Bir süredir ülke gündemi ve yerel ile bağlantılı olarak en çok tartışılan konu Muharrem İnce'nin siyasi akıbeti!
İnce'nin durumu ilçemizin bir diğer önemli siyasi figürü, geçmiş dönem Belediye Başkanımız Özcan Işıklar ile yakından ilgili olduğu için yerel açısından ayrıca bir önem arz ediyor tabi…
Muharrem İnce'nin CHP'deki durumu bana kartalların avını öldürmeden önce göğün en tepesine çıkarıp aşağı bırakmalarını anımsattı nedense…
Elinde kalan son blöf kartı ‘parti kurmak' ise kullansın tabi… İnşallah da CHP'de kalması ve hak ettiği değeri görmesi hususunda işe yarar… CHP ile partiden daha yüksek oy alan Cumhurbaşkanı adayı arasındaki ilişkinin bu hali İnce'den çok ait olduğu siyasi yapıya zarar veriyor. Ama bu kimin umurunda tartışılır!
Bir dönem İnce ile dünür oluşunun Işıklar'ın, şahsi kabiliyetlerini dahi gölgede bırakarak, siyasi kariyeri açısından önemli bir artı olarak görülüyordu. Hiç de öyle olmadığını zaman gösterdi…
İnce'nin en parlak hali bile dünürüne bu kadar zarar verdiyse (tabi ki Işıklar'ın hataları da, yereldeki başka dinamikler de etkili oldu…) olumsuzluğa gidişatın sonuçlarını konuşmaya bile gerek yok, daha doğrusu konuşulacak bir şey ortada kalmayacak demektir.
Düşünün ki 40 yıllık bir ağacı toprağından söküp başka bir yere taşıyorsunuz! Tutar tutmasına da o ağaç asla yeni geldiği yere tam anlamıyla ait olamaz.
Yeri gelmişken söyleyelim Metin Karakaş örneği; Gelecek Partisi'ndeki ‘dirisi' mi, AK Parti'deki ‘ölüsü' mü? 100 kişiye sorun 95'i ikincisine işaret eder; ayrıntıları Karakaş bilir dışardakiler bilmez, bilemez!
Yani Muharrem İnce de Özcan Işıklar da tam anlamıyla ancak CHP'ye ait, ölseler de kalsalar da başka yerde gerçek anlamda var olma şansları yok! Tabi bunlar benim görüşüm…
Herkes sonuçlarına katlanacağı her şeyi yapmakta özgürdür! Buna kendi elleriyle inşa ettiklerini aynı o ellerle yerle bir etmek de dahil…
***
Dün bir arkadaşım aradı “Başkan Bey'in yardımcıları olmaksızın bayram ziyaretlerinde bulunması ve CHP İlçe Başkanının meclis üyelerinden ciddi bir destek almaksızın hareket ettiğine dikkat çekerek neyi ‘gıdıklıyorsun'?” diye sordu…
Sadece gözlemimi paylaştım inanın da bu da bana başka bir şey çağrıştırdı…
Anlatayım onu da…
Mesut Yılmaz bilmem hangi seçiminde afiş resmi çektirecek. Dönemin çok ünlü bir stratejisti-kamuoyu yoklaması şirketi sahibi (danışmanlık da yapıyor aynı zamanda) Mesut Bey ekibini de yanına fotoğrafa isteyince karşı çıkıyor… Mesut Bey sebebini soruyor tabi… “Afişlerde sadece siz yer alırsanız ‘ben söz verdiğim her şeyi tek başıma başarma kabiliyetine sahibim' algısı verirsiniz. Toplu çekilen fotoğraf ‘Ben tek başıma bir işe yaramam, ancak başkaları da olursa söz verdiklerimi yerine getirebilirim' gibi bir yetersizlik aşılarsınız…” diyor danışmanı…
***
Bambaşka şeyler yazacaktım bugün yazı aldı başını farklı bir mecraya evrildi… Kaleme alacağımız bir yazıyı bile kontrol edemezken dünyayı denetim altında tutmak gibi hayallere kapılanlara selam olsun :))