Ulusal düzeyde gelişmeleri gölgede bırakacak etkinliklere evsahipliği yapmaya başladı Silivri. Yetmek, yetişmek giderek güçleşiyor. Silivri’nin en büyük sorunu işsizlik olarak ifade edilirken, iş yükünün altında ezilenlerin sıkıntılarını yazmak durumunda olmak acayip bir duygu.
Hafta başına Abdullah Yıldırım’ın belediyedeki memuriyet görevinden istifası ve milletvekili aday adaylığı kararına ilişkin açıklamasıyla merhaba dedik.
Söylenti ve olumsuz yönde beklentilerin aksine, tanıdığım ve saygı duyabildiğim Abdullah Yıldırım’ın sahnede olmasını umut verici bir gelişme olarak kaydetmek farz oldu.
Canının ne kadar yandığını tahmin etmenin ötesinde biliyor, hissedebiliyorum. Empati ve duygusallıktan uzak insanları böyle zamanlarda çok kıskanıyorum. Haber konularına bir taşa beslenen duyguları hissetmek ne kadar iyi bir özelliktir diye daha sık düşünür oldum.
Her siyasi aktör ve olayın kahramanların derdiyle dertlenmek bir gazetecinin kendine yapacağı en büyük eziyettir. Resmen kendi kendinize işkence çektiriyorsunuz ve ben maalesef bu hastalığın pençesine düştüm son bir yıldır.
Değirmenci, Karakaş’a ağır konuşunca kendimi onun yerine koyup üzülüyorum. Karakaş, Işıklar hakkında ağır konuşunca bu kez Işıklar için üzülüyorum. Silivri’den çıkan yüzde 60 Hayır’lar için yüzde 40 evet’e üzüldüğüm kadar sevinemedim. Kaldı ki Hayır dedim. Türkiye genelinde AKP yüzde 60’ı hak ediyorsa Silivri’de bu oran teşkilatın emeğine bakılınca yüzde 40’ın çok üstünde olmalıydı.
Karakaş’ın şahsına duyulan tepkiden hareketle teşkilat mensuplarının ön plana sürülmesi iyi bir fikir olabilir. Ama önce etkinliğinize davet ettiğiniz basın mensubuna halktan eleştiriler yükselince “ses kaydını kapat” , “kayıtları sileyim” demenin ne denli siyasi bir cehalet olduğunu görev verdiklerinize öğretin. Mecliste belediye başkanına küfür etmekle, basın mensubunun ses kaydını kapattırmakla yüzde 40’ın altına düşmeniz daha kolay olur orası kesin.
Karmaşık mevzular ama geleceğe ışık tutacak nitelikte konular.
Ne söylemeye çalıştığımı anlamakta güçlük çekenlerin ne kadar çok olduğunu tahmin ediyorum.
Basit bir şekilde anlatmam gerekirse insan ile siyasetçi arasındaki farkı düşününce çok yoruluyorum.
Devamı 19 Ocak 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde