Yüceer: Özgür, demokratik ve eşit bir yaşam için “Hayır” diyoruz

Yüceer: Özgür, demokratik ve eşit bir yaşam için “Hayır” diyoruz

04.04.2017 15:22:28

 “En kıymetli şeyi, toplum olarak tasada ve kıvançta bir arada durma yetimizi yitiriyoruz” diyen CHP Tekirdağ Milletvekili Parti Meclis Üyesi Dr. Candan Yüceer,  devlet politikası olarak güdülen  ötekileştirme politikalarının sonucunun  tarihin kanlı sayfalarında  fazlasıyla mevcut olduğunu ifade ederek, herkesi farklılıkların bir arada barış içerisinde yaşaması konusunda Hayır'ın renklerini çoğaltmaya davet etti. 

CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker'in ardından örgüt mensuplarıyla referandum sürecini değerlendiren CHP Tekirdağ Milletvekili Parti Meclis Üyesi Dr. Candan Yüceer, siyasi tansiyonun düşürülüp, gerçek sorunları çözmek yerine, 16 Nisan'da yapılacak halk oylaması ile ülkenin kaderini tayin edecek bir sistemin halka dayatıldığını dile getirdi. Farklı yaşamak isteyeni ötekileştirip yok sayma eğiliminin ülkeyi hızlı bir şekilde bölünmeye sürüklediğinin altını çizen Yüceer, bu kamplaşmanın önüne geçilmezse Türkiye için telafisi mümkün olmayan zararlar oluşturacağı uyarısında bulundu.

18 YAŞINI DOLDURDU CHP'YE ÜYE OLDU
Yaşını doldurur doldurmaz medeni ve siyasi hakkını kullanmak isteyen Ayça Naime Keçeci, vakit kaybetmeden partiye gelerek üye oldu. CHP'nin yeni genç fidanına rozetini CHP Tekirdağ Milletvekili Parti Meclis Üyesi Dr. Candan Yüceer taktı.

“İÇ BARIŞIMIZ TEHDİT ALTINDA”
Genç bir neferin daha parti çatısı altına girmesinden duyduğu mutluluğu belirttikten sonra anayasa değişikliği referandumu ile ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulunan Yüceer, şöyle konuştu: “Ali vekilimin dediği gibi Türkiye'nin çözülmeyen ve katlanarak büyüyen sorunları var. Bir taraftan şiddet sarmalında Türkiye, bir taraftan savaşın eşiğinde, bir taraftan ekonomik krizde, bir yandan işsizlik… Bence en kıymetli şeyi, toplum olarak tasada ve kıvançta bir arada durma yetimizi yitiriyoruz. Birlikte beraber bir geleceği arzu ettiğimiz sürece hep beraber omuz omuza verirsek hepsini çözebiliriz diye düşünüyorum ancak şu an maalesef, bir anda oluşmayan, özellikle 15 yıllık AKP iktidarında son 5 yıldır dozajı giderek Başkanlık istemi ve söylemi ile artan bir kutuplaşma içindeyiz. Sürekli birileri birilerine düşman ediliyor. Toplumsal barışımız çok ciddi tehdit altında.

“TÜRKİYE'NİN İTİBARINI ÜÇ KURUŞLUK YAPTILAR”
Bununla beraber her gün bir başka Avrupa, Ortadoğu, dünya ülkelerine savaş ilan ediyoruz. Bir gün kalkıyoruz, “Ey Rusya!”, ertesi gün, “Ey İsrail!” diyoruz. Öbür gün, “Ey Hollanda!”, “Ey Almanya” derken bir bakıyoruz ki yapayalnızız. Dışişleri Bakanımız, “Yakında Avrupa uçurumdan aşağı uçar, burada din savaşları çıkar” deyince İtalyan gazetesindeki demeç aynen şöyle; “Bunu söyleyen Yemenli bir imam değil, bunu söyleyen aşırı radikal bir göçmen değil, bunu söyleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı.” Ne kadar acı değil mi? Şu an birileri gündelik siyaset için, aman şu referandum sürecinden 3-5 oyumu artırırım diye maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını 3 kuruşluk hale getiriyor. Bakanlar geri çevriliyor. İnsanlar bize şaşırarak kaygıyla bakıyor.

“KAMPLAŞMA VE AYRIŞMA KAZANDIRMAZ”
İçerde zaten kardeş kardeşe düşman ediliyor. Herkes birbirine kutuplaştırılıyor. Neymiş Evet diyormuş, neymiş Hayır diyormuş. Kardeşim Evet diyen de Hayır diyen de bu ülkenin evladı değil mi? Bir referandum süreci var; doğaldır, Evet diyen de Hayır diyen de kararsız kalanlar da olacaktır. Ama bunu bir düşmanlık sebebi yapmak, toplumun kardeşlik hukukuna zarar vermek ne kazandırır? Referandumdan %70 Evet çıksa, kazanmış mı olacaksın? %50,1'le geçirmiş olsan kazanmış mı olacaksın? Kazanamazsın. Toplumsal barışı zedeledikten sonra istersen %100'le geç kazanamıyorsun.

“KOALİSYON UZLAŞI DEMEKTİR”
Nitekim 1982 anayasası referandumdan %93,2 ile geçmişti. Bugün bizler ne diyoruz? “Bu darbe anayasasıdır” diyoruz. Yıllardır bu darbe anayasasından Türkiye kurtulmalıdır dedik. Daha demokratik, çoğulcu, katılımcılığı yükse, insan haklarına önem veren bir anayasa olmalı dedik ve 112 madde de değişti biliyorsunuz. Bu 112 maddenin hangi dönemlerde değiştiğine baktığımızda bunların iddia ettiği gibi tek parti iktidar dönemlerinde değil, 1995 ve 2001 yıllarında demokratik değişiklikler yapılmıştır. Bunların hepsi koalisyon hükümetleridir. Koalisyon hükümetlerini övmüyorum, bir gerçeği dile getiriyorum. Koalisyon demek uzlaşı demektir ama bugün iktidar öyle bir anlatıyorlar ki sanki her şeyin müsebbibi o.

“BAL GİBİ TEK ADAM REJİMİ”
Kardeşim 15 yıldır tek başına iktidardasın. Allah herkese nasip etmez. O partinin Genel Başkanı olmuş, Başbakan olmuş, Cumhurbaşkanı olmuş. Ama baktığınızda işsizliği mi azaltmış? Dış borcu mu azaltmışsın? Toplumsal barışa hizmet mi etmişsin? Ekonomiyi mi uçurmuşsun? Terörü mü bitirmişsin? Tam tersi! Baktığımızda her alanda bir istikrarsızlık var. Ekonomiden eğitime, dış politikadan iç politikaya hangi alana dönüp bakarsanız maalesef tel tel dökülüyor. Şu an birilerinin bir hayali, bitmez tükenmez bir ihtirası ve ısrarı var. Bu kadar sorunun içinde “İlle de Başkanlık” diyor. Adına Başkanlık/Partili Cumhurbaşkanlığı / Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyor ama bal gibi bir tek adam rejimi, bal gibi diktatörlük! Kuvvetler ayrılığının olmadığı, bütün gün tek adamın elinde olduğu, üstüne yargı bağımsızlığının olmadığı, denetlemenin olmadığı, her şeyin Allah'a emanet olduğu bir sistemde bu devlete anayasa devleti diyebilir miyiz? Diyemeyiz.

“ÜLKEMİZİN SELAMETİNE DEĞİL, FELAKETİNE NEDEN OLACAKTIR”
“Nereden biliyorsun belki ülkenin selameti için olacak” diyebilirsiniz ama tarihteki örneklere, şöyle bir kafamızı kaldırıp çevremize baktığımızda işte bir Irak örneği var. Saddam var. Libya'nın Kaddafi'si var. Mısır'ın Mübarek'i var. Tunus'un Binali'si var. Var var var. Peki sonuç ne? Sonuçta işte Irak'ta 1,5 milyon insan öldü. Şu an adı var ama orada Irak diye bir ülke yok, 3 parçalı bir yapı var. Geçtiğimiz günlerde de gördünüz, Barzani kendi bölgesinde bayrak dikip göndere çekti. “Kerkük Türmen şehridir” deniliyordu. Şimdi ses seda yok mesela. Niye? Çünkü Barzani ile şu sıralar aramız çok iyi, işbirliğimiz çok kuvvetli, pazarlıklar tamam. O zaman bir oradaki Türkmenleri görmeyebiliriz! İktidarın ağzından Bayırbucak Türkmenlerini duyuyor musunuz şimdi? Hiç duymuyoruz. Onlar yazık, acılar çekmeye devam ediyorlar ama bizimkilerin siyasi kazancı değişti şu an, Rusya ile anlaştı, en azından anlaşmış gibi devam ettiği için onları da yok sayıyoruz şu an.
4 milyon Suriyeli mülteci var ülkemizde. Suriye'de de bir Esad vardı. Çok güçlüydü. Aynı Saddam, Kaddafi tıpkı tek adamlar gibiydi. Ülkenin sahibiydi, her yerde büstleri vardı. İstediğini asıyor, istediğini kesiyordu, istediğini atıyordu aynı bizim şu an referanduma sunulan teklif gibi çok güçlüydü. Ne oldu sonra? Dümdüz oldu.

“CUMHURBAŞKANI KARARNAME ÇIKARMA YETKİSİNİ KULLANARAK İSTEDİĞİ DÜZENLEMEYİ YAPABİLECEK”
2006 CIA raporları yayınlandı. Burada Ankara Koordinatörü, “Türkiye'nin bu şekli ile Amerika'nın menfaatleri ile örtüşmesi muhtemel olabilir olmayabilir de ama bir değişiklik özellikle federe bir başkanlık sistemi olursa o zaman daha iyi olabilir çünkü öyle bir denetim mekanizması kurmuşlar ki hükümeti ele geçiriyorsunuz, karşınıza meclis çıkıyor, meclisi ikna ediyorsunuz karşınıza ordu çıkıyor, orduyu ikna ediyorsunuz karşınıza çıkıyor. Şimdi gerçekten bunların hepsini ikna etmek zor. Eğer yasamanın yürütmenin yargının ve ordunun tek elde olduğu bir tek adam başkanlık sistemi olursa tek kişiyi ikna etmek böyle denetimli bir mekanizmayı ikna etmekten daha kolay. Eğer o tek adam da Amerika'nın çıkarlarına hizmet etmek istemezse o tek adamı yıkmak bunu yıkmaktan daha kolay” diyor. Bunun canlı örneği oldu. Parlamentoya Irak Tezkeresi geldi. O dönemin Başbakanı Abdullah Gül ve dönemin AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu Irak Tezkeresinin geçmesi için ok çabaladı ama CHP milletvekilleri ve yanında gerçekten sağduyulu 96 AKP milletvekilinin desteği ile Irak Tezkeresi geri döndü. Ama şu an getirilmek istenen sistemde sizce meclisin onayına gerek kalacak mıydı? Hayır! Kararname ile istediğine savaş, istediğine barış ilan edebilecek. Meclisin herhangi bir onay yetkisi de kalmayacak. İşte bunun ne kadar önemli olduğunun altını çizmek için bu örneği verdim.

“YENİ ANAYASA MİLLİ BİR ANAYASA DEĞİL”
“Milli bir anayasa” deniyor. Allah aşkına içinde millet egemenliğinin olmadığı bir şey milli olabilir mi?

“YALAN SÖYLÜYORLAR”
“Referandum sonunda daha güçlü bir Türkiye'ye evrileceğiz, milletin iradesi daha güçlenecek” diyorlar. Meclis toplumun %100'ünün temsil edildiği, milletin egemenliğinin tecelli ettiği yer. Meclisin böyle bir kıymeti var. %50.1'le Cumhurbaşkanının seçildiği irade mi yoksa hepimizin temsil edildiği bir meclis mi daha kıymetli? Yani sürekli kelime oyunları, yalan ve mağduriyet üzerine sığınma var. Çünkü Hayır'lar her türlü baskıya, saldırmaya, sindirmeye, engellemeye rağmen dalga dalga büyüyor. Bizler artık geride kaldık partiler canhıraş mücadele ediyor. Burada bir seçim mi var? Hayır. Gelen bir rejim sandığı. Gelen bir yaşam sandığı. Burada gerçek anlamda bir memleket, gelecek, demokrasi meselesi var. Sadece bizlerin değil, doğmamış çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği var. Dolayısıyla Hayır'lar tüm baskıya rağmen yürüyor çünkü AKP kendi tabanına bile Evet'i anlatabilmiş değil. Yalan ve mağduriyete sığındıkça artık tükettiler. 15 yıldır kullanmadıkları yalan, kullanmadıkları mağduriyet kalmadı. İnsanları bir süre kandırabilirsiniz ama herkesi hep kandıramazsınız.

“KENDİ ÇOCUKLARINA GEMİCİK, MİLLETİN FAKİR FUKARASINA GELİNCE ŞEHİTLİK GÜZELLEMELERİ!”
Geçen MGK sonrası açıklama yapılmış. El Bab'ta başarıya ulaşmışız! El Bab'taki başarımız neymiş acaba? Sınırımızın güvenliğini sağlamışız. Suriyeli vatandaşların geri dönmesi için zemin hazırlamışız. Bir de IŞİD ile mücadele etmişiz. Dönüp baktığınızda siz şimdi sınırların güvenliğini sağladınız mı? IŞİD'le mücadele ettik diyorsunuz, İklip'te şu anda 40 binin üzerinde cihatçı var. Bunların içinde El Kaide'si, El Nusra'sı hepsi var ve bizim sınırımıza görüş mesafesindeler. Geri dönen bir Suriyeliye rastladınız mı? El Bap dediğiniz yer elim kadar yer ve bizim orada maalesef 71 şehidimiz oldu. Biz niye orada olduğumuzu soramadık bile. Çorlu'dan El Bap şehidimiz oldu. Aileye taziye verirken yanıma Bakan geldi. Ailesine, “Ne mutlu sana!” dedi. O kadar bozuldum ki. Şehitlik tabi ki yüksek bir mertebedir. Bu ülkenin evlatları şehitliğin ne olduğunu çok iyi bilir, Cumhuriyeti milyonlarca şehit vererek, Tıp Fakültesinden mezun vermeyerek, bütün öğrencilerini Çanakkale'de toprağa vererek elde etmiştir, çok iyi bilir. Ama sen aynı yaştaki çocuklarına gemicikler al, çürük raporu al askere gönderme, milletin fakir fukarasına da şehitlik güzellemeleri!

“OMURGASIZ SİYASET YAPIYORLAR”
El Bap'ta 2 askerimiz cayı cayır yandı biliyorsunuz. “Anne anne” diyerek. Ve hala Bakanlıktan hiçbir açıklama yok biliyor musunuz? Görmedik, bilmedik diye kafalarını çeviriyorlar. 71 şehidimizi biz orada niye verdik? El Bap'taki muradımız neydi bizim? Bütün Suriyelileri oraya mı göndereceğiz şimdi? Kime bırakacağız da çıkacağız? Türkiye Cumhuriyeti'nin gelinen noktada gerek İran'da gerek Irak'ta gerek Suriye'de hiçbir ülke nazarında itibarı kalmadı. Bu kadar kıvrım kıvrım siyaset yaparsanız, bu kadar omurgasız siyaset yaparsanız, sadece gündelik çıkarlarınıza, kişisel kariyeriniz için kendi insanınızı acımasızca bedel ödetirseniz geleceği yer burası.

“HEP BİRLİKTE SANDIĞA GİDELİM VE DEĞİŞİM SÜRECİNE KATKI YAPALIM”
Biz ortak geleceğimiz, demokrasimiz, özgürlüğümüz, yeniden Cumhuriyetin demokratik bireyleri olmak için Hayır diyoruz. Bu ülkeyi ortak akılla, parlamenter güçlendirilmiş sistemde yöneteceğiz diyoruz. Bu anlamda benim içim çok rahat, bu milletin sağduyusu her zaman işlemiştir. Her türlü provokasyona, suiistimallere rağmen asla bu oyunlara gelmemiştir. Bugünden sonra da bu halk kardeşçe, barış içinde ortak bir geleceğe çalışacaklar. Bunun birinci aşaması da o sandıktan Hayır'ı çıkarabilmek. Onun için de çok çalışmalıyız. Sandığa gidip muhakkak oyumuzu kullanmalı ve sandıklara sahip çıkmalıyız. Bize toplumların kendi yazgısını değiştiremeyeceği empoze ediliyor. Ruhumuzla teslim almak istiyorlar bizi. Biz bugüne kadar hiç teslim olmadık, bugünden sonra da inşallah sizlerin çabası ve Hayır'ı ile teslim olmayacağız. Gazamız mübarek olsun diyorum.”
Hazal BAŞARAN

YORUM YAP