Ali Gülcü

Zaman geçiyor

Güneşli, güzel bir gün, öğrenciler usta birer model olmuş, mor salkımların altında mezuniyet fotoğrafları çektiriyorlar, yüzler gülüyor, umutlar taze, gelecek endişesinden çok günü yaşıyor olmanın huzuru var üzerlerinde. Yıllar sonra farklı farklı hatırlayacak, başka başka anlatacaklar… Zaman taş çalmayı da, şapkadan tavşan çıkarmayı da öğretecek, el çabukluğu ile değiştirecekler hayaller ve gerçekleri, gerçeklere değil hayallere inanacaklar.
Köprünün altından sular geçince, tesadüfi karşılaşmalarda birbirlerine selam bile vermeyeceklerini bilmiyorlar henüz.
Görüşmek üzere ayrılacaklar, görmezden gelecekler.
Başka yüzler, başka ruhlar girecek araya, eski olan kaderine razı olacak.

Kırlangıçların yuva yaptığı, yılların yorgunluğu omuzlarına çökmüş taş binanın sundurmasında oturuyor, gençleri izlerken bir taraftan da, kokuları ayırt etmeye çalışıyorum. İyiler ve kötüleri ayırmak kadar zor bir iş.

Üzgün, nemli gözlerle, ev sahibi edasıyla, ayaklarını sürüye sürüye ortalıkta gezinen bir bilge golden var. Köpekleri bilirsiniz tanımak için koklarlar ya, bu öyle değil, insanın karşısına dikiliyor, kafasını sağ tarafa eğip yüzüne bakıyor.
On beş yaşındaymış, insan yaşına göre neredeyse yüz!
Bu bilge, sarı tüyleri kırlaşmaya başlamış golden, kaç mezuniyet fotoğrafı gördü, ben gibi kaç misafiri uzun uzun süzdü, önceden de mi böyleydi, sonradan mı sessizlik yemini etti kim bilir?
Heybesinde biriktirdiği insan hikâyelerini dinleme şansım olsaydı keşke.
Şöminenin önüne serilmiş pöstekinin üzerinde uzun, sakin bir ömür…
Belki hiç mutlu olmadı ormanın kuytusunda taş bir evde ömür çürütmekten!
Gençliğinde daha hareketli günleri olsun istemiş olabilir? Bizim gibi o da, sordular mı bakalım nasıl bir hayatın olsun diye?
O mu seçti buraları?
Başka dünyaları bilmiyordur golden, tüm dünyayı bu yeşil, mor salkımlı bahçe, taş ev ve ahşap kulübeler sanıyordur, mutludur, pişman da değildir yaşadıklarından.
Pek çok insan gibi doğduğu yerde ölecek olmasından memnundur!
Köpekler için insan gibi akıllı derler de, insan gibi iyi demezler.
Steinbeck Fareler ve İnsanlar 'da “ insanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur” der.
Akıl mı kötülüklerin sorumlusu?
Sırf aklımız var, düşünebiliyoruz diye mi, yaşanan her şey?
Zaman geçiyor, başka ruhlar, başka yüzler giriyor araya eski olan kaderine razı oluyor, hoş olmasın da ne yapsın?

YORUM YAP