“Kaç kere istemeden bağırdınız? Ya da kaç kere yapmam dediğiniz bir şeyi yaptınız?
Olmasını istemediğiniz ya da terk etmek istediğiniz davranışlarınızı kaç kere tekrar ederken buldunuz kendinizi? İnsan olarak hepimiz aynı yollardan geçiyoruz. Alevin içinden geçmeden ateşi tarif edemezsiniz. Etrafınızda gördüğünüz son zamanlarda gitgide artarak çoğalan kişisel gelişim ile ilgili olan kişiler, eğitmenler, hayranlıkla kitabını okuduğunuz kişiler gerçekten hiç mi hata yapmadılar? Anlattıkları ya da yazdıklarını gerçekten hayata geçiriyorlar mıydı? Hepimiz bunu merak etmişizdir.
Ateşin içinden yürümüş bir insan olarak ben o kadar eksik buluyordum ki kendimi, yapamam, daha iyi olmalıyım, bunun için yeterli değilim, bir de mükemmeliyetçilik var ise işin içinde durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Çünkü öncelikle kendimden başka herkese inandım.
Bir tek kendime dönüp ‘sana inanıyorum' demedim. Onay bekledim, hep birileri bana yaparsın demeliydi. Takdir almalıydım, yeterli olduğum inancımı hep dışardan bekledim ve besledim.
Eksiksiz olmalıydı, bilgim, tecrübem, deneyimim elbette bunlar olmazsa olmazlar ama bir yerden başlamalıydım.
Bazen aklınızda olan kalbinize, kalbinizde olan aklınıza sığmaz. Ah ne zordur kalp ile zihin arasında kalmak… Bu ikisi uyumlu olmalıdır, yoksa kalbinizin sızısından ya da zihninizin gürültüsünden kurtulamazsınız. O yüzden ilk sözü kalbinize vermelisiniz. Çünkü herkes kendi kalbinin ekmeğini yer. Bu arada kanser olmayan tek organ kalp'tir biliyor musunuz?
Kalbinize, içinize dönüp ‘Ne istiyorum?' diye sormakla başlamalısınız. Ben bu hayattan ne istiyorum, ne olmak istiyorum, nerde olmak istiyorum, nasıl görünmek istiyorum, beni ne mutlu ediyor? Bu soruların cevabı sizde mevcut, belki zamanında ne olduğunu gayet iyi biliyordunuz ama şimdi unuttunuz. O halde hatırlama zamanı geldi demektir. Hedefinizi belirlediniz bile…
Sizi mutlu eden şeyler hedefiniz olmalıdır. Olmadığına takılmaktan yerine ‘nasıl olur'u düşünmek size daha büyük çözümler sunacaktır.
Hedefin olmadığı hiçbir başarı yoktur. Başarılı olan insanların çoğunluğu hedeflerini belirler ve buna göre bir yol haritası çizerler. Bu yol haritasını siz zihin boyutunda çizerken beyninizde bir harita çizmeye başlar biliyor musunuz?
Yeni bir yol haritası yaratmaya başlıyor kendine, buna da Nöroplastisite deniliyor. Beyninizin içindeki bilgileri taşıyan nöron ağları sinapsler sayesinde haberleşiyor, siz yeni bir deneyim yarattığınız zaman beyinde kendi içinde yeni ağlar yaratmaya başlıyor.
Yani yeni bir beyin haritası oluşuyor, siz o bilgiyi ne kadar tekrarlarsanız o da o kadar güçleniyor. Kendinize ne kadar yetersiz olduğunuzu tekrarlarsanız beyniniz nöron ağlar arasında o kadar sık haberleşip bunu doğru kabul ediyor. Bu negatif etkisi tabii ki… Kendinize ‘ben hedefime ulaşmak için yeterliyim ve bunun için çözümler buluyorum' dediğiniz zaman beyniniz bu zihinsel kalıbı güçlendiriyor ve bunu gerçek kılıyor.
Bu bilimsel bir gerçek; Nöroplastisite.
Siz kendinize yeni bir yol haritası çizdiğinizde, yeni bir karar aldığınızda, yeni bir düşünce edindiğinizde beyninizin içindeki nöronlarda yeni bir harita oluşturuyor. Bilim insanları insan beyninin değişime uğramadığını ve nöron bağlantılarının sabit kaldığını zannediyorlardı.
Eski görüşe göre utangaç biri olarak doğduysanız hayatınız boyunca utangaç biri olarak kalıyordunuz. Çoğu kişi hala bu davranışların değiştirilemeyeceğine inanıyor ve böyle yaşamaya devam ediyor. Son yapılan araştırmalar artık bunun böyle olmadığını gösterdi.
Beynimizdeki nöral ağlar gevşetiliyor ve yeni bağlantılar oluşturabiliyor. Burada bahsettiğimiz nöral bağlantılar karakterinizi, davranışlarınızı ve yeteneklerinizi geliştirebileceğinizi gösteriyor.
Bundan 20 yıl önce beynin kendini değiştirebileceği ve geliştirilebileceği nöroplastisite sayesinde ortaya çıktı.
Yeni bir şeye başlarken zorlanmanızın nedeni insan beyni doğadaki tüm maddeler gibi enerjinin korunumu kanununa tabidir. Beyin yeni bir bilgi girişi yapıyor ve ona aşina olmadığı için daha fazla enerji sarf etmek zorunda kalıyor ve bu da rahatsızlık yaratıyor. Daha sonra yazdıkça daha iyi yazdığımın farkına vardım, yazılarım daha anlamlı, daha net ifadelerle yazıyordum. Yazı yazarken dünyayı unuttuğumun farkına vardım. Ne iş, ne ev ne de başka bir şey umurumda değildi. Bu harika bir şeydi! Çünkü mutluyum!
Ne istediğimi bildikten, hedefimi koyduktan sonra, bunu yapabileceğime dair inancım oluştuktan sonra yapmam gereken tek şey günde 15 dakika tekrar etmekti.
Sizin de kendi hayatınızda, kendi davranışlarınızda değiştirmek için ihtiyacınız olan tek şey kendinize şans vermek ve inanmaktır. Her şey bir düşünce ile başlar. Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz değiştiği zaman her şey değişir, beyniniz sizi bu konuda sonuna kadar destekliyor, unutmayın.”
* Canan Coşkun Sayın