getirdiği o pis koku …
Ki, bu dere ve kokuya neden olan lağım akıntılarını yok etmek İSKİ’nin sorumluluk alanına giriyor…
Zaman, zaman lağım patlakları oluyor vatandaşın ilk aradığı , ilk başvurduğu kurum Silivri Belediyesi haklı olarak. Silivri
***
Geçen haftalarda yapılmadığı için "homurtular” var dediğim İlçe Örgütü Toplantılarından CHP’nin olanı yapıldı …
1 MAYIS -1976’DAN 2014’E
Taksim Meydanı işçi sınıfı tarihinde çok önemli yer tutan bir meydan . Meydanda ilk yığınsal 1 Mayıs kutlamasının yapıldığı yıl 1976 , gidememiştik ama çok üzgündük o güzel günüortak dünya görüşüne sahip olduğum yığınlarla paylaşamamıştım…1977’de ayni yerde yapılacak kutlamalara mutlaka gitmeliydim.Aylar önce sendikalarda hazırlıklar başlamıştı.İlk yığınsal 1 Mayıs kutlama DİSK’in öncülüğünde yapılmıştı,çok güzeldi.O güne kadar değişik sendikalarda,değişik mekanlarda örgütlü olsa bile bir araya gelemedikleri için gücünü bilmeyen İşçi sınıfı ilk defa örgütlü gücünü görmüştü. Yol arkadaşları , yoldaşları ile bir aradaydı. Çoktular. Haklarını alma iradesi kendi ellerinde olduğunun farkına vardılar. İşçi önderlerinin, emekçilerin Taksim Meydanını üzerinde ısrarının birinci nedeni bu. Yani, nasıl ki Cumhuriyet Bayramı kutlaması 29 Ekim’de ve Atatürk Meydanında yapılıyorsa bu da onun gibi bir şey…
***
Yıl 1977 …
Bu defa daha yığınsal olacağı belliydi. Lakin, DİSK’in öncülüğüne itiraz eden bir guruplar vardı. Aylar öncesinden başlayan inatlaşma gittikçe tırmandı., DİSK yönetimi, bu guruplar dahil herkese, alandan sorumlu komitenin koyduğu kurallara uyulması için çağrı yaptı. Aylar öncesinde başlayan bu gerginlik ,provokatörler için bulunmaz bir ortam yaratmıştı. Bu provokasyona açık durum daha sonra provoke edilmiş istenen olmuştu...
Sabahın köründe öbek,öbek toplanan guruplar ,öyleye doğru hareketlendi , Taksim!e doğru yürüyüş başladı. Sendikalar alana ilk girenlerdi ve sıralar halinde giriyorlardı önceden belirlenen yerlerine. Bizim sendikamız ortalarda bir yerde alana girdi. Ayrılan yerde ortalardaydı. Sonradan gelen sendika ve dernekler önümüzden geçip alandaki yerlerini alıyordu. Saat (17) olmuştu, gurupların yarısı alana yarısı girememişti. Bir taraftan da Saraçhane tarafından gelen, daha önce bahsettiğim DİSK yönetimi ile sürtüşmesi olan gurupların bir ucu Taksim’de öbür ucu Saraçhane’ye uzanıyordu neredeyse.O guruplar alana girmek istiyordu, bu arada da , DİSK’in tespit ettiği sloganlar yerinekendi sloganlarını haykırıyordu. Disk’in görevlilerin uyarıları oldu ama dinlemiyorlardı. Görevli barikatını zorluyorlardı. Henüz alana girişler tamamlanmamıştı DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler günün anlam ve önemi üzerine konuşmaya başladı. Sular İdaresi denilen Saraçhane’den gelen gurupların olduğu yerde itiş kakışlar devam ediyordu.
***
Silivri’ye son araba saat 19.00’da Aksaray Meydanından kalkıyordu. Taksim’den Silivri arabalarını olduğu yere giden araba bulmak imkansızdı. Bizde 18.30 gibi alandan çıktık koşarak Aksaray’a gittik. Yetiştik. Araba da Radyo var ve açık, haberleri dinliyoruz , spiker "Taksim’de ortalık karıştı, her taraf toz duman içinde Kemal Türkler’in konuştuğu kürsünün karşısındaki Otelden ve Sular İdaresi denilen yerden olmak üzere iki taraftan birden silahlar patladı, çok sayıda yaralanan ve ölen var " o acı haberi veriyor. Henüz Topkapı’ya varmamıştık. Bizler o toz duman içinde değildik ama haberleşme imkanımızda yoktu. Henüz cep telefonları yoktu. Evdekiler endişe içindeydiler ve o an yapılacak bir şey yoktu. Netice de eve geldik , işte o an hala gözümün önünde …
***
İşçi sınıfının üzerindeki hantallık kalkmış, Türkiye genelinde hareketlenme tırmanıyor, Öncülük yine DİSK’da …
DİSK’in en güçlü olduğu yıllar …
Taksim Meydanı bu yıl ki gibi (10) binlerce Polisle korunmuyor. İşçiler, sabahın köründe bulundukları yerlerden belli yerlere toplanmıştı.Orada düzenli bir şekilde Taksim Meydanına girecekler. Her sendikanın toplanma yeri belli, DİSK’in güvenlik görevlileri düzeni sağlıyor.
Kazancı yokuşu . Sular idaresi …
Şimdi …
1976’dan 2014’e tam (38 ) Yıl olmuş …
Ne kadar geliştik dersek diyelim doğru değilmiş, eğer doğru ise bu gelişme yönetime yansımamış demek ki , ya da yönetime tırmanan yollar tıkalı demektir .
Sayın Başbakan ve onun oluşturduğu havuz medyasından , mesleği"gazeteci " diye geçen bazıları kanal , kanal gezerek Başbakanı haklı çıkarmaya uğraşıyor. Efendim niye "Taksim” "bak ne güzel adam Yenikapı” diyor, gidin oraya "İyi de niye Taksim değil . Yasaklanmadığı (3) yıl, o gün o meydan rengarenk bayram yeri gibiydi, kimsenin burnu da kanamamıştı. Oranın esnaf için de, en güzel gündü o gün …
Bu gün niye yasaklıyorlar. Niye "Gidin Yenikapı’ya” diyorlar. Bence "zurnanın zart dediği yer burası” bu soruların cevabında … Omeydanda (34) şehit vermiştir işçi sınıfı, ısrarı da bundandır…
Peki …
İktidardakiler niye ısrar ediyor. Niye orada olmaz diyor ?.
Geçen yıl "inşaat” bahaneydi bu yıl "güvenlikli” değilmiş, dükkanların cam çerçevesiymiş v.s…
Peki …
Demokrasinin var olduğu bir ülkede iktidarların görevleri bunları sağlamak değimlidir ?.
Gerekçelere bakar mısın ?.
Neyse …
1976’dan 2014’e değişen , 1976da Vali bu kadar zalim davranamıyordu.
GENEL SİYASET
------------------------
Türkiye tarihinde hiç bu kadar küçük düşmemişti …
Sözün özü, girmek istediği , girebilmek için (50) yıldır , girmek , ortak olmak için çabaladığı bir topluluğun liderlerinden bir ülke Almanya , onun Cumhurbaşkanı geçtiğimiz hafta ülkemizi ziyaret ediyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, muhalefet lideri ve birkaç yeri daha ziyaret ediyor. Başkalarında sorun yok ama Sayın Başbakanla görüşmesi ülke sorunu haline geldi. Alman Cumhurbaşkanının ülkesinde, halka arzı ne şekilde yapıldı bilemiyorum ama bizim "havuz” medyasında iki ülke meselesi haline getirildi…
Şöyle geriye doğru bakıyorum…
Sayın Başbakanın ülke içinde ve ülke dışında izlediği yola bakıyorum. Son günlerde gelişen olaylara bakıyorum. Hiç şaşırmıyorum. Ülke insanlarını bir birine düşman ettiği yetmiyor ,bu hastalık gibi bir şey…
Henüz "Paralel Yapı " olayı ortada . Ondan nemalanma henüz bitmemişken bir yenisi ortaya çıktı,dada doğrusu yaratıldı. Yaratılıyor.
Diktatörlerin yöntemi hiç değişmiyor…
Her zaman bir düşman yaratacak kendine , destek olan kitleyi anca böyle kandırıyor, afra tafra yaparak, efelenerek
İstanbul Valisinin 1 Mayıs’la ilgili demecini okuyorum.
Demokrasinin var olup olmadığının çok açık ifadesini görüyorum.
Sayın Vali kendini Taksim Meydanın patronu görüyor. Ayni zamanda ,Türkiyeli İşçilerin ve toplum örgütlerinin onun dediklerine uymak zorundaymış , onun aylığını veren bu hükümete tabi olduğunu , o hükümetin o parayı kimlerden aldığını bilmiyor gibi patron benim diyor. Emrinde olduğu Türk insanı değil de Sayın Başbakanı dinliyor.Papağan gibi tekrarlıyor. Kafası basmıyor değil tabi ama "biat” kültürü ile yetişmiş ama halka değil kafa yapısı olarak birlikte olduklarına …
BU MESELE BİTSİN
"Sayın Başbakanın Belediye Başkanı iken aldığı bir cezadan dolayı Tekirdağ’ın Saray İlçesinde ki hapishaneye giderken konvoydaki arabaların camlarında "Bu Şarkı Bitmez” yazısı dikkatimi çekmişti …
Çünkü …
Ona yapılanı onaylamamıştım o gün …
Neyse …
Bu köşenin meselesi de "Tapu Meselesi” ve bu mesele bitmez. Sorun çözülmesi güç bir sorun değil.İktidar için bir günlük bile değil , bir saatlik , cümlelik değişiklik …O kadar kolay bir mesele …
Basit bir iş tam (12) senedir çözülmüyor…
Kasır arıyorum …
Şaka bir yana …
Rahmetli Kemal Sunal’ın bir filminde olduğu gibi " bu hükümet tapusuz köyleri, orada yaşayanları sevmiyor.” diyeceğim artık…
bilemiyorum …
İlk önce ,iktidarın bölge milletvekillerine ve muhalefette kibütün bölge milletvekillerine sesleniyorum …
Eğer , Bölgenin desteğini istiyorsanız, eğer tekrar seçilmek istiyorsanız lütfen şu meseleyi bitirin .., …
ÇARŞININ MÜDAVİMLERİ
Güvercinler ve köpekler…