1947 yılıydı. Türk Milli Takımı Atina'da dostluk çerçevesinde Yunanistan ile bir maç yapacaktı. Atina'da günler öncesinden hazırlıklar tamamlandı. Ancak halk Lefter'in gelmesini istemiyor ve Türk milli takımında oynamasına da tepki koyuyordu. Ancak Lefter kendisine böyle tepki koyulmasına aldırmadı ve Atina'ya gitti. Zorlu mücadele Türk Milli Takımının 3-1'lik galibiyeti ile bitti ve son golü de Lefter attı.
2000'lı yıllara gelindiğinde yine Yunanistan ile Atina'da özel bir maç yapacaktık. Milli Takım 2004'te Avrupa Şampiyonu olacak Yunanistan'ı tam 4-1 mağlup etmişti.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki maçlar hep böyle geçerdi. Onların gücü yetmez bizim ise yüreğimiz yeterdi. Onlar korkar çekinir, biz ise ne korkar ne de çekinirdik.
Biz Yunanistan ile her konuya ciddi bakar, onlar önce Amerika'nın sonra da Avrupa Birliği'nin ‘şımarık çocuğu' olarak huysuzlanıp dururdu.
Yunanistan'ın içinde inanılmaz bir Türk düşmanlığı vardı. 1920'de İzmir'de Söke'de ve diğer Ege sahillerinde yapılanlar unutulacak gibi değildi. Bunlar tarihi yazan kitapların sayfalarında içimizi sızlatarak yatıyor.
MARİAKİS'İN KÜSTAHLIĞI
Geçtiğimiz sezon başında Beşiktaş Selanik'te UEFA kupası elemelerine çıkmış ve PAOK takımına dört farkla yenilmişti. Beşiktaşlı değildim. Ama o yenilgi içime oturdu. Ne yazık ki Beşiktaşlı da yenilgiyi unutmadı
Yunan takımları önünde bu farklı yenilgilere geçtiğimiz hafa bir başka yenilgi daha eklendi. Fenerbahçe kendi saha ve seyircisi önünde 3 farklı mağlubiyetle sahayı terk etti.
Olimpiakos önünde alınan bu farklı yenilginin sorumluları acaba sadece futbolcular mıydı? Yoksa buraya bir futbol virtüözü olarak geldiğini öne sürüp daha hala sistemini oturtamayan bir Vitor Pereira mıydı?
Pereıra bir Muhammed bulmuş gidiyor. Muhammed istikbali olan bir çocuk. Ancak bir kurtarıcı değil. Osayı -Samuel çok çalışıyor ama yetmiyor. Valencia'da düşüş başladı. Pelkas tek başına çaresiz.
Yani anlayacağınız Fenerbahçe'de nerden baksan bir ışık gözükmüyor. Biz bu konuyu bırakıp gerçek konumuza dönelim.
Olimpiakos Başkanı Mariakis maçtan sonra içini dökmüş daha doğrusu ‘istifra' etmiş.
Diyor ki; “Şehrimizdeki galibiyet beni çok mutlu etti.”
Mariakis'in içindeki o ‘Konstantinopolis' özlemi hiç bitmez mezara kadar gider.
İşte bu tıp Yunan ‘Megalo idea'cıların özlemi karşısında 84 milyonun kalbi birlikte atıyor.
FRANSA'DAKİ ERMENİ BAYRAĞI
Dedik ya sırtımızı kaşımaya devam ediyorlar. Galatasaray Marsilya'da maç yapıyor. Tribünlerde Türkleri tahrik eden onlarca Ermeni vatandaşı. Paşınyan buradan demeç verip ''Türklerle uzlaşmak istiyorum'' diyor. Fransa'da Türklerin üzerine meşale atıyor ardından da Ermenistan bayrağı açıyorlar.
Ermeni Diasporası Türk düşmanlığından besleniyor. Ama ülkesi ‘kıtlıktan' kırılıyor umurunda değil.
İNSANCA BİR DÜNYA
Felsefe maddi dünyayı yok saymak şöyle dursun, tersine bütün düşüncelerimizi belirleyen bu dünyadan yola çıkarak düşünecektir.
Gerçekliğe eğildiğinde de filozof onu dağınık biçimde ele almakla yetinemez.
Felsefe girişiminin hedefi şudur;
Olaylardan ders çıkarmak, onları birbirine yaklaştırıp bir bütün içinde ele alarak anlamak.
Ne için ama?
Doğa, toplum ve insan giderek evren üstüne sistemli bütünlüğüne bir görüşe varmak için.