Geride bıraktığımız haftanın en dikkat çeken olaylarından biri CHP'nin Türkiye genelinde başlattığı pankartlı iktidar sorgulaması oldu. Salgın bir yandan, geçim derdi diğer taraftan bu dönemde esasen politik çekişmelere kafasını kaldırıp da bakan neredeyse kimse yoktur da basit bir soru ve pankart eyleminin peşine savcılık ve kolluk kuvvetleriyle düşülmesi aranan bilmem kaç milyar dolardan daha dikkat çektiği aşikar.
Muhalefet bir soru soramayacak mı? Sormayacak mı? İktidar cevap vermek yerine niye susturmak peşinde?
Hiç uzağa ya da iktidar analizine gitmeye gerek kalmadan kendimizden yola çıkalım. Ne zaman bir soru bizi sinirlendirir, hiddetlendirir ve saçmalamamıza yol açar? Verilecek mantıklı bir cevabımız olmadığında…
Hiçbir şey bilmiyorsunuz algı da yönetmeyi mi beceremiyorsunuz? E, yapamıyorsanız kusura bakmayın rakiplerinizin her vurduğu gol olur, her darbede sallanır sırça köşkünüzün duvarları…
AK Parti, CHP'nin pankartlarını indirmek yerine ülke genelinde tüm ilçe merkezlerine sorunun yanıtı ile bezenen afişleri astırsaydı keşke… Şimdi hem devletin savcısını hem de polisini muhalefetin oyununa oyuncak etmiş olmaktan, yaptıklarının hesabını verememekten öteye vardığı bir nokta yok. Ve bu da CHP'nin muhalefet başarısından ziyade, AK Parti'nin iktidar başarısızlığı…
19 yıllık iktidarlarında en basit kendini anlatma ve haklı çıkarma stratejilerini öğrenemediyse, kendini bu alanlarda güncelleyemediyse AK Parti; payına düşen ceremeyi çeker…
Keşke CHP de AK Parti'yi yıprattığı ölçüde kendine kazanım sağlayabilseydi. AK Parti'nin sinirini bozmayı başarıyorlar çünkü iktidar çok fazla açık veriyor ve hata yapıyor, kontrolü sağlamakta zorluk çekiyor. Ancak CHP de halen umut olma yolunda mesafe kat edebilme pozisyonuna kendini taşıyamadı.
Hazır gündemimizi de kamuoyu araştırmaları meşgul ederken İYİ Parti'nin tüm anketlerde oyunu arttıran tek parti olmasını AK Parti ile CHP'ye incelemesini şiddetle önererek mevzuyu noktalayalım…
***
Eskiden dilimize pelesenk olan bir deyim vardı, FETÖ ile mücadele sürecinde özellikle, “Dokunan yanar” Ahmet Şık'ın kitap başlığını adlandırdığı ile aynı vaziyet. Siyasette ve yerel seçim odağında ise “Dokunan kazanıyor” şeklinde bir sonuca çıkıyor tüm yollar.
2009 seçimlerinde %46,6 ile seçilen Özcan Işıklar'ın ikinci döneminde %48,8 görmesi asla bir tesadüf olarak yorumlamaz. Şöyle ki adaylığında vaat ettiği projelerin tamamına yakınını daha iktidarının ilk yıllarında hayata geçirdi. Ama ne zaman ikinci döneminde bunlara sırtını dayayıp CHP Kurultayları, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Silivri dışında ufuklara kanat çırptı odağı işin rengi değişip %44'lerde imkansız başarıldı. ‘Cezaevi oylarının iptali', ‘DSP adayı' vs bunlar etkendi ama asla asıl sebep olarak kabul görmez, hele ki İBB'de CHP'nin almış olduğu %62'lük bir oy oranı önümüzde dağ gibi dururken.
Geçmiş ve günümüzdeki sandık sonuçlarına bakıldığında Silivrili seçmenin ne denli mantıklı ve akılcı hareket etiğini, verdiği oyun takibini de dikkatle sürdürdüğünü kuşkusuz söyleyebiliriz.
Volkan Yılmaz'ın ikinci yılında aldığı oyun %10 puanında destek artışını ben %5 olarak kabul ediyorum. Ama bu bile yaptıklarının halkta bulduğu karşılığın geleceğine dair yeterince aydınlatıcı bir veri. Bir taraf azimle mücadele ederken diğerleri hala gerçekte karşılığı olmayan inanışlara sırtını dayamayı tercih ederse paylarına hüsrandan gayrısının düşmeyeceğini de bilmeli.
Kimse için çantada keklik değil Silivri uyarısı miladı çöktan geçmiş bir ikaz; kabul etmemekte direnenler selametle...
İyi haftalar...